Ama sayıları öyle çok ki, bir araya geldiklerinde uzaydan görülebilirler. | Open Subtitles | لكنهم وفيرون للغاية بحيث حينما يجتمعون سوية، يمكن رؤيتهم من الفضاء. |
uzay asansörü hiçbir şey fakat 96 000 000 000 km süper güclü kablo dış uzaydan sarkıtıp dünyaya sıkıca tutturulabilir. | Open Subtitles | مصعد الفضاء لا شيء لكن كيبل قوي جداً يصل طوله إلى 60،000 ميل ينحدر من الفضاء الخارجي ويرتكز على كوكب الأرض |
dış uzaydan dünyamıza baktığımızda, sadece kendimizin değil hayatın nekadar değerli olduğunu anlayacağız fakat gerçek şu ki dünyevi uygarlaşma faydalı olacak. | Open Subtitles | عندما ننظر من الفضاء على كوكب الأرض إلا أننا سندرك كيف أن الحياة ثمينة ولكن الحقيقة أننا ننتمي إلى حضارة كوكبية بحق |
Bu buzdolabınızdan 395 milyon kat, sıvı nitrojenden 100 milyon kat ve uzay boşluğundan 4 milyon kat daha soğuk. | TED | هي أبرد من ثلاجتك ب 395 مرة، أبرد ب 100 مرة من النيتروجين السائل، وأبرد بأربعة أضعاف من الفضاء الخارجي. |
Nesin sen, Uzaylı filan mı? | Open Subtitles | هل انتم مثل غرباء من الفضاء او ما شابه ؟ |
Eskiler uzayın bize ait bu kısmından çok önceleri ayrıldılar. | Open Subtitles | لقد ترك الإنشنتس هذا القطاع من الفضاء منذ زمن طويل |
"BOU Bir"de olduğu gibi Küp'ün üstündeki hiyeroglif yazılarının uyuşmasından uzaydan geldiği biliniyormuş. | Open Subtitles | عرفوا انه من الفضاء بسبب الكتابه المشابهة التى على المكعب و ك.ف.غ.ح 1 |
Bir süre önce, bir grup insan gezegeni uzaydan saldırılıp yok edildi, Wraith'ler tarafından değil, başka birileri tarafından. | Open Subtitles | منذ وقت مضى عدد من العوالم البشرية هوجمت وحُطّمت من الفضاء ليس بواسطة الأشباح ، ولكن بواسطة شخص آخر |
Tam 11 başarısız girişimden sonra, uzaydan ilk kareleri alabildik. | TED | وبعد 11 مهمة فاشلة بشكل تام، صار عندنا أولى الصور من الفضاء |
Aynı zamanda, uzaydan görünen tek insan yapımı yapı olarak kabul edilir. | TED | أيضا في كثير من الأحيان زعم أنها البنية الوحيدة المرئية من الفضاء من صنع الإنسان. |
uzaydan gezegenimize bakınca kendimiz hakkında pek çok şey öğrendik. | TED | وتعلّمنا الكثير عن أنفسنا بالنظر إلى كوكبنا من الفضاء. |
Ve bu medeniyeti yarattı, karanlığı ışığa döndüren bu harika tabloyu, ve bu medeniyeti uzaydan görebilirsiniz. | TED | و بنت هذة الحضارة، هذه الصورة الخلابة، التى حولت الظلام الى نور، و يمكنك ان ترى الحضارة من الفضاء. |
Gezegenimizi uzaydan görebiliyor olmamız beni şaşkına çevirmekten hiç vazgeçmiyor ama tamamını göremiyoruz. | TED | لن تتوقف دهشتي تماما أنه يمكننا رؤية كوكبنا من الفضاء الخارجي، ولكن لا يمكننا رؤيته بالكامل. |
Derin uzaydan kalan 5 birim yakıtla deponu doldurup, son durağının koordinatlarını giriyorsun | TED | ترسلون شعاع الخمسة وحدات من الوقود من الفضاء لملء خزان الوقود إلى الامتلاء، واكتبوا في إحداثيات وجهتكم النهائية. |
Bu ağaçlardan her birini uzaydan izledik. | TED | ولقد راقبنا كل واحدة من تلك الأشجار من الفضاء. |
Mesela, Dünya'nın gece uzaydan çekilmiş fotoğrafını kullanarak gezegenimizin ve üzerindeki her şeyin yüzeyini hesaplamak isteseydiniz | TED | مثلاً، إذا أردت أن ترسم خارطة لسطح كوكبنا، وكل ما عليه مستخدمًا صورة الأرض هذه من الفضاء ليلًا. |
Bir uzay gemisi hakkında yazılmış hikayeyi elimde fotoğraf olmadan yayınlayamam. | Open Subtitles | لا أستطيع نشر مقالة عن سفينة من الفضاء الخارجي بدون صورة |
Küp'ün enerjisinin herhangi bir insan ya da dışarıdaki bir Uzaylı türü tarafından saptanmaktan koruyacak en mükemmel yöntem. | Open Subtitles | الطريقة المثلى لإخفاء طاقته التى يمكن أن يكتشفها واحد من هؤلاء الغرباء القادمين من الفضاء الخارجي |
atmosferi terkederek uzayın ince mavi çizgisine gördü. | TED | يترك الغلاف الجوي، ويرى الخط الأزرق الدقيق من الفضاء |
Ama NASA'daki yetkililer, bunun Dünya dışı bir uygarlığın işareti olabileceğini reddediyor. | Open Subtitles | ومع هذا أنكر موظفوا ناسا بأنها تثبت وجود حياة لحضارة من الفضاء |
Sanırım yeni güç kaynağı altuzaydan saptanabilen bir tür kendine özgü enerji izi yayıyor. | Open Subtitles | أفترض أنّ للمصدر الطاقي الجديد إشارة يمكن التقاطها من الفضاء السفلي |