| Japonya'dan biri uçak gemilerimizin konumunu sordu. | Open Subtitles | من شخص ما يبدو انه يتحدث اليابانية ويسأل أحد مواطنيه عن أماكن حاملات الطائرات في الميناء |
| Japonya'dan biri uçak gemilerimizin konumunu sordu. | Open Subtitles | من شخص ما يبدو انه يتحدث اليابانية ويسأل أحد مواطنيه عن أماكن حاملات الطائرات في الميناء |
| Dr So, ayrıca dil ve gözlerin rengine de bakıyor ve hastalarına tat ve koklama duyusu hatta rüyalarla ilgili sorular bile soruyor. | Open Subtitles | يلاحظ الدكتور سو أيضا لون اللسان والعيون، ويسأل أسئلة حول طعام المريض، شم حتى الحلم |
| Er ya da geç, biri doğru soruları sormaya başlayacaktı. | Open Subtitles | عاجلا ، ام آجلا سيأتى شخص ويسأل السؤال الصحيح |
| Aynı zamanda tersini de soruyor: Çevrim içi dünyada davranışların nasıl yapılandırılacağı hakkında doğru fiziksel alanlardan ne öğrenebiliriz? | TED | ويسأل السؤال العكسي: ما الذي يمكن أن نتعلمه من الفضاءات المادية الجيدة حول كيفية بناء السلوك في عالم الإنترنت؟ |
| Alttaki kırmızı düğmenin neye yaradığını soracak biri. | Open Subtitles | ويسأل عن الزرّ الأحمر أسفل السلاح |
| BHM hala etrafta seninle ilgili sorular sorup duruyor. | Open Subtitles | "مركز مكافحة الأمراض" ما زال يحوم حول المكان ويسأل أسئلة عنكِ |
| Tam merdivenlerden çıkarken ikinci katta, apartman dışından biri hızla üzerime atıldı saçımdan yakaladı ve sordu: | Open Subtitles | وعندما أذهب للصعود الدرج , في الطابق الثاني شخص يندفع للخروج من الشقة , العناوين الرئيسية للصحف شعري ويسأل : |
| Tam merdivenlerden çıkarken ikinci katta, apartman dışından biri hızla üzerime atıldı saçımdan yakaladı ve sordu: | Open Subtitles | وعندما أذهب للصعود الدرج , في الطابق الثاني شخص يندفع للخروج من الشقة , العناوين الرئيسية للصحف شعري ويسأل : |
| Merakta bırakmışsın adamı. Bana, kim olduğunu sordu. | Open Subtitles | سيجعله هذا فضولي ويسأل عني وعنكِ |
| Krizdeydi ve sinirliydi, Ellen May'i sordu. | Open Subtitles | " ويسأل عن " آلين ماي |
| sorular sordu. | Open Subtitles | ويسأل اسئله |
| Çünkü polis çamurlu bot izleri hakkında sorular sorabilir. | Open Subtitles | لأن الشرطة قد تكون الدعوة، ويسأل عن بعض آثار أقدام الموحلة. |
| Öğrencilerim her zaman mantıklı sorular sorarlar. | TED | ويسأل طلابي دائمًا أسئلة تأمّلية للغاية . |
| Eninde sonunda birileri doğru soruları sormaya başlayacak. | Open Subtitles | عاجلا ، ام آجلا سيأتى شخص ويسأل السؤال الصحيح |
| Kimse de nereye gittiklerini sormaya cesaret edemedi. | Open Subtitles | ولا أحد يتجاسر ويسأل أين ذهبوا |
| Çocuğun karın ağrısı var. Annesini soruyor. | Open Subtitles | الطفل لديه آلام في المعدة ويسأل عن والدته |
| Alttaki kırmızı düğmenin neye yaradığını soracak biri. | Open Subtitles | ويسأل عن الزرّ الأحمر أسفل السلاح |
| Kötüleşti. Seni sorup duruyor. | Open Subtitles | يبدو في حالة أسوأ، ويسأل عنك باستمرار. |