Fakat ikimizin arasında bir fark var. Ben neden burada olduğumu açıklayabilirim. | Open Subtitles | ولكن الفرق بينى وبينك هو أنني أستطيع أن أفسر سبب وجودي هنا |
Mangal partisinde olduğumu anlayacak kadar sosisli bile yiyemedim daha. | Open Subtitles | لم آكل مايكفي من النقانق لتبرير وجودي في حفل الشواء |
Söylemem lazım. burada olmak biraz korkutucu. Yaşlı bir Amerikalı, Afrikalılar'a kendi kıtaları hakkında yeni bir şeyler anlatmaya çalışıyor. | TED | عليَ إخباركم، وجودي هنا شيء مثير أكثر مما تتخيلون، رجل أمريكي مسن يحاول أن يخبر الأفارقة شيئاً جديداً عن قارتهم. |
Burada olmamın tek sebebi bu. Başka bir sebep düşünemiyorum. | Open Subtitles | هذا هو سبب وجودي هنا ولا يوجد سبب أخر لوجودي |
Eğer burada olmam, sizin için bunu daha da zorlaştırıyorsa söyleyin, gideyim. | Open Subtitles | لو أن وجودي هنا يزيد الأمر صعوبة عليك, قلها، وسأرحل من هنا. |
Tesadüfen bulduğumuz şey günümüzde pozitif psikoloji denen şey, ki bu benim bugün burada olma ve her sabah uyanma nedenim. | TED | ما مررنا به هو شيء يسمى علم النفس الايجابي وهو سبب وجودي هنا اليوم وسبب استيقاظي في الصباح كل يوم |
Şu andaki, bu noktadaki varlığım kapana kısıldı ve kayıt altına alındı. | Open Subtitles | وجودي في هذه اللحظة، على هذه البقعة، الآن تمت الإحاطة به وتسجيله. |
Neden sadece var olduğum için gülünç duruma düştüğümü hissediyorum? | Open Subtitles | لماذا خُلقت كي أشعر أن علي ان أعتذر عن وجودي |
Varsayımlar ile yüzleşmeyi ve Varlığımı onaylamayı seçti. | TED | اختارت أن تهاجم الاستنتاجات وتثبت وجودي. |
varlığımın ona neşe vereceğini sanmam. | Open Subtitles | لا أظن أن وجودي بجانبة سيرفع من معنويات روحة |
Babana orada olduğumu söylemediğin için teşekkür ederim ama neden maçta ne kadar iyi oynadığınla ilgili bir şey söylemedin? | Open Subtitles | أنا أقدر عدم بوحك بأي شيء لوالدك حول وجودي هناك لكن لماذا لم تخبره عن مباراتك الرائعة التي لعبتها ؟ |
Yardıma muhtaç birisi olduğum için burada olduğumu düşünmenizi istemem. | TED | لا أريدكم أن تعتقدوا أن وجودي هنا لأنني أمثل قضية إنسانية. |
Bir dakika boyunca, insan olarak varoluşumun fark edildiğini ve kurtarılmaya değer olduğumu hissettim. | TED | للحظة، شعرتُ أن وجودي كشخص قد تمّ ملاحظته، وكنتُ أستحقُ الإنقاذ. |
Seninle beraber olmak çok korkutucu. Ölüm korkusu üzerimizde geziniyor hep. | Open Subtitles | وجودي معك هو أمر مرعب، وكأنّ شبح الموت يحومُ من حولِنا. |
Amacım burada her şeyin emirlere uygun olduğunundan emin olmak, değil mi? | Open Subtitles | أليسَ هدفَ وجودي هُنا هُوَ التأكد منْ أن كُل شيء وفق المطلوب؟ |
İklim değişikliği ise dünyadaki en yoksul insanlar dahil olmak üzere küresel ailemizin büyük bir kısmına karşı varoluşsal bir tehdit oluşturuyor. | TED | ويمثل التغير المناخي تهديد وجودي للأجزاء الهائلة من أسرتنا العالمية، ومنها بعض الفقراء على وجه الأرض. |
Güçlerim zayıf olsa bile, onun yanında olmamın o kişiye faydası dokunacaksa.. | Open Subtitles | على الرغم بأن قواي ضعيفة، ولكن إن كان وجودي يساعد ذلك الشخص |
Ama bu akşam burada olmamın nedeni de bu çünkü başarı fırsatı hâlâ erişilebilir durumda. | TED | لكن هذا أيضاً هو سبب وجودي هنا، لأن باب النجاح لا يزال مشرعاً على مصراعيه. |
Anlamıyorsunuz! Benim burada olmam bile beni suçlu yapar. | Open Subtitles | أنتِ لا تفهمين شيئاً مجرد وجودي هنا يؤذيني أنا |
O ay Mogadishu'da olma nedenim aslında bir gençlik ve girişimcilik zirvesine ev sahipliği yapmaktı. | TED | سبب وجودي بمقديشو في ذلك الشّهر كان للإشراف على مؤتمر لقيادة و ريادة الأعمال للشباب. |
varlığım tekdüzelik nedeniyle işkence görüyordu ki bu öyle bir gerçeklik ki genellikle katlanılmazdır. | TED | وجودي كان معذباً من قبل الملل والرتابة، واقع في كثير من الأحيان كان صعب علي أحتماله |
Erkek egemen saha Varlığımı kesinlikle hoş karşılamadı. | TED | سيطرة الذكور على هذا المجال جعلت وجودي غير مرحب به على الإطلاق. |
Buradaki varlığımın,onları birbirine düşürdüğü hissine kapıldım. | Open Subtitles | لقد بدأتُ أحس أن وجودي كان يقلب هؤلاء الناس ضد بعضهم البعض |
Bu odadaki bulunma amacım, Krallığı bu uygunsuz eğlencenin sonuçlarından korumak. | Open Subtitles | الغرض من وجودي بهذه الغرفة هو إنقاذ المملكة من عاقبة هذه التسلية غير اللائقة |
Neredeyse. Burada olmayı özlemiştim. | Open Subtitles | كالعادة دائما.لكن يبدو غريبا وجودي هنا في الخلف. |
Benim buradaki varlığımdan da çok hoşnut olduğunuzu sanmıyorum, değil mi? | Open Subtitles | لا أظن أنك تحب وجودي هنا أيضا، أليس كذلك؟ |
Beni görmeye alıştılar. orada olmamı beklerler. | Open Subtitles | لقد إعتادو ان يروني في مكاني الطبيعي و من حقهم ان يتوقعو وجودي هناك |
Sen bu adamı kovarken yanında bulunmam gerekiyor mu? | Open Subtitles | هل من الضروري وجودي هنا عند طرد ذلك الشخص ؟ |