O Detroit için burada ve şimdi siz Onun için arayın. | Open Subtitles | لقد خرج من أجل ديترويت و الآن يمكنكم الخروج من أجله |
Arkadaşım bana bunu verdi, çünkü eskiden Onun için bazı işler yapmıştım. | Open Subtitles | صديقي أعطاني هذا التلفاز لأنني قمت ببعض الأعمال من أجله في الماضي |
Bugün baban Onun için en iyi halinde olmanı isterdi. | Open Subtitles | وكان والدك سيرغب أن تكون بأفضل مظهر اليوم من أجله |
Dünyada uğruna öleceğim tek bir kişi var, ve o da sensin. | Open Subtitles | هنالك شخصٌ واحد فقط أنا مستعدٌ للموت من أجله, و هو أنت |
Alamo'da ki kuşatma altındaki her adamın uğruna savaştığı şey bu. | Open Subtitles | و هذا ما يقاتل من أجله كل رجل محاصر فى الآلامو |
Bana öğrettiği en önemli şey ise... ...Bunun için ölmeye hazır olduğumdur. | TED | وعليه، أهمية التعليم بالنسبة لي هو ما أرغب في الموت من أجله. |
Belki bir savaşçı olmak istediniz. uğrunda savaşacak bir şeyinizin olmasını istediniz. | Open Subtitles | ،ربّما وددت الغدوّ مناضلة و أن يكون لكم شىء تناضلون من أجله |
Çocuğun resmen kafası karışmış. Bu Onun için iyi olabilir. | Open Subtitles | والولد من الواضح أنه مشوش أن هذا جيد من أجله |
Benim Onun için onun da benim için olduğunu geveleyip durdu. | Open Subtitles | كان يتحدث كيف سأكون هناك من أجله ويكون هناك من أجلي. |
Onun için yaşadı, ve kelimenin yasal olan tam manasıyla, Onun için öldü. | Open Subtitles | عاش من أجله وبغض النظر عن الرأي القانوني لسبب موته مات من أجله |
Cevap vermeden önce sana Onun için 200 dolar veririm. | Open Subtitles | وقبل أن تنبسي ببنت شفة سأعطيكم 200 دولار من أجله |
Oğlun bir kez daha torunuma dokunursa Onun için geri gelmem. | Open Subtitles | إذا لمس طفلك حفيدي مرة أخرى فأنا لن أعود من أجله |
Birini ne kadar çok severseniz, Onun için o kadar çok şeyi göze alırsınız. | TED | كلما أعجبك شخص ما، كلما وددت أن تفعل شيئا من أجله. |
Belki de Onun için fiyatı 80 pounda çıkaracaktım. | Open Subtitles | ربما كان يمكن أن أساهم برفع السعر من أجله إلى 80 جنيهاً |
Ya da bu, uğruna mücadele ve fedakarlık edeceğim şey. | Open Subtitles | أَو هذا ما أنا سأكافح وأضحي وأنزف دما من أجله |
Anlayacağın, canım Nükleer santralim olmadan uğruna yaşayacak bir şeyim yok. | Open Subtitles | إذاً بدون مصنعي الحبيب لم يكن لدي شيئ لأعيش من أجله. |
Bu duyulursa, güvenilirliğin kalmaz uğruna çaba sarf ettiğin her şey mahvolur. | Open Subtitles | وإن أصبحت هذه العلاقة علنية فستدمر مصداقيتك، وكل شيء عملت من أجله |
Bu duyulursa, güvenilirliğin kalmaz uğruna çaba sarf ettiğin her şey mahvolur. | Open Subtitles | إن أصبحت هذه العلاقة علنية فستدمر مصداقيتك وكل شيءٍ عملت من أجله |
Bayan Sullivan, bu bir tabak, Bunun için bir çocukla kavga edilir mi? | Open Subtitles | هذا الطبق أو غيره لا يستحق أن تتعاركين مع طفلة مسكينة من أجله |
uğrunda savaşılacak uğrunda yaşanacak hiçbir şey. | Open Subtitles | إذاً لن يبقَى لى شيء شيء لأقاتل من أجله أعيش من أجله |
Doktora teorilerinin doğru olduğunu söyle ben de Ona dua edeyim. | Open Subtitles | تكون نظرياته العلميّة مثيرة للاهتمام، إلى أبعد الحدود وسأصلى من أجله. |
Sadece Almak için geldiğimiz şeyi alacağız ve toz olacağız tamam? | Open Subtitles | سنأخد ما قدمنا من أجله ومن ثم نرحل من هنا، فهمت؟ |
Sana anlatacak zamanı olmadı, şimdi Onun adına da konuşuyorum. | Open Subtitles | هو لم يكن لديه الوقت ليخبرك لذا أن سأتكلم من أجله |
kimin için Louisville'm girdim. Hayatımı kimin üzerine planladım? | Open Subtitles | و الذى ذهبت الى لويس فيللى من أجله و الذى خططت حياتى لنبقى سوياً |