Bize evrenin patlamadan sonra nasıl evrildiğini açıklıyor, Ama o patlamayı neyin tetiklediği hakkında en ufak bir fikir vermiyor. | TED | فهو يخبرنا كيف ان الكون تطور بعد الانفجار ولكنه لا يعطينا نظرة متبصرة عما قد يكون منح القوة للانفجار نفسه |
Ama o hep daha gencini istiyor. | Open Subtitles | ولكنه لا يزال.. لا يزال ينتظر أصغر بالعمر وأصغر |
- Ama nasıl? - Nasıl? Onu değiştirmeden, kendim nasıl değişebilirim ki? | Open Subtitles | ولكنه لا يقصد هذا إنه فقط شرير |
- Ama kaderi değiştiremezler. | Open Subtitles | ولكنه لا يمكن أن يغير ما تتنبأ به |
Belki de sandığımdan daha güçlüsün, ancak yine de yeterli değil. | Open Subtitles | ربما كنت أقوى مما كنت اعتقد، ولكنه لا يزال غير كافى. |
ancak ikisini birden yapamaz -- biz yapabiliriz. | TED | ولكنه لا يستطيع القيام بالامرين معاً .. نحن يمكننا ذلك .. |
Nafaka ödemesi gerekiyor, ama hiç ödemez. | Open Subtitles | المفروض يدفعه لي نفقة, ولكنه لا يفعل ذلك |
Uydu haritaları var ama bu birinin orada bulunmuş olduğu anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | هناك خرائط الأقمار الصناعية، ولكنه لا يعني أن أي شخص ذهب هناك |
Ama o çıkmak istemiyor. Gitmeye devam etmek istiyor. | Open Subtitles | ولكنه لا يريد الخروج وإنما يريد مواصلة القيادة |
Ama o benim var olduğumu bile bilmiyor. Tam bir köpek olduğumu düşünüyor olmalı. | Open Subtitles | ولكنه لا يعلم اني موجودة لابد انه يراني كلبة |
Onu davet etmişlerdi Ama o ne umacağını bile bilmiyordu. | Open Subtitles | لقد دعى اليها ولكنه لا يعلم ماذا سيحدث لاحقا |
Ama o beni, ben de onu iyi tanımıyoruz. | Open Subtitles | ولكنه لا يعرفني حقا، وانا لا اعرفه تماما |
- Ama bu... - Hayır, değil. Suratlara bak. | Open Subtitles | ولكنه لا يمــ - يمكنــــه إنظروا إلى وجوههم - |
- Ama sadece yılan yapabiliyor. | Open Subtitles | ولكنه لا يستطيع الا صنع الثعابين |
- Ama elinde değil, değil mi? | Open Subtitles | ولكنه لا يستطيع السيطرة، صحيح؟ |
- Ama bunu biz olmadan yapamaz. | Open Subtitles | ولكنه لا يستطيع القيام بهذا من دوننا |
ancak, Paul ayrılmaya hazır olmadan önce bunu yapamayız. | Open Subtitles | ولكنه لا يمكننا حتى يصبح بول جاهزا للرحيل |
Seni çok üzdüğünü ancak bunun kendi hatası olmadığını söyledi. | Open Subtitles | قال لي أنه قد تسبب لك بالتعاسة ولكنه لا ذنب له. |
Durumunun iyi olmadığından endişe ediyor, ...ancak kadınlarla birlikte olup kendisine zarar vermeden Kresteva'nın negatif cinsiyet ayrımcılığıyla devam edemez. | Open Subtitles | إنه قلق لأن نتائجه ليست جيدة ولكنه لا يستطيع استنكار تحيز كريستيفا الجنسي دون أن يضر بصورته أمام الناخبات |
Ne söylediğini anlamıyorum ama hiç hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أفهم حقيقة ما يقول ولكنه لا يعجبني |
Her şey yolunda diyor ama hiç öyle davranmıyor. | Open Subtitles | إنه يقول بأن كل شئ على مايُرام، ولكنه لا يتصرف على هذا الأساس. |
Bunun için teşekkür ederim, ama bu hâlâ benim gerçek Carson Beckett olmadığım gerçeğini değiştirmez. | Open Subtitles | شكرا لهذا ولكنه لا يزال لا يغير حقيقة اني لست كارسون بيكيت الحقيقي. |