Bir Çoğunu, birkaç yıl önce yaptığım bir bianelden çıkarttım. | Open Subtitles | معظمها تم تهريبها من ديوراما نجحت فى إخراجها منذ عامين |
Çoğunu anlamıyorum. Mesele bilgisayarlar olunca tıpkı senin gibi yolumu şaşırıyorum. | Open Subtitles | الآن، معظمها لا أفهمها أتوه عندما يتعلق الأمر بالحواسيب، مثلك، صحيح؟ |
Zihni, Çoğunu bildiğimiz odalardan oluşan bir ev gibi düşünün. | TED | فكروا في الدماغ وكأنه بيت ذو عدة غرف ، معظمها نعرفها جيدا. |
çoğu neoklasik, ağır ve donuk, taş veya betondan yapılmış. | TED | معظمها نيوكلاسيكية وثقيلة وغير شفافة، مصنوعة من الحجر أو الخرسانة. |
Güven genelde yereldi ve sorumluluğa dayanıyordu. | TED | كانت الثقة في معظمها محلية وتعتمد على المساءلة. |
Kuşkusuz ki bunun birçoğu Doktor Google üzerinden oldu, en iyi hareketim değildi ve bunu kimseye tavsiye etmiyorum. | TED | أعترف، تم العثور على معظمها على جوجل، ربما الفكرة ليست بالجيدة ولا أنصح بها. |
Evet, bu sandıklarda geldiler. Çoğunu ben açmıştım. | Open Subtitles | أجل هذا سبب وجود الأقفاص بكامل الممر فقد فرغت معظمها بنفسي |
Olasılıklar sonsuz. Alanın Çoğunu düzleyeceğiz. | Open Subtitles | الممتلكات الحقيقيه لا تحصي و لكن سنحاول احصاء معظمها |
Alanın Çoğunu düzleyeceğiz. | Open Subtitles | الممتلكات الحقيقيه لا تحصي و لكن سنحاول احصاء معظمها |
- Bu şeylerin pek Çoğunu giymiyorsun. - Henüz! Bu şeylerin pek Çoğunu henüz giymedim. | Open Subtitles | بعد، لا أرتدي معظمها بعد لكن سأفعل يوماً |
Onları sakladığım kavanoz kırılmış ve Çoğunu fareler yemiş. | Open Subtitles | وضعتها في مرطبان ولكنه انكسر وأكلت الفئران معظمها |
Rasgele oluşturuluyorlar. Sanırım Çoğunu biliyorum. | Open Subtitles | يقوم النظام بتوليدها عشوائياً وأعتقد أنني قد أعرف معظمها |
çoğu çok zaman almaz, her biri iki dakikadan azdır. | TED | معظمها لا تستغرق وقتًا طويلًا، أقل من دقيقتين لكل واحدة. |
çoğu kaçırma yerel klanların işi, sebep de arazi kavgası. | Open Subtitles | معظمها عشائر محلية ضالعة في صراعات دموية على أراضي صغيرة |
çoğu taahhütlerin ve eğilimlerin oluşturulma şeklinden kaynaklanıyor ve bu da bu da büyük bir kargaşa yaratıyor. | TED | إن معظمها بسبب طرق التصرف حيث ان الديون تتراكم والإتجاهات وهذا يصنع تحدياً هائلاً |
Bu arada şunu unutmayın, siyahi kızlara en çok zarar veren uygulamalar genelde yazılı değil. | TED | وتذكروا مع ذلك، أن بعض الممارسات التي تؤذي الفتيات السُود ليست مكتوبة في معظمها. |
Bir kac oge sozkonusu, genelde sosyal politikalar ve yazilimin bazi oglerine iliskin. | TED | إذاً فهناك القليل من العناصر، معظمها السياسات الإجتماعية وبعض العناصر في البرمجيات. |
Dediğine göre, birçoğu adamlarından olmak üzere bir sürü mektup almış. Bazılarını göndermiş. | Open Subtitles | ، يقول إنه تلقى عدة خطابات لأجلك . معظمها من رجالك |
Sizleri bilmiyorum ama bu 15 resim dışında aile fotoğraflarının çoğunda ben yokum. | TED | لا أريد أن احكم عليكم .. ولكن بالنسبة لي تلك الصور ال15 فأنا لست من محبين إلتقاط الصور العائلية ولا أظهر في معظمها |
Bu yolun büyük bir kısmı uzvun dışında olduğundan çoğu ampütasyondan sonra durmaya devam eder. | TED | ولكن معظم هذا الطريق يقع خارج الطرف نفسه، معظمها يبقى بعد البتر. |
Yani artık Daha çok daha iyi düzeyde çözülebilen pek çok sosyoekonomik sorun mevcuttu. | TED | وكان هنالك مشاكل اجتماعية اقتصادية كبيرة وقد تم حل معظمها اليوم على نطاق واسع |
çoğunlukla rutin şeyler. Gemicilik numarası karşılaştırmaları ve gümrük beyannamesindeki kargo ağırlıkları. | Open Subtitles | معظمها اشياء روتينية كمقارنة ارقام شحنات البضائع واوزانها مع الوثائق الرسمية للجمارك |
Mikro besinleri düşündüğümüzde neredeyse hepsi yüksek karbondioksit yoğunluklarından etkileniyor. | TED | عندما ننظر إلى المغذيات الدقيقة نرى أن معظمها قد تأثر بتركيزات ثاني أكسيد الكربون العالية، |
Hemen hemen hepsi ön aşamayı bile geçemiyorlar. | Open Subtitles | معظمها لن يتعدى المرحلة التمهيدية في محكمة قاضيها مبتدئ |
Gelirler azalıyor, bazı gider planları ortaya çıkıyor ancak çoğunun sebebi bu değil. | TED | تنخفض الفواتير وتزيد بعض برامج الانفاق لكن معظمها ليس لهذا السبب |