Tanıdığı insanlarla, güvendiği insanlarla anlaşma yapmak istiyor. | Open Subtitles | شىء واحد آخر, سيحب أن يتعامل مع ناس يعرفها ويثق بها |
Ve yemeği, mahkumun tanıdığı ve güvendiği bir keşişe ver. | Open Subtitles | وليوصلها الى السجين راهب هو يعرفه ويثق به |
İyi tarafı bu onu tanıdığı ve güvendiği biriyle ev ortamında yaşamasına olanak sağlar. | Open Subtitles | حسناً, الشئ الجيد هو إنه بيت بيئي مع شخص يعرفه ويثق به |
Baban beni hâlâ seviyor ve bana, senden daha çok güveniyor. | Open Subtitles | والدكِ لا يزال يُحبّني ويثق بي أكثر ممّا يثق بكِ بكثير. |
O çok iyi, dürüst ve nazik biri ve bana öyle güveniyor ki. | Open Subtitles | انه جيد جدا و وعطوف, وبسيط ويثق بى جدا |
Demeç FBI'la ilgili. FBI'a herkes güveniyor. | Open Subtitles | يطال البيان المباحث، ويثق الجميع بها |
Alon Strauss tanıdığı ve güvendiği birine kapıyı açtı. | Open Subtitles | آلون ستراوس " فتح الباب لشخص يعرفه ويثق به " |
Doğru, tanıdığı ve güvendiği biri olması gerekiyordu. | Open Subtitles | إذاً لابد من شخص يعرفه ويثق به |
Tabii, yanında tanıdığı ve güvendiği birisi yoksa. | Open Subtitles | إلا إذا كان هناك مع شخص يعرفه، ويثق به |
Diyordun ki, güvenlik elemanı, Bay Alafa, tanıdığı ve güvendiği biri tarafından öldürüldü. | Open Subtitles | قتل من شخص يعرفه ويثق به |
George dürüst, başarılı ve müşterilerin güvendiği biriydi. | Open Subtitles | جورج) كان صادقاً) وطموحاً ويثق فيه زبائنه |
Sully'nin tanıdığı ve güvendiği başka bir polis arıyoruz. | Open Subtitles | نحن نبحث عن شرطي آخر، شخص يعرفه (سولي) ويثق به. |
"Masters ve Johnson," ismi müşterilerin bildiği ve güvendiği bir isim. | Open Subtitles | "ماسترز وجونسون"، اسم... يعرفهما المستهلك ويثق فيهما. |
Adam seni tanıyor ve sana güveniyor. | Open Subtitles | والرجل يعرفك، ويثق بك. |
Benimle konuşuyor, bana güveniyor. | Open Subtitles | إنه يتحدث إليّ, ويثق بي |
Ben ona güveniyorum. O da bana güveniyor. | Open Subtitles | أثق به ويثق بي |