Böylece, onların oğlu olan büyükbabam, seyahat eden bir satıcı oldu ve ani yükseliş ve düşüşlerle yaşadı. | TED | لذلك، فأصبح جدي، ابنهما، بائعًا رحالا، وعاش فترتي الازدهار والكساد. |
Ailesini terk edip keşiş oldu ve 30 yıl bir sütunun üzerinde yaşadı. | Open Subtitles | غادر بيته ليصبح ناسكاً وعاش ثلاثين عاماً فوق عمود |
Birçok yerde yaşamış, memleketinden ayrıldığından beri. | Open Subtitles | وعاش في العديد من الأماكن منذ ان غادر وطنه. |
Sonra evlenmiş, bir ev inşa etmiş ve çöküp onu öldürene dek o evde yaşamış. | Open Subtitles | لذا، إتخذ زوجة، وبنى بيتاً وعاش فيه حتى انهار عليه فسحقه، وقتله |
". İsa öldü, kabrinde üç gün kaldı ve sonra kalkıp yaşamaya devam etti. | TED | اليسوع قضى ثلاثة أيام في الضريح بعدها نهض وعاش مرة أخرى |
Daha önce uzaylılar tarafından kaçırılan ve bunu anlatacak kadar yaşayan birini tanımadım. | Open Subtitles | أنا لم أقابل أى شخص أُخذ عَلى متن سفينة الفضائيين الأم وعاش ليتحدث عنها |
Siktir ulan! Kimse bir Teksas Rangerını öldürüp bunu anlatacak kadar uzun yaşamadı. | Open Subtitles | لا أحد على الإطلاق قتل جوال تكساس وعاش ليقول ذلك |
Bir küçük kasaba çocuğundan çok daha fazlasıydı ve küçük kasaba hayatının çok üstünde bir hayat yaşadı. | Open Subtitles | كان أعظم بكثير من مجرد فتى بلدة صغيرة وعاش حياةً أعظم بكثير من مجرد حياة بلدة صغيرة. |
İyi adamlar geldi zarar görmüş tatlı hayvanları aldılar kötü kaçakçıların ellerinden ve herkes bundan sonra hep mutlu yaşadı | TED | لقد وصل الناس الطيبون، أخذوا الحيوانات الجميلة التي عوملت بسوء من أيدي المهربين الأشرار، وعاش الجميع سعداء بعد ذلك." |
O Atina'lı Pericles idi ve 2500 yıl önce yaşadı ve dedi ki: | Open Subtitles | كان هو "بركليس" من اثينا وعاش قبل 2500 سنة وقال |
Hammer bir buçuk yıl boyunca o arabanın içinde yaşadı. | Open Subtitles | وعاش "هامر" في تلك السيارة لمدة عام ونصف |
Şartlı tahliyesini bozup başka bir hayat yaşadı... | Open Subtitles | حطم الإفراج المشروط وعاش منفردا |
Bende "Beni annem büyüttü ve çok uzun zaman yaşadı" dedim. | Open Subtitles | "حسنا، أثار والدتي لي وعاش إلى سن الشيخوخة قد حان |
Sonra evlenmiş, bir ev inşa etmiş ve çöküp onu öldürene dek o evde yaşamış. | Open Subtitles | لذا، إتخذ زوجة، وبنى بيتاً وعاش فيه حتى انهار عليه فسحقه، وقتله |
Eski bir mahkum. Orada bir kaç yıl önce yaşamış. | Open Subtitles | مُحتال سابق وعاش هنا منذ سنوات قليلة مضت |
Bir diğer dinozor Stygimoloch, aynı yaşta ve aynı zamanda yaşamış kafasından geriye doğru uzanan sivri yapılar var | TED | وهناك ال "ستيجيمولوك" دينصور اَخر من نفس الحقبة , وعاش في نفس الزمن لديه تموجات شائكة خارجة من خلف الرأس |
Muhammed 5 yaşına geldiğinde, annesi Amine'nin yanına dönerek Mekke'de yaşamaya başlamıştır. | Open Subtitles | في سن الخامسة عاد محمد إلى أمه امنه وعاش في مكة |
Aslında Sarah çıktığında Janet'la yaşamaya gitti. | Open Subtitles | في الحقيقة, عندما أطلق صراح سارة , ذهبت وعاش مع جانيت |
Ya maske vücudunu ele geçirip yaşamaya devam ederse? | Open Subtitles | ماذا لو سيطر القناع على جسدك وعاش عليه؟ |
Melek Tarzı'mı gördükten sonra başkalarına anlatabilmek üzere yaşayan kimse olmadı. | Open Subtitles | لم يرى أحد من قبل نمط الملاك خاصتي وعاش لكي يتحدث عنه |
Yaşlı doğup, yaşamını tersine doğru yaşayan bir adam hakkında. | TED | سكوت فيتزجيرالد . انها قصة رجل ولد مسناً وعاش حياته في الإتجاه المعاكس . |
Kimse Goa'uld'u inkar edip bunu yayabilecek kadar yaşamadı. | Open Subtitles | لا أحد سبق وتحدى الجواؤلد وعاش ليخبر |