Beni de evdeyken ziyaret etti. Annenin davasındaki delilleri aldı. | Open Subtitles | لقد زارني في المنزل وأخذ كل الأدلة من قضية والدتك |
Sonra uzandı kalemi aldı ve imzaladı sonra karısına uzattı o da imzaladı. | Open Subtitles | ثم جاء وأخذ القلم ووقع على العقد ومرر العقد لها ووقعت هى الأخرى |
O zamanlar boks yeteneklerimi birilerini dövüp onlardan para almak için kullanıyordum. | Open Subtitles | حينها اعتدتُ على استخدام مهارتي تلك في تحطيم الأشياء.. وأخذ أموال الناس. |
O yüzden Shisui'yi öldürüp, gözlerini alıp kendi klan üyeleri arasında anlaşmazlık çıkartıp sonra da böyle bir vahşete neden oldu. | Open Subtitles | .. ولهذا السبب قام بقتل شيسي وأخذ عينيه .. وتسبب في نشوء قتال بين إخوته وفي النهاية . تسبب بهذه المجزرة |
Hırsız tüm bubi tuzaklarımdan kurtulup tüccar Johann'dan aldığım tüm metali almış! | Open Subtitles | اللص تهرّب من فخاخي وأخذ كل المعادن التي أحضرتها من التاجر يوهان |
Satış yok, ama biri geldi emanet bıraktığı şu koca bebek evini aldı. | Open Subtitles | لا توجد مبيعات ، ولكن جاء شخص وأخذ بيت الدمى الضخم من الشحنة |
Beni de evdeyken ziyaret etti. Annenin davasındaki delilleri aldı. | Open Subtitles | لقد زارني في المنزل وأخذ كل الأدلة من قضية والدتك |
Sonra deneyi tekrarladı, yeniden süzdü, küçük bir damla aldı ve bir sonraki yeni bakteri kültürüne ekledi. | TED | ثم كرر هذا، الترشيح مرة جديدة، وأخذ قطرة صغيرة، وإضافتها إلى الدفعة التالية من البكتيريا الجديدة. |
Sonra silahlı bir adam paramı ve telefonumu aldı, bana bağırdı ve elbisemi mahvetmeye zorladı beni. | Open Subtitles | ثم هذا الفتى صاحب المسدّس أوقفني وأخذ مالي وهاتفي وصاح في، وأجبرني على إتلاف فستاني |
Bu adam kulübe geldi ve benim mor takımımı aldı, | Open Subtitles | دخل هذا الرجل إلى النادي، حسناً؟ وأخذ حُلتي البنفسجية. |
Gördüğünüz şey bizzat etkileşimde bulunma ve statik içerik almak arasındaki beyin aktivitesi farkı. | TED | ما تشاهدونه هو الفرق في نشاط الدماغ بين التفاعل بشكل شخصي وأخذ محتوى ثابت. |
Onu vurup, cesedi denize atmak ve lanet olası teknesini almak isterdim. | Open Subtitles | أود أن أقتله وأرميه في البحر وأخذ القارب اللعين |
Biri tabancayı ve mermiyi alıp şakaklarıma dayadı. | TED | وأخذ أحدهم المسدس والرصاصة ووجهه نحو جسدي. |
Gerçek olmayan bir numarayı alıp gerçek gibi gösterebilir miyim. | TED | وأخذ شيء من الواضح أنه خدعه مزيفة وجعلها تبدو كما لو كانت حقيقية. |
Köpeğin derisini soymuş ve bir zırh geliştirmiş, köpeğin göğüs kafesini almış ve bir kızak geliştirmiş, başka bir köpeği kızağa bağlamış ve beline taktığı bok bıçağıyla buz kütleleri üzerinden kayarak kaybolmuş. | TED | وسلخ الكلب وارتجل سرج وأخذ القفص الصدري للكلب وارتجل زلاقة وربط كلب في السرج واختفى فوق الجليد، وسكين البراز في حزامه |
Tadı sanki, biri çok kötü ciğerini üşütmüş balgam sökmek için iki kaşık dolusu öksürük şurubu almış, sonra da, avokadonun üzerine öksürmüş gibi. | Open Subtitles | إن مذاقها يبدو وكأن أحدهم قد أصابته نزلة بردٍ شديدة وأخذ ملعقتين من البنيلين ليُبعد البلغم, ثم، انتخم على أفوكادو. |
Yasemin'in başka birine aşık olduğunu duydu, o zaman babasını tehdit etti, ve Yasemin'i alıp krallığına götürdü ve onu haremine kapattı. | Open Subtitles | لقد سمع أن ياسمين تحب غيره لذا فقد هدد والداها وأخذ يا سمين الى مملكته |
-Komşunuzda bir patlama oldu siz bunu duydunuz ve... ..gelip neler olduğuna bakmak için 5 dak beklediniz ha.? | Open Subtitles | سمعت إنفجار كهذا يأتي من الحي وأخذ منك خمس دقائق لرفع رأسك ورؤية ما يجري ؟ كنت أشاهد التلفاز |
Ayaklarıyla piyano çaldı ve sonra da "Gazetede hakkınızda yergi dolu şeyler yazacağım!" diye haykırdı. | Open Subtitles | وأخذ أحدهم يعزف على البيانو بقدمه ثم بدأ يصرخ ثم اتضح أنه كاتب, وقال أنه سينشر هجاءً لنا في الصحف |
Son hamlesinde yeteri kadar puan alarak yarınki yarışa güç bela adını yazdırdı. | Open Subtitles | لقد فعلها وأخذ نقاط كافية في هذه الجولة الآخيرة للوصول إلى جولة الغّد |
Kendi dairem var ve sanat dersleri alıyorum, ayrıca gelecek beş hafta için öğle yemeklerim hazır. | Open Subtitles | لدي شقتي الخاصة وأخذ دروس في الفن ولدي غداء للأسابيع الخمس القادمة |
Daha sonra çıkıp gelip her şeyi alacaklarını sanıyorlar, değil mi? | Open Subtitles | وبعدها يعتقدون أن بإمكانهم مهاجمتُنا وأخذ كُل شيء, اليس كذلك ؟ |
Evet, bu da başka bir yöntem. Pamuğu ayıklar, tohumu alırım. | Open Subtitles | بلى تلكَ طريقةٌ أخرى, أحلج القطن وأخذ البذور |
Birisi bu çantayı bırakıp, bir paketi almam için bana para verdi. | Open Subtitles | أنظر,أحدهم دفع لي لأيصال الحقيبه وأخذ طرد |
Sizinle sohbet çok hoşuma gitti, ve gelip yakından bakmanız için sizi davet ediyorum. | TED | لذا أحب أن أتحدث معكم جميعا، وأدعوكم للقدوم وأخذ نظرة أقرب |
Ve bu arı da akıllı bir şekilde nektarın içine çekilmiş oluyor, ve bir yandan da bacaklarına tozlar yapışıyor, ve oradan bir sonraki çiçeğe geçiyor. | TED | والنحلة كانت بذكاء مستغفلة لأخذ الرحيق وأخذ بعض المسحوق على رجلها وإلى الزهرة الأخرى |