Bir sandığı veya kahve çuvalını her kaldırışımda, kendi kendime bu Edie için diyorum, öğretmen olsun, namuslu bir hayat sürsün diye. | Open Subtitles | فى كل مره ارفع فيها علبه او كيس قهوه اقول لنفسى اننى افعله من اجل ايدى كى يمكنها ان تصبح معلمه او شىء محترم |
öğretmen, söyle bana tamamen ahlaki bir açıdan, iyiliği ve uygarlığı temsil ettiğimizi unutmadan sence yaptığım şey uygarca mıydı? | Open Subtitles | اخبرينى يا معلمه من وجهة نظرك الاخلاقيه النقيه وخذى فى اعتبارك الطيبه والتمدن |
öğretmenim karnım ağrıyor. | Open Subtitles | .. معلمه معدتى تؤلمنى .. هل يمكننى الذهاب الى العيادة المدرسية ؟ |
Benim annem müzik öğretmeniydi ve ailesi çok zengin olan babamla evlendi. | Open Subtitles | لقد اشتريتها لك حسنا لقد كانت امي معلمه موسيقي و لقد تزوجت من ابي و قد كانت عائلته بالغه الثراء |
Rupert Pupkin bir grup gazeteciye Jerry Langford'u hala arkadaşı ve akıl hocası olarak kabul ettiğini söyledi. | Open Subtitles | أخبر بابكين الصحفيين أنه لازال يعتبر جيرى لانجفورد معلمه و صديقه |
Almanlar gelmeden önce, Mandrakos'ta öğretmendi. | Open Subtitles | قبل ان ياتي الالمان كانت معلمه في ماندراكوس |
Araba satıyorum, yünleri boyuyorum Obadiah öğretmenlik gibi bir iş bulmamı istiyor. | Open Subtitles | انا ابيع السيارات انا أصبغ الصوف اوبديا يريدني أن أخذ وظيفه كـ معلمه |
Bir öğretmen olarak sınıfın arkalarındaki sessiz çocukları severiz. | Open Subtitles | خذ هذا الكلام من معلمه نَحبُّ أولئك الأولادِ الهادئينِ في أخر الصف |
öğretmen şöyle der: Adam ölmemek için evinden çıkmaz. | Open Subtitles | تحدثت مع معلمه وقال لي يا رجل عليك المجيء لمنزله |
Sana geldim çünkü okuldaki en iyi öğretmen sensin. | Open Subtitles | لقد أتيت اليكي لأنكِ أفضل معلمه في المدرسه |
öğretmen pervasız davranıştan ve öğrencisinin sağlığını, huzurunu ve güvenliğini tehlikeye atmaktakla suçlanmış. | Open Subtitles | معلمه تتهم بمخاطره متهوره وضعت صحة طلابها في خطر |
Karen'a benzeyen bir öğretmenim bile yoktu. | Open Subtitles | لم يكن لدى أى معلمه تشبه كارين |
Ne diyebilirim ki? Ben bir öğretmenim. | Open Subtitles | ماذا اقول ، انا معلمه |
Benim annem müzik öğretmeniydi ve ailesi çok zengin olan babamla evlendi. | Open Subtitles | لقد اشتريتها لك حسنا لقد كانت امي معلمه موسيقي و لقد تزوجت من ابي و قد كانت عائلته بالغه الثراء |
Buradaki şövalye onun akıl hocası. Ona Eski Kanun'u öğretti. | Open Subtitles | الفارس الموجود معنا هو معلمه الخاص وقد لقنه ترتيل العهد القديم |
Ama o, sıradan bir öğretmendi uyuşturucu sahnesindeki büyük biri değildi. | Open Subtitles | ولكنها مجرد معلمه وليست متاجره في مجال عمل المخدرات |
Gerçekte ne yapman gerektiğini biliyorum, Lucy... ve bu öğretmenlik değil. | Open Subtitles | أعرف ما يعني ذلك حقاً ، يا (لوسي)، وأنت لست معلمه. |
Hiçbir zaman senin akıl hocan olmadım, Sykes. | Open Subtitles | لم أكن أبدا معلمه الخاص، سايكس. |
- Grace için özel hoca mı tuttun? | Open Subtitles | لذا , إستأجرت معلمه لغريس)؟ ) نعم , فعلت |
Duvarda bir mücevher dükkanına giden bir delik buluyor ve öğretmenini birlikte oraya girmek için ikna ediyor. | Open Subtitles | لأنه وجد ثغرة في جدار توصل لمتجر المجوهرات وأقنع معلمه حتى يقتحم المكان معه |
Paraya ihtiyacımız yok. Sen bir öğretmensin; ben de polis. | Open Subtitles | انت معلمه , وانا شرطي. |
Belki de onun öğretmeni olmak istemiyorumdur. Belki de, gerçekten başka bir bebek istiyorumdur. | Open Subtitles | ربما لا أريد أن أكون معلمه , ربما ما أريده حقاً هو طفل اخر |
İki yüz elli bin dolar. Aklınızda dolaşan tilkiye uymayın. Paralar işaretli. | Open Subtitles | مائتان وخمسون حبة معلمه فب حالت جائتك بعض الافكار |
Gitar hocasıyla ilk eş cinsel deneyimini yaşayan birine göre fena değildi. | Open Subtitles | فعلت لابأس بالنسبة لرجل الذي كانت لديه تجربته الجنسية الشاذة الأولى مع معلمه للغيتار |
Einon'ı tanıyordum. Ben onun hocasıydım. | Open Subtitles | لا, أنا أعرف أينون لقد كنت معلمه |
Hayal et, yoksul çocuklar en sevdikleri öğretmenleriyle 24 saat birlikteler. | Open Subtitles | تخيلي طفل محروم يكون معه معلمه المفضل خلال 24 ساعة. |