Size hiç dosya verilmediği için çok fazla boş vaktim var. | Open Subtitles | ،ليس هنالكَ قضايا مخصصة لَكِ .لذا عِنْدي الكثير مِنْ الوقتِ الفارغ |
Ölmenin birçok yolu ve öldürmeye istekli birçok insan var. | Open Subtitles | هنالكَ الكثير من الطرق للموت والكثير من الناس يرغبون بالقتل |
- Arkada açık bir pencere vardı. | Open Subtitles | لقد كانت هنالكَ نافذة مفتوحة بالغرفة الأخرى |
Kanımı içmeye o kadar hevesliysen neden orada dikilip dudaklarını yalıyorsun? | Open Subtitles | إن كنتَ متلهفاً جداً لتذوقِ عصارتي فلماذا تقفُ هنالكَ محركاً شفتيك؟ |
Belki de kellenin omuzlarının yukarısında kalmasının bir yolu vardır. | Open Subtitles | ربّما هنالكَ طريقةٌ لكي تبقي رأسكَ فوق كتفيكَ |
Olaya karışan üç şüpheli varmış sadece babası hapse atılmış. | Open Subtitles | كان هنالكَ ثلاثة متورطين و هو الوحيد الذي دخل السجن |
Dinleyin beyler, ya o uçakta ben de olurum ya da uçak falan olmaz. | Open Subtitles | أصغوا يا سادة .. إما أن أكون على تلكَ الطائرة أو لن تكون هنالكَ طائرة |
Muazzam bir cesaret gösterdin. Ödenmesi gereken bir borç var. | Open Subtitles | لقدْ أظهرتَ شجاعةً عظيمة و هنالكَ دينٌ يجب أنْ يُرد |
Bu buz çukurunda benimle olmak isteyecek bir sürü erkek var. | Open Subtitles | هنالكَ أطنان من الرجال على هذا الجليد سيرغبون بأنْ يكونوا معي |
Bu çocuğa musallat olan bir musibet var, o da sensin. | Open Subtitles | هنالكَ حبل مرساة معقودٌ حول عنق ذلك الفتى و هو أنتِ |
Ama bir kağıt vardı ki... çok haşin, kırıcı ve ırkçıydı. | Open Subtitles | ولكن كان هنالكَ تقييم واحد، قاسياً و مؤلما للغاية. |
Esasında bir aile vardı ama bir tek çocukta gördüm. | Open Subtitles | هنالكَ عائلة. لكن الفتى هو الوحيد الذي رأيته. |
Kanımı içmeye o kadar hevesliysen neden orada dikilip dudaklarını yalıyorsun? | Open Subtitles | إن كنتَ متلهفاً جداً لتذوقِ عصارتي فلماذا تقفُ هنالكَ محركاً شفتيك؟ |
orada onunla olacağım ama tamamen seninle olacağım | Open Subtitles | سأكون فعلا هنالكَ معه ولكني سأحظى بكَ كليّاً |
Umarım bunların mantıklı bir açıklaması vardır. | Open Subtitles | أأمل أن يكون هنالكَ تفسيراً منطقيّاً لكل هذا |
Tanrı bilir bu durumu anlatan bir şiir vardır. | Open Subtitles | عليّ أنْ اعترف بانّ هنالكَ نوعٌ من الأحاسيس في هذا |
bir zamanlar Sessiz Kral'a hizmet eden görünmez bir şövalye varmış... | Open Subtitles | كانَ يا مكان هنالكَ فارسٌ خفي الذي خدمَ الملكَ الصامت |
Bu moda işlerinde bilim falan yok. | Open Subtitles | ليس هنالكَ أمورٌ علميّة عن أمور التّغريد. |
Aileni kaybetmekten daha kötü olan bir şey varsa o da hiç ailen olmamasıdır. | Open Subtitles | هنالكَ شيءٌ واحد، أصعب من خسارة العائلة، هو عدم حيازتها |
Gitmeniz sorun değil, gayet normal ama kimse sizi benden alamaz. | Open Subtitles | بينما هنالكَ شيء واحد إذا غادرتِ هو أمر طبيعي ولكن لا أحد سيأخُذكِ مني |
TSS hastalığı olmam, dışarıda birinin beni öldürmek istememesi anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | أنّ أعاني أضطراب ما بعد الصدمة، لا يعني توهمي أنّ هنالكَ من يودّني ميّتاً. |
Buradaki çalışmaları yavaşlatan örgütlü bir iş olduğunu mu söylemeye çalışıyorsun? | Open Subtitles | أتقول لي بأن هنالكَ تأخيراً منظماً للعمل ؟ يحدث هنا ؟ |
Görünüşe göre, ayrılıklar yaşanmış bazı sözler söylenmiş, ve bazıları ihanete uğramış. | Open Subtitles | على مايبدو كان هنالكَ تراجعُ ما، تم قول بعض الأشياء و تمَ غدرُ بعض الأشخاص. |