Bu durumda değil, çünkü bu çevresel olarak çok sağlam bir teknoloji ürünü. | TED | حسناً في هذه الحالة هو ليس كذلك لانها تكنولوجيا بيئية نظيفة مفيدة جداً |
Bu sizin için ilgi çekici olsa bile, benim yaşımda değil. | Open Subtitles | حتى لو كان مثيرا للاهتمام لك فهو ليس كذلك في عمري |
Bu doğru değil. Sen onu gerçeğe dönüştürüyorsun. Ama doğru değil. | Open Subtitles | لا، ذلك غير صحيح أنت تجعل ذلك صحيحًا، لكنه ليس كذلك |
Hayır, hiçbir şey yapmadın. Bu-- senin ile alakalı değil. Gerçekten değil. | Open Subtitles | لا, لم تفعلي شيئاً, إنه حقاً ليس بشأنكِ, إنه حقاً ليس كذلك. |
Federal değil, sizlerden hızlı silah çeken sessiz bir çocuk. | Open Subtitles | ليس كذلك , إنه مجرد فتى هادىء سيقتلكم جميعا ً |
Ama ölmediler. Arkadaşların hala hayatta, benim küçük oğlum değil ama. | Open Subtitles | لكنهم لم يفعلوا, أصدقائك علي قيد الحياة, لكن طفلي ليس كذلك |
-Herkes, Ben'i sevgilin sanıyor, ama değil, o bir doktor, değil mi? | Open Subtitles | جميعنا نعتقد ان بين هو حبيبك, لكنه ليس كذلك, هو دكتور, صحيح؟ |
Hayır hayır, öyle bir şey değil. Ondan aldığınız plastik şey bana gerekiyor. | Open Subtitles | لا لا الأمر ليس كذلك أنني فقط اريد العلبة البلاستيكية التي أخذتها منه |
Tabii ki de değilsin. Çünkü sence her şey seninle ilgili, değil mi? | Open Subtitles | بالطبع ليس كذلك ، لأن في رأسك كل شيء عنك ، أليس كذلك؟ |
- Onu seviyorum, seviyorum işte. - Bunu aşk sanıyorsun ama değil! | Open Subtitles | ـ ربما تعتقدي أنه حب, لكنه ليس كذلك ـ لا, أنا احبه. |
Senin için orospu çocuğu olabilir, ama benim için değil. | Open Subtitles | قد يكون سافلاً بالنسبة لك لكنه ليس كذلك بالنسبة لي |
Keşke bu adam başkalarının söylediklerine kulak veren biri olsaydı, ama değil. | Open Subtitles | أتمني لو كان ذلك الرجل يهتم بما يقوله الآخرون, ولكنه ليس كذلك |
Distoni büyük bir tıp muamması olsa bile, bu sefer değil. | Open Subtitles | حتى إن كان التشنج لغز طبي كبير، فإنه ليس كذلك الآن |
Evet, ama tamamen kurallara uygun olmamız gerekiyordu. Bu öyle değil. | Open Subtitles | أجل، لكن يفترض بنا العمل بطريق قويم تماماً وهذا ليس كذلك |
Ama artık böyle bir yer değil, bu uzun yıllar önceydi. | Open Subtitles | إنّه ليس كذلك الآن, ولقد كان هذا منذ سنوات وسنوات عديدة. |
Anne, senin tanrı, bir çocuğun hikayesi değil, benim mızrak. | Open Subtitles | أمي ، إن الآلهة غير حقيقية، بينما رمحي ليس كذلك |
- Tamam. Öyle bir şey değil. Tamamen tükenmiş, şuna bir bak. | Open Subtitles | حسنا، إنه ليس كذلك أبدا أنظر اليها، لقد تم استنزاف كل طاقتها |
Hayır, hiç de değil. Dediklerini anlıyorum. Seninle aynı fikirde değilim sadece. | Open Subtitles | لا، الأمر ليس كذلك إننى أفهم ما تقوليه لكننى لا أتفق معك |
Demek istediğim, itfaiye ekipleri, insanların ölmesine alışkındır Amy ama bu şekilde değil. | Open Subtitles | نعم. أَعْني، رجال إطفاء مُتعودون عَلى رُؤية الناسِ يَمُوتونَ، أيمي، لكن ليس كذلك. |
21 roket fırlatmamız gerekti, bu animasyon bunu çok basitmiş gibi gösteriyor ama değildi. | TED | لقد تطلب الأمر إطلاق 21 صاروخا وهذا الرسم التوضيحي يظهره على أنه أمر بسيط لكنه ليس كذلك. |
Birisinin eşcinsel olduğunu öğrenirsen ama o değilmiş gibi davranıyorsa bildiğini söyler miydin? | Open Subtitles | لو اكتشفت أن احداً ما تعرفه كان شاذاً نو الذي كان يدّعي أنه ليس كذلك |
Ölümün hep görkemli bir şey olduğunu düşünürdüm, şimdi ise olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | ظننت دائماً أنّ الموت أمر مُبجّل لكنّني أعرف الآن أنه ليس كذلك |
Bombalanmis bir yer gibi duruyor ama aslinda degil. | TED | ويبدو كمنظر تفجير, اليس كذلك؟و لكنه ليس كذلك. |
Anlarız ki bu yeni mükemel ev, o kadar da mükemmel değildir. | TED | وندرك أن المنزل الجديد المثالي ليس كذلك. |