Günümüzde, Norveç sağlık bakanı hasta sağlık hizmetleri hakkında konuşuyor. | TED | واليوم، يتحدّث وزير الصحة النرويجي عن خدمات الرعاية الصحية للمرضَى. |
Müvekkilim duygusal durumu sebebiyle böyle konuşuyor yani saygısızlık yok. | Open Subtitles | موكلي يتحدّث من موضع للعاطفة، هو لا يقصد عدم الإحترام. |
Daniel'in 233'te içine düştüğü... alternatif gerçeklik olayından mı bahsediyor? | Open Subtitles | يتحدّث عن تلك الحقيقة البديلة التي أحتجزت دانيال في 233؟ |
Onca para, o küçücük kulübeler ve durmadan konuşan o adam. Savaş alanı gibi. | Open Subtitles | والمقدّم يتحدّث بسرعةٍ كبيرة وكأنّه في حلبة مصارعة الثيران |
O İngilizce konuşuyordu, diğer adam da Arapça. Ne oldu? | Open Subtitles | هو كان يتحدّث الإنجليزيّة وهم يتحدّثون العربيّة, تعلم. |
Aldığına eminim. Benimle konuşmak istemedi demek. | Open Subtitles | أنا متأكّدة أنّهُ استلمها . و أنّه لا يريد أن يتحدّث إليّ. |
Bu seride, cümlelerin sonlarını kolaylıkla tespit edebilen bir bilgisayar desteği ile konuşuyor. Ben de bir yön algoritması yazdım. | TED | في هذه السلسلة، يتحدّث بمساعدة حاسوب، ممّا يجعل التّعرف على نهايات الجمل أمرا سهلا. قمت بكتابة خوارزميّة |
Morris konuşuyor. Navy Adası açıklarındayız. | Open Subtitles | موريس يتحدّث نحن نقع عمودياً على الجزيرة البحرية |
Sigorta işi için birisiyle konuşuyor. | Open Subtitles | يتحدّث إلى شخص مـا بغرض شراء بعض التأمين |
Dost gibi görünüyorlar, ama adam onunla ne biçim konuşuyor. | Open Subtitles | يبدوان صديقين لكنّه يتحدّث معه بطريقة بذيئة |
Mariategui, Latin Amerika yerlileri ve çiftçilerinin devrimcilik potansiyelinden bahsediyor. | Open Subtitles | يتحدّث مارياتيجوي عن الإمكانية الثورية لـ المواطنون ومزارعو أمريكا اللاتينية |
Haftada onbeş şilin, bir eş, beş çocuk, ve hala mutlu Noeller'den bahsediyor. | Open Subtitles | 15شيلن في الأسبوع، زوجة و خمسة أولاد و لا يزال يتحدّث عن ميلاد مجيد. |
Kırsal müzik şarkıcısıyla evlenen aktrisle konuşan İskoç adam varmış. - Carris'in kirli işlerini yaptırdığı bir adamı olmalı. | Open Subtitles | و قد كان الرجل الأسكتلندي يتحدّث إلى الممثلة التي تزوجت من مغني ريفي |
Bu adam savcıya konuşuyordu, onlara ne anlattı bilmiyorum... ..ama, artık konuşmayacak. | Open Subtitles | كان هذا الرجل يتحدّث إلى المدّعي العام لا أعرف ماذا قال لهم، ولكن قد إنتهى من الكلام |
- Elbette. Savcı, seninle benim hakkımda konuşmak isteyecektir. | Open Subtitles | إذن، المدّعي العام سيريد أن يتحدّث إليكِ بشأني |
Kızı teleferikten atladığından beri benimle konuşmuyor. | Open Subtitles | لم يتحدّث إلي منذ أن قفزت إبنته من كرسيّ المصعد. |
Quyen'in dün burada prostat kanseri hakkında konuşurken, aksi bir özellikten bahsettiğini duyduk. | TED | استمعنا أمس هنا إلى كوين يتحدّث عن الآثار السلبية لعلاج سرطان البروستاتا. |
Silahın olduğunda insanlar seninle güzel bir şekilde konuşur. | Open Subtitles | حينما تحوز سلاحاً ، يتحدّث معك النّاس بلطف.. |
O kızlar için okullar açıyordu. Talibana karşı demokrasiden bahsediyordu. | Open Subtitles | كان يُتيح دخول المدارس للفتيات، يتحدّث عن الديمقراطية، ويقاوم الطالبان |
Adamın seninle konuştuğunu duyuyorsun, amına koyum sana övgü yağdırıyor, sense salak gibi bakıyorsun. | Open Subtitles | أيها الوغد ، تسمع الرجل يتحدّث إليك ويمدُحك بينما تقف أنت كالغبي |
Ağabeyim benimle hiç duygusal şeyler hakkında konuşmaz. | Open Subtitles | و اخي.. تقريباً.. لا يتحدّث أبداً عن الأشياء العاطفية إليْ. |
Ayrıldıktan sonra onu bir daha görmedim. Benimle konuşmaya çalışmıştı ama ben istemedim. | Open Subtitles | لم أره مجدداً بعدما غادرتُ لقد حاول أن يتحدّث معي ، ولكنني أبيْتُ |
Bırak Suriyeli ile konuşsun. | Open Subtitles | ما هذه التفاهات؟ ! دعه يتحدّث إلى السجين السوري. |
Söylediklerime alındı ve bir saat benimle konuşmadı. | Open Subtitles | لقد شعر بالإهانة، وغضب.. ولم يتحدّث إليّ لساعة، لكن.. |
Dostum, sakın baban hakkında bu şekilde konuşmasına izin verme. | Open Subtitles | ,يا رجل، لا تتركه يتحدّث عن أبّيك بهذه الطريقة. |