Yani biz gökadanın kendisine takılırken, esasında orada bir karanlık madde bulutu var ve bu madde gökadanın yapısını ve dinamiklerini yönetiyor. | TED | نحن نرى المجرة لذا نركز فيها ، بينما أنها في سحابة ضخمة من المادة المظلمة وهو ما يسيطر على بنية المجرة وحركتها. |
Buna "şişme kozmolojisi" deniyor, ve bu, uzayın dışarı doğru büyümesini doğal olarak sağlayacak bir çeşit yakıt betimliyor. | TED | وهو ما يدعى التمدد الكوني التي تحدد نوعاً معيناً من الوقود التي بالطبع ولَد التسارع الخارجي للفضاء |
Burada 2 mil yarıçaplı bir dairenin içindeki tüm mutantları öldürecek kadar patojen var, ki bu sektör 4 ü kaplamak için gereken miktardan daha fazla. | Open Subtitles | هناك ما يكفي هنا لقتل أي متحول في دائرة نصف قطرها ميلين وهو ما يجب أن يكون أكثر مما نريد تغطيته ، آه ، القطاع الرابع |
Çünkü ya ayrılığa düştünüz, ki bu durumda sana yardım etmek isterim. | Open Subtitles | لإنّكَ إمّا أن تكون في خلاف ما، وهو ما يحضّني على مساعدتك |
Demek oluyor ki iki kurban da aynı kişi tarafından öldürüldü. | Open Subtitles | وهو ما يعني أنّ كِلا الضحيّتين قتلا من قبل الشخص نفسه. |
Ama eyer çantam yok, bu da yedek mermim yok demektir. | Open Subtitles | لكن بدون جعبة.. وهو ما يعني انني لن أتمكن من التحميل |
Babamın annemi terk etmesine neden olan özgür felsefeye benziyor. | Open Subtitles | انه نوع من الفلسفه وهو ما ادى بوالدي لهجر امي0 |
Bu öyle bir değişimdi ki bir yandan Hıristiyanlığımızı koruduk öte yandan Hıristiyan dünyasına yabancılaştık. | Open Subtitles | ولنحقق هذا الهدف أضطررنا أن نعيش بنمط حياة معين , وهو ما جعلنا كمسيحين غرباء بالنسبة للعالم المسيحى |
Bu tam olarak 1950'lerde yaptığımız şey ve bu çaba geri tepti. | TED | وهو ما حدث بالضبط في الخمسينيات فعاد عندها المسعى بنتائج عكسية |
ve bu da, bronşit gibi hastalıklara sebep olur. | TED | وهو ما قد يسبّب الإصابة بأمراض مثل الالتهاب الشّعبيّ الحادّ. |
ve bu ortak bir zemin bulmakla sonuçlanır, benim ne istediğimle senin ne istediğinin çakıştığı yer. | TED | وهو ما يعني إيجاد أرضية مشتركة، حيث يتداخل ما أريد أنا مع ما تريده أنت. |
Bu iki rol bağdaşmıyor ve bu psikolojik alanda yapılan çalışmalarla da uyumluluk gösteriyor. | TED | الأدوار متضاربة، وهو ما يتسق مع الكثير من البحوث في المجال النفسي. |
Fakat yine de bu fiziğe ilişkin kültürel algımızda yer almamakta ve bu beni rahatsız ediyor. | TED | ومع ذلك فهذا ليس متضمناً في تصورنا الثقافي عن الفيزياء، وهو ما يزعجني. |
ki bu da bakım sorunlarımız için zorluklara sebep oluyor. | Open Subtitles | وهو ما يشكل تحديات جمّة بالنسبة لمشاكل الصيانة الخاصة بنا |
Ayrıca Amerika'da hiç tanınmıyorsun ki bu da istedikleri şey. | Open Subtitles | وأيضا، وكنت غير معروف تماما في أمريكا، وهو ما يريدون. |
ki bu da Sendika'nın var olduğuna dair kanıtımız yok demektir. | Open Subtitles | وهو ما يعني أننا لا نملك دليلا أن النقابة حتى موجودة. |
bu da demek oluyor ki bunu sana veren seni kazıklamış. | Open Subtitles | وهو ما يعني أن كل من باع لك أنها لم تفعل لك أي تفضل. |
bu da demek oluyor ki kurban hayattayken odadaymış. | Open Subtitles | وهو ما يعني أنه كان في هذه الغرفة عندما كان لدينا الضحية على قيد الحياة. |
Bu demek oluyor ki başka biri Gideon'u öldürmek için Stephanie'nin gitarını kullanmış. | Open Subtitles | وهو ما يعني أن شخص آخر يستخدم الغيتار ستيفاني لقتل جدعون. |
-Altı kahrolası araba uzunluğu. - bu da 106 kahrolası feet eder. | Open Subtitles | المسافة تقدر بطول ست سيارات وهو ما يساوي 106 قدم يا سيدي |
Arabalar hakkında çok şey biliyor. bu da otopark işini açıklayabilir. | Open Subtitles | إذاً هو يعرف عن السيارات وهو ما يفسر وضعية حركة السيارة |
Şu üç kirişli penceresi olan çift yönlü kapı, arazi dolgusu olarak kullanılacaktı. Şurada küçük bir kule var. | TED | الباب الأمامى المزدوج هنا يعلوه ثلاث نوافذ ضوئية، وهو ما كان متوجه للنفايات. هناك يظهر برج صغير. |
Sadece yetenekli bir insan gibi kabul et, ki öyle. | Open Subtitles | مجرد التفكير له بأنه رجل ذكي، وهو ما هو. |