| Bu o değil. Bizim aradığımız kişi bir karıncaya benziyor. | Open Subtitles | إنه ليس هو, الشخص الذي نبحث عنه يبدو مثل النمله |
| Bu konuda hiçbir görüş belirtemem ancak bu kesinlikle o değil. | Open Subtitles | لا أجرؤ بفرض رأي على ذلك ولكن هذا بالتأكيد ليس هو |
| Sadece anlamanı istiyorum korkman gereken tek kişi o değil. | Open Subtitles | أريدك أن تعي أنّه ليس هو من يجب أن تخشاه. |
| Belli ki bu akşam ne yapmayı planladıysan, cevap bu değil. | Open Subtitles | كما يبدو فإن أياً ما تخططين له الليلة ليس هو الجواب. |
| Yani o değil. O zaman kimi arıyoruz hiçbir fikrimiz yok. | Open Subtitles | إذن، ليس هو المطلوب، إذن ليس لدينا فكرة عمّن نبحث عنه؟ |
| o değil ki, yan dairede oturan adam. | Open Subtitles | إنه ليس هو وإنما هذا هو الرجل في الغرفة التالية |
| - Hayır, o değil. - Charles! | Open Subtitles | ـ كلا، انه ليس هو، ليس هو يا إد ـ تشارلز، تشارلز |
| o değil. O muz çalmak suçundan hücre hapsindeydi. | Open Subtitles | ليس هو, لقد كان في الزنزانه لإنه سرق الموز |
| Yardım etmeyeceğim kişi o değil, sensin. | Open Subtitles | ليس هو الذي لا أُريد أن أُساعده. إنهُ أنت |
| Ayrıca moralimi bozan o değil, baban. | Open Subtitles | بجانب أنه ليس هو من ينال مني .. إنه والدكِ |
| Hayır, o değil. Yanılıyorsun dostum. | Open Subtitles | كلاّ بالطّبع، ليس هو الموجود هناك يا رجل، أنت تتنصّت |
| Bu o değil. O şeytanlardan biri. | Open Subtitles | انه ليس هو انه واحد من الكائنات الشيطانية |
| Şu anda iki galaksideki en iyi hırsızlarla birliktesin. Hayır, o değil. | Open Subtitles | أنت تقف بجانب أحد أفضل اللصوص فى المجرتين، ليس هو |
| Bence oraya bir de adam koymalıyız, kesinlikle o değil tabi de. | Open Subtitles | من الممكن أن نضع رجلاً فيها، لكن ليس هو بالتأكيد |
| - Hayır görmüyor musun Stephanie, bu o değil. | Open Subtitles | كلا. ليس هو. ألا تميزين ذلك يا ستيفاني؟ |
| Eğer biri deliller ile oynuyorsa, bu o değil. | Open Subtitles | شخصٌ ما قام بتزييف بعض الأدلة ،و ليس هو. |
| Eğer biri deliller ile oynuyorsa, bu o değil. | Open Subtitles | شخصٌ ما قام بتزييف بعض الأدلة ،و ليس هو. |
| Ve biliyorum, duymak istediğin bu değil. Ama ben bu durumdayım. | Open Subtitles | وأعرف أن هذا ليس هو ما تريد سماعه لكن هذا اختياري |
| Hayır, durun, o olmaz! Zamanından gelmedin, oynayamazsın! | Open Subtitles | لا محالة ، ليس هو لم تظهر فى الوقت المناسب, اذاً لن تلعب |
| Hayır, onu değil. Kapının orada. | Open Subtitles | لا ليس هو , أنه الشاب أمام الباب لكن لا تنظروا , لا تنظروا |
| Meğerse izlememiz gereken kişi O değilmiş. | Open Subtitles | إتضح ، بأنه ليس هو من كان يجب علينا مراقبته. |
| O olmadığını söylediğime göre, sanırım çok geçmeden çıkar Değil mi? | Open Subtitles | حيث أنني قلت أنه ليس هو فأفترض أنه سيخرج قريباً ؟ |
| Aynı insan gibi görünebilir ama o değildir. | Open Subtitles | قد يبدو شكله كذلك الشخص لكنه ابدا ليس هو |
| Ve yerimin sadece Batı'da ya da Afrika'da olmadığını öğrendim, ve hala kimliğimi arıyorum, ama Gana'nın demokrasiyi daha iyi uyguladığını gördüm. | TED | لقد تعلمت بأن مكاني ليس هو في الغرب أو في أفريقيا، ولازلت أبحث عن هويتي، لكني رأيتُ غانا إنشات ديمقراطية بصورة أفضل. |