ويكيبيديا

    "وجلست" - ترجمة من عربي إلى تركي

    • oturup
        
    • oturdu
        
    • oturdum
        
    • oturdun
        
    • oturduğunu
        
    • oturmaya
        
    • oturuyor
        
    • oturuyordu
        
    • oturuyordum
        
    • gibi oturmuş
        
    Yaşlı ormana girip 400 yıllık bir ağacın yanında oturup uykuya daldı. TED لقد سرت خلفه الى غابة قديمة وجلست مستظلاً بشجرة عمرها 400 عام .. وغافلني النوم حينها ..
    Canım annem bahçede toprağı kazmakla meşguldü ve yanına oturup çiçeklerin yanındaki çamurla oynadım. TED أمي العزيزة كانت في الحديقة منشغلة بتفتيت التربة، وجلست بجانبها، ألعب بالطين على سرير من الأزهار.
    O elektrik yüklenmiş bir halde doğruca bize doğru geldi,... ...yanımıza oturdu, titriyordu,... ...Dereck'e doğru olan sırtıyla etrafa bakıyordu. TED لقد جاءت نحونا .. ومن ثم بدأت تنظر إلينا بصورة مباشرة وجلست بقربنا ترتعش وادارات ظهرها الى ديرك .. واخذت تتفحص
    Sonunda çarşıda amaçsızca gezip çeşmenin yanına oturdum ve soluklandım. Open Subtitles أخيراً تجولت في هذه الساحة وجلست قرب تلك النافورة وتنفست
    İçlerinde bir tek ben doktorum ama sen ofisime gelip benim üstüme oturdun. Open Subtitles أنا الطبيب الوحيد فيهم لكنك جئت إلى مكتبي وجلست علي
    Ailenin ona itiraz ettiğini, ama senin erkek gibi direnip... ..salak gibi oturduğunu. Open Subtitles اعترضت عليها العائلة، لكنك وقفت في وجههم وجلست كالأحمق
    Yalnız kalmak istedim, o yüzden yukarıdaki yatak odalarından birine oturmaya gittim. Open Subtitles اردت ان اكون لوحدي، لذا ذهبت وجلست في احدى غرف النوم في الطابق العلوي
    Ve o ç çok güzel bir elbise giymiş ve yatağın üzerinde oturuyor Open Subtitles وفي يوم زفافنا ارتدت حلي العرس وجلست على فراشي
    Otobüsle geldim. Yanımda tek bacaklı biri oturuyordu. Open Subtitles ركبت حافلة وجلست قرب رجل بساق واحدة
    Gösterinin geri kalanında her tarafımda çikolata ile orada oturuyordum. Open Subtitles وجلست هناك لبقية المسرحية والشوكولاتة تملؤني
    Geri zekâlı gibi oturmuş, ağlıyordum. Open Subtitles وجلست هناك أبكي بصوت مرتفع كالحمقاء.
    oturup listeler yaptım, çünkü gitmeye hazırdım; Bu dünyayı terk etmeye hazırdım. TED وجلست لكتابتها وكنت على وشك الانتحار كنت على وشك التخلي عن هذا العالم
    Ama öyle oturup durdum. Yapacak bir şey yoktu ve Isaac'ı aradım. Open Subtitles وجلست وكأنه لا يوجد لدي ما أفعله لذا اتصلت بـ"آيزاك" وذهبنا للمشي
    Ve içine oturup, hayatlarınızın değişmek üzere olduğu konusunda endişelenmiştin. Open Subtitles وجلست أنت بداخلها وكنت قلقة لأن حياتك كانت على وشك أن تتغير
    Gittim, içeri oturup dansçıları izliyordum ki yanıma geldi. Open Subtitles دخلت وجلست تفرّجت على الراقصات لبضع دقائق فأتى إليّ
    Ona dedi ki, otur burda. Ve o da dört ya da beş saat kadar orda oturdu. TED اخبرها اجلسي فقط هاهنا, وجلست هنالك لفترة اربعة لخمسة ساعات.
    Yan taraftaki koltuğa oturdu. Open Subtitles وجلست على المقعد المقابل لمقعدي وبيننا الممر
    Faturaları aldı, yere oturdu ve sonra tekrar tekrar hesaplamaya başladı. Open Subtitles أخذت تدون وجلست على الأرض. حسبتهم وحسبتهم ثانية عدة مرات.
    Ve içeri girdiğimde o masaya oturmuştu bile. Ve oturdum, o da, TED و عندما دخلت , كانت هي موجودة مسبقاً على الطاولة . وجلست , وقالت :
    Ben ilktim. Kız kardeşlerim ve diğer birkaç kız sıradaydı Kadına yaklaştığımda, kadın bana baktı ve ben oturdum. TED كان الأول. كانت هناك اخواتي وزوجين من غيرها من الفتيات، واقتراب لها، وقالت أنها تتطلع في وجهي، وجلست.
    Bu sabah ben bacaklarımı tıraş ederken içeri girip tuvalete oturdun. Open Subtitles لقد دخلت هذا الصباح الحمّام .. وجلست على المرحاض بينما كنت أحلق ساقيّ لا يوجد بيننا خصوصيات
    Beni ağlarken gördün, çıplakken gördün ve sabahki işimi yaparken dizime oturdun. Open Subtitles لقد شاهدت بكائي وشاهدتني عاريا وجلست في حضني بينما كنت افعل ماافعله في الصباح
    Golden Gate Parkı'na gittiğini ve gölün kenarında oturduğunu söyledi, hepsi bu kadar. Open Subtitles قالت بأنها ذهبت إلى حديقة البوابة الذهبية وجلست بجانب البحيرة , هذا كل شىء
    Ve otobüsü bekliyorlarmış, ondan sonra yaşlı bir kadın çıkagelmiş, o da durakta oturmaya başlamış, sonra o da otobüsü beklemiş... ve hepsi oturup otobüsü beklemişler. Open Subtitles وانتظرت الحافلة وبعد ذلك جاءت امرأة عجوز وجلست على مقاعد الانتظار ايضاً وانتظرت الحافلة وكانوا ينتظرون جميعهم الحافلة
    Eteğini kaldırmış, bacakları açmış, bluzu göğüs uçlarına kadar açıkta mutfak masasında oturuyor mu diye mi soruyorsun? Open Subtitles وجلست على منضده المطبخ وتفتح رجليها وتفتح البلوزة حتى ثدييها؟
    Sonunda külotunu çıkardım ve orada tüm o hukuk kitaplarının arasında anadan üryan oturuyordu. Open Subtitles لذا، وأخيراً، خلعتُ لباسها التحتيّ وجلست شبه عارية "فوق قضايا "مراجعة القانون
    Burada öylece sinirli sinirli oturuyordum. Oradaki saat farkını ve telefonu açamayacağını biliyorum. Open Subtitles وجلست هنا غاضبة أعتقد أنه لا يمكنك أن تقليني أعلم أنها مجرد عدة ساعات هناك
    Geri zekâlı gibi oturmuş, ağlıyordum. Open Subtitles وجلست هناك أبكي بصوت مرتفع كالحمقاء.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد