| diye soracaktın. Savaştayız! Saçma sorular için hiç zaman yok! | Open Subtitles | نحن في حرب، يا رجل ليس هناك وقت للأسئلة الغبية |
| Dinle, korkmak için zaman yok. Telsiz yok. Tekrarla, telsiz yok. | Open Subtitles | اسمعي, ليس هناك وقت للخوف لا راديو, أكرر لا راديو |
| Akşam yemeği ya da dans ya da onun gibi şeyler için vakit yok. | Open Subtitles | ليس هناك وقت للعشاء أو الرقص أو أشياء من هذا القبيل |
| Fazla vakit yok. Benimle gelmelisin. Kaderin seni bekliyor. | Open Subtitles | ليس هناك وقت كثير يجب أن تأتي معي , قدرك سينتظر |
| - Düşünmeye zamanımız yok. - Yine de hoşuma gitmiyor. | Open Subtitles | - ليس هناك وقت للتفكير - لا ازال غير مقتنع. |
| -Fazla zamanımız yok. -Arabada bir kadın vardı. | Open Subtitles | الآن ليس هناك وقت كبير لقد كان هناك إمرأة في السيارة |
| Elektrik motorlarıyla ilerliyoruz. Fazla vaktimiz yok. | Open Subtitles | نحن نعمل الان على المحركات الكهربائية ليس هناك وقت لذلك |
| Oyalanacak zamanım yok ve yeni bir saldırı başlatmalarını beklemeyeceğim. | Open Subtitles | ليس هناك وقت لأضيعه، لن أنتظر حتى يحدث هجوماً آخر |
| Savaştayız, adamım! Saçma sorular için hiç zaman yok! | Open Subtitles | نحن في حرب، يا رجل ليس هناك وقت للأسئلة الغبية |
| zaman yok. Bizimle gelsin. Summers, harika araba kullanıyorsun! | Open Subtitles | ليس هناك وقت ، سيأتى معنا واو ، سومرز أنتى تقودين كمتسابقة كل شئ سيكون على ما يرام عندما نجد جايلز |
| İnceleyecek zaman yok Buradan hemen çıkmalıyız | Open Subtitles | ليس هناك وقت للإكتشاف يجب أن نخرج من هنا |
| Ana gemiye yanaşmak için yeterli zaman yok. | Open Subtitles | ليس هناك وقت كافي للهبوط على متن السفينة الأم |
| Bu planı yerine getirmek için yeterli zaman yok. | Open Subtitles | ليس هناك وقت لإنجاز تلك الخطة إذا فجرنا البوابة بأنفسنا الآن |
| Hikayeyi önce bizim açımızdan anlatmak için isteklisin biliyorum, ama vakit yok. | Open Subtitles | أعرف ما هو شعورك حول إخبار القصة من وجهة نظرنا أولاً. لكن ليس هناك وقت لذلك. |
| Her şeyi açıklamaya vakit yok. Özetleri vereyim. | Open Subtitles | ليس هناك وقت للشرح بالتفصيل سوف اعطيك ملخص |
| vakit yok. Parayı alıp üstümü değiştirmeli, Ernie'yi... | Open Subtitles | ليس هناك وقت علي الحصول على المال غير كل شيءاطلب إرني |
| Yapamam. vakit yok. Seni eve bile götüremem. | Open Subtitles | لا أستطيع أن اعمل هذا ليس هناك وقت لا أستطيع حتى أخذك للبيت |
| Ama bu 250 kiloluk plaj öğretmeni için dinlenmeye vakit yok. | Open Subtitles | لكن لسيد الشاطئ هذا بـ500 رطل ليس هناك وقت للإرتياح |
| Kaybedecek zamanımız yok. - İçeri girmek için acele etmeliyiz. | Open Subtitles | ليس هناك وقت لنضيعه يجب علينا نمحاولة الدخول |
| Kaybedecek zamanımız yok. Diğerlerine de haber vermelisin. | Open Subtitles | ليس هناك وقت لنفقده ، يجب ان تخبر الاخرين |
| Kaybedecek zamanımız yok. Umarım bize uygun bir ulaşım aracı ayarlamışsındır. | Open Subtitles | ليس هناك وقت للإهْدار. حَسناً، أَتمنّى بأنّك جهّزتَنا جيدا مع المواصلات المناسبه |
| vaktimiz yok. Her şeyi poşetleyin. Abby'ye ulaştırın. | Open Subtitles | لا، ليس هناك وقت احفظ كل شئ واذهب به إلى آبي |
| zamanım yok. Size ne kadar üzgün olduğumu söyleyecektim. | Open Subtitles | ليس هناك وقت باختصار لقد أتيت لتقديم إعتذاراتي |
| Seni geri götürecek vaktim yok, ve ben bu işi kaybetmek istemiyorum. | Open Subtitles | حسناً , ليس هناك وقت لإعادتكِ و لا يمكنني فقد هذه الوظيفة |