Örnek alma şerefine eriştiğim en cesur, en tutkulu aktivist. | Open Subtitles | إنها أشجع ناشطة كان لي شرف تقليدها و أكثرهم عاطفة |
Ve tabii çocukların fuhuşa zorlanmasına karşı tutkuyla savaşan Kamboçyalı bir aktivist, Somaly Mam. | TED | والمرأة الأخرى، سومالي مام، ناشطة من كمبوديا، تحارب بحب ضد عهر الأطفال |
Ethel Seiderman Kaliforniya'da yaşadığım yerde sevilen, enerji dolu bir aktivist. | TED | إيثيل سيدرمان ناشطة محبوبة ومشاكسة، في المكان الذي أعيش فيه في كاليفورنيا. |
Sizin desteğinizle, atalarımızın izinde, yeni eğitilmiş bu 10.000 eylemci bu ülkenin görüp görebileceği en büyük sağlık devrimini yapacak. | TED | وبدعمكم وعلى خطى أسلافنا، ستطلق العشرة آلاف ناشطة والمدرَبات حديثًا أكبر ثورة صحية شهدتها البلاد. |
Hindistan'da yoktu. Şu anda en az yarım milyon aktif kuruluş var. | TED | لا توجد في الهند. هناك الآن على الأقل نصف مليون منظمة ناشطة. |
Annem Martha ise kamu işlerinde çok faaliyette bulunmuştu, PTA ve halk tiyatrosunda aktifti. | Open Subtitles | والدتي "مارثا" كانت مدنية التفكير. ناشطة في رابطة الآباء والمعلمين, والمسرح المجتمعي, |
Evet, feminist harekette oldukça aktiftir. | Open Subtitles | في المتحف؟ نعم, إنها ناشطة في الحركة النسوية |
O bir hayvan hakları eylemcisi ve bu işareti iki saldırının gerçekleştiği yerde de gördüm. | Open Subtitles | إنّها ناشطة لحقوق الحيوان، ورأيت هذه العلامة في موقع الهجومين |
Septima Clark sonunda kariyerimin inşasında model aldığım bir aktivist ve eğitimciydi. | TED | كانت سابتما كلارك ناشطة ومربية إمراة صارت مؤخراً نموذجاً لحياتي المهنية |
Layma bir aktivist değildi, üç çocuğu olan bir anneydi. | TED | لايما لم تكن ناشطة, بل كانت أم لثلاثة أبناء |
İnsanların basit ihtiyaçları ve hayatın küçük adaletsizliklerine karşı ihtiraslı bir aktivist. | Open Subtitles | ناشطة متحمسة من أجل حاجات الناس البسيطة وضد ظلم الحياة الصغير وضد مظالم الحياة الصغيرة |
İnsanların basit ihtiyaçları ve hayatın küçük adaletsizliklerine karşı ihtiraslı bir aktivist. | Open Subtitles | ناشطة متحمسة من أجل حاجات الناس البسيطة وضد ظلم الحياة الصغير وضد مظالم الحياة الصغيرة |
Beni deniz gezisine davet ettiler, sörfçü aktivist olarak. | Open Subtitles | وقاموا بدعوتي إلى رحلة إبحار بصفتي ناشطة في ركوب الأمواج. |
Ancak diğer projelerimizle ilgili bir aktivist gruptan tehditler aldık. | Open Subtitles | لكن استلمنا مُؤخراً تهديدات من جماعة ناشطة تتعلق ببعض من مشاريعنا الأخرى. |
Yani, agresif taktikleri olan aktivist bir gruba üyeydin. | Open Subtitles | اذا كنت تعملين مع مجموعة ناشطة المعروف تكتيكاتها بالعدوانية |
Daha hayattayken bile bir tesadüfi eylemci oluyorsunuz. | TED | أصبحت ناشطة بالصدفة، حتى في حياتها الخاصة. |
Amerika'ya taşındığında Tibet'e Özgürlük eylemine katılmış birkaç ay önce genç bir eylemci ile tanışmış. | Open Subtitles | لقد التحق في حركة التبت الحرة عندما انتقل إلى الولايات المتحدة، والتقى بشابة ناشطة |
eylemci günlerimden edindiğim birkaç arkadaşım var. | Open Subtitles | لدي بعض الأصدقاء من الأيام التي كنت فيها ناشطة سياسية |
Spor yapamayacak olsam da alanımda aktif rol almaya karar verdim. | TED | بالرغم من أنني لم أستطع لعب الرياضة، إلا أنني قررت أن أكون ناشطة في مجتمعي. |
Dorothy Mantooth tek başına yedi çocuk büyüten çalışkan ve yalnız bir kadındı ve öldüğü güne dek cinsel açıdan aktifti. | Open Subtitles | (دورثي مانتوث) كانت أمراة تعمل بمفردها بجد فلقد قامت بتربية سبعة أطفال وحدها و قد كانت ناشطة فى مجال الجنسحتىيوموفاتها. |
Millie hayır işlerinde aktiftir. | Open Subtitles | يوم "مسيرة الأطفال الخُدّج" (مايلي) ناشطة |
Occupy hareketini destekliyor çocuk hakları eylemcisi ve evsizlere yemek veren bir organizasyon yürütüyor. | Open Subtitles | تدعم الحركة الإحتلالية ناشطة لحقوق الأطفال و تدير منظمة لتغذية المتشردين |
Kağıt üzerinde, burnundan solutma testimi geçiyordu. O Sağcı bir aktivist, bense Solcu bir aktivistim. | TED | نظرياً أفكار هذه المرأة تجعلني استشيط غضباً فهي ناشطة من الحزب اليميني ( المحافظون ) وانا ناشطة من حزب اليسار ( الليبراليون ) |