Danny McGuire'ın Yeri'ni ve Orada her gece ikinizi seyretmeyi seviyorum. İstiridye seviyorum ve... | Open Subtitles | أنا أحب محل داني ماجوير وكلاكما هناك كل ليلة |
Haftada altı gün Anne. Orada her gün yemek yapıyor. | Open Subtitles | ستة أيام في الأسبوع يا أمي إنها تطبخ هناك كل يوم |
Orada her gün çalışsaydın, paylaşmak isterdim. | Open Subtitles | . لو عملت أنت هناك كل يوم , ربما سأشاركك |
İnsanların bu yerleri korumakta katılabileceği bir sürü yeni ve ilginç yöntemler var. | TED | هناك كل أنواع الطرق الجديدة المثيرة لاهتمام الناس للمشاركة في حماية هذه الأماكن. |
Daha önce hiç görmediğim bir dolu hesaplar falan var. | Open Subtitles | , هناك كل تلك الحسابات أشياء لم أرها من قبل |
Oraya her gün binlerce kişi gitse de beni tanıyorlarmış gibi davranıyorlar. | Open Subtitles | انهم يتصرّفون وكأنهم يعرفوني بالرغم أن آلاف الأشخاص يذهبون الى هناك كل يوم |
Ondan sonra orta seviye karbonların olduğu her türlü moleküller gelir. | TED | بعد ذلك يوجد هناك كل أنواع الجزيئات المتوسطة التركيب ذات كميات متوسطة من ذرات الكربون. |
Çamurda yuvarlanan kız kolyesini bu oyunda kazandı, yani genelde, şu 18'lik çarklarla oynanmaz mı? | Open Subtitles | حسناً لقد ارتدى ذلك المعطف لكي يضع السلسلة هناك كل هذا الحجم الكبير بحدود ثمانية عشر حرفاً |
Ama kurallar bir nevi suşiye benzer; tüm türde vardır. | TED | و لكن القوانين بشكل ما يشبهون "السوشي": هناك كل الأنواع. |
Orada her gün ders veriyorum. Benim bir işim var. | Open Subtitles | أنا أعطي حصصًا هناك كل يوم، لدي وظيفة |
Eskiden Orada her yaz yengeç yakalardım. | Open Subtitles | أنا تستخدم لصيد السرطانات هناك كل صيف. |
Orası Afganistan, şef. Orada her gün birileri ölüyor. | Open Subtitles | إنها (أفغانستان) يا رئيس يموت الناس هناك كل يوم |
Ama Orada her şey kızıldı! | Open Subtitles | و لكن هناك كل شيء لونه أحمر |
Orada her şey bulunur. | Open Subtitles | لديهم هناك كل شيء |
Orası Afganistan, şef. Orada her gün birileri ölüyor. | Open Subtitles | إنها (أفغانستان) يا رئيس يموت الناس هناك كل يوم |
Kesin bir şey var. Hepsinin sakladığı bir şey vardır. | Open Subtitles | إنها هناك , كل هؤلاء الرجال لديهم شيئاً ما ليخفوه |
Özünde, Oakland'da benim yaşadığım yerin yakınında çok çeşitli restoranlar var. | TED | في الأساس هناك كل أنواع المطاعم في أوكلاند، قرب بيتي |
Başkasına değil de o kişiye aşık olmanızı sağlayan bir çok şey var. | TED | هناك كل أنواع الأسباب التي تقع بها في حب شخص ما بدلاً عن آخر. |
Toplumumda akıl hocalarının yönlendirdiği her türden insan var. | TED | هناك كل أنواع الناس في مجتمعاتي الذين رأيتهم و قد ساعدهم معلمون. |
Evet. Oraya her hafta gideriz. | Open Subtitles | أجل حسناً , نحن نجول هناك كل أسبوع |
Duydum ki Oraya her gün gidiyormuşsun. | Open Subtitles | سمعت أنك تُعد تقرير هناك كل يوم |
Oraya her yıl haziranda bir paket teslim ederim. | Open Subtitles | أقوم بإيصال طرد هناك كل عام في شهر "جون" |
Senin üstünde deneyeceğim her türlü kadınsı cilveye sahiptim. | Open Subtitles | كان هناك كل الاناوع من الحيل النسائية التي كنت سأجرّبها عليك |
Çamurda yuvarlanan kız kolyesini bu oyunda kazandı, yani genelde, şu 18'lik çarklarla oynanmaz mı? | Open Subtitles | حسناً لقد ارتدى ذلك المعطف لكي يضع السلسلة هناك كل هذا الحجم الكبير بحدود ثمانية عشر حرفاً |
Pulmoner hipertansiyon hakkında bulabildiğim tüm makaleleri okudum. | TED | قرأت هناك كل المقالات التي وجدتها عن فرط ضغط الدم الرئوي |