İstesen de istemesen de, bu Onu ailemizin bir parçası yapar. | Open Subtitles | و أحببت ذلك أم لا هذا يجعله جزء من هذه العائلة |
Sizde iyi bir izlenim bırakmak istiyor, bu yüzden biraz heyecanlı. | Open Subtitles | لكنه يريد أن يعطي إنطباع جيد عنه وهذا ما يجعله متوترًا بعض الشيء |
Kocanı düşün-- bu ona karşı birşey değil, çünkü gerçekten Onu sevdim-- o erkek egemen bir topluluktan geliyor. | Open Subtitles | هناك شيىء بخصوص زوجك وهذا لا يجعله سيئآ لأنى حقآ أبدو مثله انه يأتى من مجتمع غالبيته من الرجال |
Sue bir adamın dans edebiliyor olması Onu kadınsı yapmaz. | Open Subtitles | .لا يعني بأن كل رجل يمكنه الرقص يجعله رجل مؤنث |
Ben parkettim ve bu da burayı benim yerim yapıyor. | Open Subtitles | حسناً، أنا ركنت سيارتي به و هذا يجعله موقفي أنا |
Öyle. Bu da bunu anlamsız kılıyor. neden bizim geçidimizi alsınlar ki? | Open Subtitles | يبدو كذلك , مما يجعله غير منطقي لم سيقومون بأخذ بوابتنا ؟ |
Bana yeni bir el çikarirsa, babam Onu bas üstat yapar. | Open Subtitles | سوف يجعله أبي معلم كبير الشأن لو زرع لي يداً جديدة. |
Bana yeni bir el çıkarırsa, babam Onu baş üstat yapar. | Open Subtitles | سوف يجعله أبي معلم كبير الشأن لو زرع لي يداً جديدة. |
Sanatın bir şeyleri değiştiremediği gerçeği Onu tarafsız bir bölge yapar değiş tokuş ve tartışmaya açık hale getirir, ve bu şekilde dünyayı değiştirmenizi sağlar. | TED | في الواقع ان حقيقة ان الفن لا يمكنه تغيير الاشياء يجعله مكانا محايد للتبادلات والنقاشات, ومن ثم يمكنك من تغيير العالم. |
O yüzden gururla etrafına bakabiliyor. | Open Subtitles | الأمــر الذي يجعله قـادراً على الجلوس طوال النهــار محتفظـا بكرامته |
Aşığın aşığını unuttunuz. O yüzden aşk dörtgeni oluyor bence. | Open Subtitles | لقد نسيتِ عشيقة العشيق، مما يجعله تقنيا مستطيل حبّ على ما أظنّ. |
Aslında kimse balonu göremez, Onu balon yapan da budur. | Open Subtitles | في الواقع لا يرى أحد ذلك وهذا ما يجعله خطر |
Bu Onu daha yaşlı gösterir... yani epey bir yaşlı olmalı, | Open Subtitles | هذا يجعله اكبر مما يبدو و هذا يعني انه مسن جدا |
Evet, ama beyni yanmış biri olmak, Onu katil olamayacak biri yapmaz. | Open Subtitles | أجل لكن كونه غريب الأطوار لا يجعله أقل ميلاً لأن يكون القاتل |
Cynthia Strobl'la özel görüşmesinden beri Flynn'ın ortalarda olmadığını teyit ettik bu durum Onu resmi olarak şüpheli yapıyor. | Open Subtitles | لقد تاكدنا ان فلين كان غائبا بدون عذر منذ لقائه مع سينثيا ستروبل مما يجعله مشتبها به بشكل رسمي |
"tekrarsolutucu") -- Bunun scubadan farkı nedir, ve neden daha iyidir? | TED | ما الذي يجعله مختلفاً عن الغوص، و لماذا هو أفضل؟ |
SK: Bu durum da, bayrağı daha da saçma hâle büründüren son nokta oluyor, bayrağın içinde başka bir bayrak tasarımı bulunuyor. | TED | ستيف: إحتواؤه على ذلك العنصر الأخير هو الذي يجعله شديد السخف. لذلك هناك تصميم لعلم متضمن في علم ميلووكي. |
Ve bu değişim yazın ve kışın Dünya'ya düşen güneş ışığı miktarını da etkiliyor, bu da iklimi etkiliyor, değişmesini sağlıyor. | Open Subtitles | وهذا يؤثر على كمية أشعة الشمس التي تسقط على الأرض في الصيف والشتاء، وهذا له تأثير على المناخ، فإنه يجعله يختلف. |
yeniden düşünmeme sebep oldu. Eğer başkalarının daha fazla farkındalık kazanmasına yardımcı olabilirse o zaman değerli olacak. | TED | وإذا كان يساعد أي شخص فهذا يجعلني أكثر وعيا و يجعله مثيرا أكثر للاهتمام |
Onu buraya gelen diğer insanlardan farklı kılan ne ki? | Open Subtitles | كيف يجعله مختلفًا من الآخرين الذين يخرجون من هذا الباب؟ |
İşin önemli kısmı onun içine konulan ve onun çalışmasını sağlayan yapay zeka kontrolöründe. | TED | الأمر الدقيق الآن هو إضافة جهاز تحكم يعمل بالذكاء الاصطناعي و هذا ما يجعله يعمل. |
Ayrıca dört yıllık vergi ödemeleri için zaten imza atmış durumdaydı ki bu da Onu federal bir suçtan suçlu kılar. | Open Subtitles | من بين الاشياء التي وقع عليها اربع سنوات من ضريبة دخل سابفة بالخطا ,حيث يجعله مذنب بعدد من الجرائم الفيدرالية |