Sorumluluk sahibi, sürekli bir işi, iyi referansları olan biri. | Open Subtitles | شخص يتحمل المسؤولية ولديه وظيفة ثابتة وسيرة جيدة يبدو جيداً |
Tedavi edilmemiş bir yanığı olan meşgul bir şeker hastasıyla birlikteyseniz. | Open Subtitles | اذا كنت طبيبا بصحبة مريض سكري مشغول ولديه جرح لم يعالج |
Adamın bacakları yoktu ve sadece bir kolu vardı. | TED | كان الشخص مبتور الأرجل ولديه ساعد واحد. |
Kimin, Onun nasıl biri olması istediğini anlar ve o kişiye dönüşüverirdi. Ve onlardan 20 bin tanesine sahip. | Open Subtitles | فقد كان يعرفُ ما يُريده شخصٌ بعينه ثُم ينتحلُ الشخصية التي يريدها مَن أمامه ولديه حوالي 20 ألفاً منهم |
Beyaz erkek, 30'lu yaşların ortasında, kafası iyiymiş bir bıçağı varmış. | Open Subtitles | مدمن ميثان، ولديه سكيناً و حمض زوجتك النووي كان على الشفرة |
Yazım izni de var ve ayrıca ona gönderdiğimiz hiç kimseyi sevmedi. | Open Subtitles | ولديه أيضاً طلبات محددة للكاتب و لم يعجبه أي شخص ارسلناه له |
- 16. caddede kayıt stüdyosu olan bir ses mühendisiymiş ve motorsikleti varmış. | Open Subtitles | في استديو تسجيل على الشارع 16 ولديه دراجة نارية إذًا أهو من رأيتِ؟ |
Biz garip lezbiyen takıntıları olan cahil, gösterişçi yaşlı erkeklerle sikişmeyiz. | Open Subtitles | نحن لا نضاجع عجوز جاهل ومغرور بنفسه ولديه هوس غريب بالسحاقيات |
Herkesçe tanınan ve yetkisi olan biri ona kefil olabilir. | Open Subtitles | يجب أن يكون شخص في مكانة بارزة ولديه السلطه لكفالته |
Ayrıca da otoyola yakın tıbbi ekipmanı olan tek yer. | Open Subtitles | وهذا أقرب مكان للطرق السريعة بين الولايات ولديه مُعدات طبية |
Bunu şu şekilde anlatayım, eğer sadece Hollandaca bilen ve kansere karşı tedavisi elinde olan biri ile tanışsam, onu Britanya Üniversitesi'ne girmekten alıkoyar mıyım? | TED | دعوني أوضح بطريقة أخرى إذا قابلت شخص ما يتحدث الهولندية فقط ولديه علاج للسرطان هل سأوقفه من دخول جامعتي الإنجليزية؟ |
Sonraki durakta, arabaya bir adam bindi, konuk profesör görüntüsü vardı üzerinde. | TED | وفي المحطة التالية، رجل يدخل العربة، ولديه هذا النوع من نظرة أستاذ زائر له. |
Evlendi ve iki çocuğu oldu. Kendisine ekonomiye büyük katkısı olduğunu söyleyen yüksek mevkiilerde arkadaşları vardı. | TED | تزوج ولديه ولدان .لديه أصدقاء ذوي مناصب مرموقة الذين طمأنوه بأنه ذا قيمة عظيمه للآقتصاد |
İri bir adam ve kendi sözleriyle "kıçına kadar inen" saçları vardı. | TED | رجل كبير الحجم، ولديه شعر، بمعنى آخر إلى مؤخرته. |
İhtiraslı, verimli ve canlı bir kalbe... ...sahip olacak. | TED | ولديه قلب أي تغلب عليه العاطفة قلبًا وروحًا |
Dengeye yardımcı olan jiroskopa sahip. | TED | ولديه أداة تحديد الإتجاهات والتي تساعده على الثبات. |
Belonefobisi varmış. İğnelerden patolojik olarak korkuyormuş. | Open Subtitles | إنه يعاني من خوف البقاء وحيدا ولديه مخاوف طبية من وخز الأبر |
Bu o mektupların bir tanesinden alıntı. ''12 yaşındaki oğlumda otizm var ve matematikle ilgili çok zor zamanları oldu. | TED | هذا مقتطف من أحدى تلك الرسائل " أبني ذا ال 12 ربيعاً مصاب بالتوحد ولديه صعوبة بالغة في فهم الرياضيات |
Yani kadınların iki ya da üç işi varken, erkeklerin bir tane. | TED | اذن لديها 3 وظائف او وظيفتين، ولديه واحدة. |
Pecos'un kralι. Buraya ilk gelen o. Anahtar onda. | Open Subtitles | هو الملك بحكم انه هنا قبلي ولديه المفتاح لكل المعضلات |
Kaplumbağalar sürüngendir ve ve güçlü, koruyucu kabukları vardır... | Open Subtitles | حسنا، إذن، السلحفاة هي عضو من عائلة الزواحف، ولديه هذا الدرع الواقي والثابت، |
Çok aktif, her türlü anlaşmayla idare edilir ve içerisinde kontrol fonksiyonu da var. | TED | دوره فعّال وتحكمه كل أنواع المعاهدات، ولديه خاصية المراقبة. |
Yedi yaşında ve bir golden retriever'ı öldürebilecek kadar sert vurabiliyor. | Open Subtitles | إنه تقريباً في السابعة ولديه تسديدة يمكن أن تقتل حارس كبير. |