"يتوجب عليك" - ترجمة من عربي إلى تركي

• gerek
• gereken
• gerekiyor
• gerekeni
• zorundasın
• gerekmiyor
• gerekiyorsa
• gerektiğini
• gerekirdi
• gerekir
• zorunda değilsin
• lazım
• iyi olur
• gerekecek
• gerekmez

Endişe etmene hiç gerek yok Listedeki en yaşanabilir bölge de oturuyorsun.
لا يتوجب عليك القلق حيال الأنتقال هناك بالأعلى عند لائحة الأماكن الجيدة

Yaşadığın onca şeyden sonra zaten kimseye karşı iyi olmana gerek yok.
بعد الذي عانيته لا يتوجب عليك أن تكون لطيفا تُجاه أي شخص

Yapman gereken şeyin ağırlığından nasıl üstesinden geleceğinden konuşup duruyorsun.
أتتكلم عن وزر ما يتوجب عليك فعله وكيف يمكنك تحمله

Bunu yapabilmek için, gerçekten bunları binlerce mil boyunca kum ve çöl içinden götürmeniz gerekiyor.
لفعل ذلك يتوجب عليك نقلهم لآلاف الأميال خارج الصحراء

- Gitmeni istiyorum ve yapman gerekeni biliyorsun.
أريدك حقا أن تذهب وإذا رايت ديكير تعرف ماذا يتوجب عليك ان تفعل

Üzgünüm, dostum. Beni dinlemek zorundasın.
أنا آسف يارفيق لكن يتوجب عليك الإستماع لي

Para için endişe etmenize gerek yok. Her şeyin icabına bakıldı.
لا يتوجب عليك القلق بِشأن المال لقد تم التكفّل بكل شيئ

Bence en azından onu ilk olarak yemeğe çıkarman gerek.
على الأقل يتوجب عليك أن تدعوه إلى العشاء في البداية

Bunu Subway'e yerleştirirsen onu bir daha görmene gerek kalmayacak.
أعطي هذا لصب واي و لن يتوجب عليك رؤيته مجدداً

Bu şeylere henüz anlam verememeni anlıyorum. Daha küçüksün, büyümen gerek.
أدرك أن الأمر مناف للمنطق حتى الآن ولكن يتوجب عليك النمو

Tütsü yakmanıza gerek yok ve kesinlikle yere oturmak zorunda da değilsiniz.
لا يتوجب عليك حرق البخور، و بالتأكيد لا يتوجب ذلك الجلوس على الأرض.

Ve anahtarın yoksa eğer tek yapman gereken kapıyı tekmelemektir.
وعندما لا نملك المفتاح للقفل، يتوجب عليك ركل الباب أحياناً

Yapman gereken tek şey, fotoğraflara bakıp o mu, değil mi söylemen.
كل ما يتوجب عليك فعله هو النظر لصورة وإخبارنا إن كان هو

Karısını değil, o adamı takip etmeniz gerekiyor.
ربما اخبرتك أنه يتوجب عليك ملاحقته هو لا زوجته

Yapman gerekeni yapmalısın. İyi yaşa.
هاى, عليك القيام بما يتوجب عليك فعله.اتمنى لك يوم سعيد

Doğayı kullanmak zorundasın, dostum çünkü tuvalet arızalı.
يتوجب عليك استخدام الغابة يا صديقي لأن الحمام معطل

Üniversiteye gitmeyin demiyorum, ama herkesin gitmesi de gerekmiyor veya herkesin hemen gitmesi gerekmiyor.
لا أعني أنه لا يتوجب عليك الدخول إلى الكلية، ولكن لا يحتاج الجميع إلى ذلك، وليس الجميع بحاجة للذهاب الآن.

Ne yapman gerekiyorsa yap. Beni boş ver. Yardım edeceğim.
افعل ما يتوجب عليك فعله لا تقلق بشأني، سوف أساعد.

Sadece bir bayana vurmaman gerektiğini düşünen biri.
حسناً لا أظن أنه يتوجب عليك ضرب هذه السيده

Korkunç bir hastalık ama benimle konuşmadan bunca yolu kat etmemen gerekirdi.
مرض فظيع لكن .. لم يتوجب عليك ان تاتى كل هذا الطريق

Bunu sizin için hiç kimse yapamaz. Kendinizin yapması gerekir.
لا أحد يستطيع أن يفعل ذلك نيابة عنك. يتوجب عليك القيام به بنفسك.

Biraz ara ver. Hayatının her günü başbelası olmak zorunda değilsin.
خذ استراحة فلا يتوجب عليك أن تكون أحمقا فى كل يوم من حياتك

Ve bu da, esasında Richard'ın söylediği derin şey: Bir şeyi anlamak için, küçük parçalarını anlamak lazım. Etrafındaki her şeyden azıcık anlamak lazım.
ولذا، فأنه شئ عميق أن تحدث ريتشارد حول: لفهم أي شئ، يتوجب عليك فهم قليل من القطع. شئ قليل عن كل شئ يحيط به.

Bence artık gitsen iyi olur. Leon her an gelebilir.
يتوجب عليك أن تذهب, سيكون ليون هنا في أي لحظة

Eğer kahve isterseniz ödemeniz gerekecek. Fiyatı da iki buçuk avro.
إذا أردت القهوة يتوجب عليك الدفع بنفسك. وتكلف 2 ونصف يورو.

Bu çocuklardan hiç bir zaman korkman gerekmez, hem de hiç.
لن يتوجب عليك أبدا أن تخاف من هؤلاء الاطفال بعد الان