ويكيبيديا

    "وأدركت أن" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • olduğunu fark ettim
        
    • farkettim ki
        
    • fark ettim ki
        
    • olduğunu anladım
        
    Ve sonra sinema salonunda otururken yanımdaki koltuğun boş olduğunu fark ettim. Open Subtitles ثم كنا جالسين في المسرح، وأدركت أن المقعد المجاور لي كان فارغا.
    Kitabıma koyduğum yüzlerce bilimsel referansı taramaya başladım ve cevabın odanın içinde, yanımda olduğunu fark ettim. TED وبدأت في البحث في آلاف المراجع العلمية التي وضعتها بكتابي وأدركت أن الإجابة كانت ماثلة أمامي.
    Hayır ve orada dün yaptırmam gereken bir reçete olduğunu fark ettim. Open Subtitles كلا وأدركت أن بها وصفة طبية لدواء عليّ تناوله أمس
    Biraz okudum ve farkettim ki o kadar da zor değil. Open Subtitles قمت ببعض القراءة وأدركت أن ذلك ليس مستبعداً.
    O an fark ettim ki gördüğüm şeyler ırkçı polislerimizin neden olduğu büyük çaplı mahkumiyetlerdi. TED وأدركت أن ما كنت أنظر إليه هي نتيجة نهائية لسياستنا العنصرية والتي تسببت في تفريق عنصري في الحجز.
    Dediklerini düşündüm ve daha fazla eğleneceğin birisi olduğunu anladım. Open Subtitles .. كنت أفكر فيما أخبرتني به وأدركت أن هناك شخصاً آخر ستستمتع بوقتك معه أكثر
    Ve evliliğin çitlerle çevrili bir ev ve küçük bir karavandan çok daha fazlası olduğunu fark ettim. Open Subtitles وأدركت أن الزواج أكثر من مجرد إسورة و حافلة صغيرة
    Haber önerinizi düşündüm ve seni mahvetmek için kaçırılmayacak kadar iyi bir fırsat olduğunu fark ettim. Open Subtitles أنا فكرت في عرضك وأدركت أن الفرصة لتدميرك جيدة جداً لكيلا أفوتها
    16.00'a kadar, 94 mil yaptım, hesapladım ve ciddi zaman sıkıntım olduğunu fark ettim, çünkü gidecek 18 milim vardı ve 90 dakikadan az bir süre kalmıştı ve büyükçe birkaç tepe tırmanışlarını içeriyordu. TED وعند الساعة 4 مساءً، كنت قد قطعت 151 كم، فحسبتها وأدركت أن التوقيت ليس في صالحي فقد تبقى لي 45 كم وأقل من 90 دقيقة، بما في ذلك بعض المرتفعات الكبيرة.
    Beyaz üstünlüğünün hâlen orada bir yerde olduğunu fark ettim, ama beyaz üstünlüğünün en büyük gücü KKK değil, sistematik ırkçılığın normalleştirilmesiydi. TED وأدركت أن سيادة البيض موجودة، لكن سيطرتهم الكبرى ليست على ال "ك ك ك"، إنها التطبيع مع العنصرية الممنهجة.
    Ve polis beni kenara çekti ve lastiğimin dümdüz olduğunu fark ettim. Open Subtitles وتوقفت الشرطة وأدركت أن إطاري انفجر
    Bunun tamamen benim hatam olduğunu fark ettim. Open Subtitles وأدركت أن الأمر كان خطأي بالكامل
    Bisikletimin eskiden orada olduğunu fark ettim. Open Subtitles وأدركت أن تلك من حيث كانت درّاجتي
    farkettim ki, bu tek yoldu. Open Subtitles لم أستطع الشبع، وأدركت أن الموت ينتظر أبناء المعصية
    Evet ve farkettim ki ben kendimi böyle koruyorum. Open Subtitles أجل ، وأدركت أن هذه هي طريقتي في حماية نفسي
    Sonra farkettim ki etrafımızdaki çoğu insan kendi hayat merdivenlerini birisi söylediği için tırmanıyor ve sonunda yanlış duvarda olduğu veya hiç duvar olmadığı görülüyor. TED وأدركت أن الكثيرين حولنا، يصعدون على ذلك السلّم الذي قال لهم الآخرون أن يصعدوه، لينتهي بهم الأمر وهم يستندون على الجدار الخاطئ، أو أنهم لا يجدون جدارًا أصلًا.
    fark ettim ki, bütün o titremeler, aslında bana bir şey öğretmişti: Hayatta, mutluluğa giden kısa yol yok. TED وأدركت أن كل هذا الارتجاف قد علمني شيئًا: في الحياة، لا توجد طريقة مختصرة للمتعة.
    Sonra fark ettim ki, animasyonu yaratan, arazide kımıldayan vücudumdu. TED وأدركت أن حركة جسدي خلال المنظر الطبيعي هي التي كانت تحدثُ الصورة المتحركة.
    Ama fark ettim ki bu Jerry... böyle şeyler yaptığı zaman Jerry'yi beğenmiyor. Open Subtitles وأدركت أن جيري لم يعجبه جيري عندما يفعل جيري ذلك
    Çünkü benim durmadan çalışan beynim için hizmetçi olmak yeterli gelmiyordu ben de, beni tatmin eden şeyin zencilerimin nasıl işlediğine dair çocuksu merakım olduğunu anladım. Open Subtitles لأن كوني مضيفة لم يكن أبداً كافياً لعقلي الذي لا يهدأ وأدركت أن ذلك كان فضول طفولي
    Bütün meselenin zamanlama olduğunu anladım. Open Subtitles وأدركت أن المسألة كلها كانت حول التوقيت

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد