"يحيط" - ترجمة من عربي إلى تركي

• etrafında
• çevreleyen
• saran
• çevrili
• etrafındaki
• etrafı
• kuşatan
• etrafını
• çevresinde
• etrafına
• çevreliyor
• yerde
• çevrelemiş

Tek bir sorun var. Adamın etrafında bir ordu var.
ولكن فقط توجد مشكلة واحدة هو لديه جيش يحيط به

Kan damarlarını kırmızı ile işaretledik ve beyni çevreleyen BOSu ise yeşil renkte.
قد قمنا بتمييز الأوعية الدموية باللون الأحمر، والسي إس إف الذي يحيط المخ سوف يكون أخضرًا.

Yani bizi saran dünyanın karmaşıklığı bu.
لذا يمكننا الآن تخيل مدى التعقيد الذي يحيط بنا

Suyla çevrili ve bununla tanımlanan bir eyaletiz, ama yüzyıllardır bataklıklar ve sulak alanlar mücadele edilmesi gerekli engeller olarak görüldü.
نحن في ولاية يحيط الماء بها، ولعدة قرون، اعتبرت المستنقعات والأهوار عقبةً يجب التخلص منها والتغلب عليها.

Ve bu da, esasında Richard'ın söylediği derin şey: Bir şeyi anlamak için, küçük parçalarını anlamak lazım. etrafındaki her şeyden azıcık anlamak lazım.
ولذا، فأنه شئ عميق أن تحدث ريتشارد حول: لفهم أي شئ، يتوجب عليك فهم قليل من القطع. شئ قليل عن كل شئ يحيط به.

Kimse, etrafı ölümle çevrilmiş bir adamdan daha fazla kuşatılmış olamaz.
لم يكن ابدا الرجل وحده هو من يحيط به الموت

Orada, bu medeniyette bizi kuşatan şeyler arasında saklı olan Tanrı var.
وهناك الله الذي يغطي كل ما يحيط بنا في هذه الحضارة

Sonra birden onu gördük yoğun sis babamın teknesinin etrafını sarmıştı.
وبعد ذلك رأها وكان الضباب الأسود يحيط بقارب الرجل العجوز

Bizim asıl sorumuz şuydu: Güneş çevresinde nasıl bir yörüngeye sahip?
إن تساؤلنا وقتذاك كان، إلى أي نمط من المدارات ينتمي ذاك الذي يحيط بالشمس؟

Görünmezliği kalkana çevirdik ve senin Jumper'ının etrafında genişlettik.
حوّلنا حجاب الإخفاء إلى درع يحيط بمركبتك أنا واقف في الخارج الآن

etrafında onca para ve güzellik var, ama hiç birine sahip olamıyorsun.
كل هذه المال و الجمال الذي يحيط بكِ و لا يمكنكِ الحصول على أيّ منه

Siyah duman kütleleri, benzer türlerin etrafında toplanıyor.
المدخنات السوداوات عبارة عن واحات تُسخن الماء يحيط بها القريدس، والرخويات، وبلح البحر،

Tapınağı çevreleyen taş binanın çatısı yoktur ama tepesi dikenli telle örülmüştür. Heykelleri kimse çalmasın diye.
يحيط الضريح مبنى حجري بلا سقف متصلة من القمة بأسلاك شائكة لضمان عدم سرقتهم مرة أخرى.

Arazinin sınırını çevreleyen duvarın üstünde oturuyordu.
لقد كان جالسا على السور الذي يحيط بمنزلنا

Yani moder tıp ve bunu çevreleyen... yapay kalp, laser cerrahlık, Gen terapisi...
طبّ حديث جدا وكلّ يحيط... القلوب الإصطناعية، جراحة ليزر، العلاج بالجينات، لتسمية بضعة...

Bu yeteneğin merkezinde etrafımızı saran termal radyasyonu kontrol edebilmek yatıyor.
جوهر هذه القدرة، هو أن نكون قادرين على التحكم في الإشعاع الحراري الذي يحيط بنا تمامًا.

Orta yaşlı biri, etrafı kız öğrencilerle çevrili belki bakmanız gereken odur.
رجــل في منتصف العمر، يحيط نفسه بفتيات المدارس، ربمــا هذا هو الذي يجب أن تجده.

Ne kadar adi olurlarsa olsunlar, büyük bir kötülük havasıyla etrafındaki şeyleri kuşatmaktan büyük bir zevk alıyordu.
بما أنّه كان يُحبّ أن يحيط نفسه بالآخرين بكل شيء يقوم به, مهما كان الأمر مبتذلًا, في جوٍّ من الخُبث.

Yuvalarının etrafı kasaba ve tarım alanlarıyla dolunca yassı burunlu maymunların yaşam alanları da hızlı bir şekilde değişime uğramış.
كالعالم يحيط بموطنهم الجبلي ملأت بأراضي المحاصيل الزراعية، بيئة القرود تغيرت بشكل مثير.

Bir balık, onu kuşatan suyun hareketinden durumu anlar.
السمك يعرف مكانه عن طريق الماء الذي يحيط به.

Godric etrafını soytarılarla doldurdu da ne oldu sanki?
ماذا حدث لـ غودريك لكي يحيط نفسه بمجموعة من المهرجين ؟

çevresinde de benzer davranışlar gösteren alfa erkekler var.
و يحيط به مجموعة من الذكور ذوي الشخصيات المسيطرة يعيدون تكرار نفس السلوك

Kral etrafına soysuz,ünvansız, üstünlüğü olmayan, saray dışı yeni adamları, toplamayı tercih etti.
لقد اختار الملك ان يحيط نفسه بالعامه رجال جدد,لا يميزهم شي,بدون نسب او لقب

Çitten elektrik akımı geçiyor ve bütün gölü çevreliyor.
السياج مكهرب وهو يحيط البحيرة بالكامل

Parçalardan biri kendisine isabet ettiyse vücut maddeyi bir yerde tutar.
إذا أصيب بالشظايا فالجسم يحيط بالمادة الغريبة

Kendisini insanların eserleriyle çevrelemiş bir kurt, neden?
الذئب يحيط نفسه بالقطع الأثرية من الرجل، لماذا؟