Gösterisine o kadar konsantre olmuş ki onu farketmiş görünmüyor. | Open Subtitles | لكنه يركز جيداً على عرضه حيث يبدو أنه لم يلاحظها. |
Melvin'e benim hakkımda düşünmesini söyle. Sadece bana konsantre olsun. | Open Subtitles | أخبري ميلفن أن يفكر بي فقط يركز على وضعي فقط |
Aşkı anlamaya çalışırken, dünyanın her tarafından şiirler okumaya karar verdim. Size 8. yüzyılda Çin'de yazılmış çok kısa bir şiiri okumak istiyorum. Bu şiir, tümüyle belirli bir kadın üzerine odaklanmış bir adamı gösteren mükemmel bir örnek. | TED | وفى محاولة لفهم الحب الرومانسي وددت لو إستطعت أن أقرأ كل شعر العالم و ما أريد أن أقرأة عليكم هو قصيدة صينية قصيرة جداً تعود إلى القرن الثامن وهذا لأنه خير مثال لرجل يركز تماماً على إمرأة بعينها |
Objektif olamıyor. odaklanmasını sağlamalıyım. | Open Subtitles | لم يكن يتصرف بموضوعية كان عليَ فقط ان أجعله يركز |
Shawn sana yardım edeceğini söyledi oysa sonunda kendine çok fazla odaklandı ve her şeyi mahvetti. | Open Subtitles | شون أخبرك بأنه سيساعدك ولكن اتضح في الحقيقة أنه يركز فقط على نفسه وانتهى المطاف بأن أفسد الأمور كلها |
Aslında, uluslararası toplumun dikkatini nereye odaklamayı seçtiğine bağlı olarak, tüm toplumların ve ülkelerin davranışı etkilenebilir. | TED | في الواقع ، والسلوك مجتمعات بأكملها والبلدان يمكن أن تتأثر، تبعا للمكان الذي اختار المجتمع الدولي أن يركز اهتمامه فيه. |
Ama belki de onu okul ödevlerine biraz daha fazla yoğunlaşması için teşvik edebilirsin. | Open Subtitles | ولكن ربما تكوني السبب لتدعيه يركز في دروسه بشكل أكبر |
Belki yemeğe odaklanmasına izin vermeyen can sıkıcı bir arkadaşı vardı yanında. | Open Subtitles | .. ربما كان لديه رفيق مزعج والذي لم يتركه يركز على مايأكله |
Mesela, boğulma korkusu, ...kemirgenin zihnini harika bir şekilde konsantre ediyor. | Open Subtitles | الخوف من الغرق على سبيل المثال أنه يركز عقل القارض بطريقة رائعة |
Kazadan önce öğrendiği... karışık şeyler yapıyordu... yeter ki konsantre olabilsin. | Open Subtitles | كان بإمكانه القيام بأكثر الأشياء تعقيداً طالما عرفها قبل الحادث طالما يركز فيما يفعل |
Takımım, sıradakinin kim olacağını düşündüğü sürece nasıl konsantre olacak? | Open Subtitles | كيف من المفترض أن يركز فريقي عندما يكون جل تفكيرهم من سيموت لاحقاً |
Birine konsantre oluyor, ben ise hepsine aynı anda. | Open Subtitles | يركز على واحده و أنا أستقبلها جميعاً في وقت واحد |
Laboratuvarım ilk olarak daha çok işletme ve hükûmet rotasına odaklanmış durumda. çünkü gerçekte blok zinciri karmaşık bir teknoloji. | TED | مختبري يركز جدًا على الإتجاه نحو الشركات والحكومات أولاً، لأن في الواقع، قواعد البيانات المتسلسلة هي تكنولوجيا معقدة. |
Bhutan'lılar sürekli neye sahip olmadığına odaklanmış saplantılı insanlar değiller. | TED | اليوتانيون ليسو في سعي حثيث طموح يركز باستمرار على ما لا يملكون |
Şu anda kamuoyu, suç ortağının da aynısını yapamayacağından emin olmaya odaklanmış durumda. | Open Subtitles | و الشعب الان يركز على شريكه ف الجريمه أمالا ان لا يفعل ذلك ايضا |
Sundance'a gidecek filmi için yeteri kadar bu projeye odaklanmasını sağlamıştı. | Open Subtitles | لقد جعلت جوليان يركز قليلا لكى يحصل على فيلم |
Doğru. Biz de tam burada yanı başındayız zaten Walter. Herkesin vakaya odaklanmasını istiyorum. | Open Subtitles | صحيح،ونحن هنا بالفعل معك والتر أريد فقط من الجميع أن يركز على القظية |
Neden şimdi çocuklara bu kadar odaklandı? | Open Subtitles | اذا، لماذا يركز الان على الاطفال ؟ |
dikkatini kendini bu felaketten kurtarmaya odaklıyor. | TED | فهو يركز بكل إنتباهه على ضرورة إخراج نفسه من هذا المأزق |
Herkesin, Tara'yı bulmaya yoğunlaşması lazım. | Open Subtitles | يجب أن يركز الجميع على إيجاد تارا |
Mesela, Paul Saffo, konuşmasini, onu sunacagi zamana bikaç gun hatta bir kac saat kalana dek hala hazir etmedigini soyledi, ve bu endişe onun odaklanmasına sebep olarak ona yardımcı oluyormus. | TED | لذلك قال بول سافو قبل خطبته أنه لم يكن قد أعدها حتى بضعة أيام أو ساعات من الحديث ، وكان هذا القلق دافعا لكي يركز |
Ve 30 Projenin gerçekte odaklandığı uzun dönem fikirlerindeki gıda sistem değişikliğidir. | TED | وهذا المشروع يركز على الاهداف بعيدة المدى والمتعلقة بنظامنا الغذائي |
Kepler Uzay Teleskobu, yıllardır buraya odaklanıyor. | TED | هنا حيث يركز تلسكوب كبلر الفضائي منذ سنوات |
aa, bu sabah konuştuğumda, ben ona ailesine Odaklanması gerektiğini söyledim. | Open Subtitles | عندما تكلمت معه هذا الصباح اخبرته ان يركز على عائلته اليوم |
Ve araştırmam ve eğitim verme sürecinde bulduğum şey şu bu öğrenciler okula girmelerini sağlayan asıl başarıları için ne kadar mutlu olurlarsa olsunlar, iki hafta sonra beyinleri orada olmanın ayrıcalığına ya da felsefelerine veya fiziklerine Odaklanmıyor. Beyinleri rekabete, iş yüküne, mücadeleye, strese ve şikayetlere odaklanıyor. Oraya ilk gidişimde, birinci sınıfların yemekhanesine girdim, | TED | والذي وجدته من بحثي وتدريسي أن أولئك الطلبة ,وبغض النظر عن مدى سعادتهم بنجاحهم في الالتحاق بتلك الجامعة بعد أسبوعين يركز عقولهم ليس امتياز وجودهم في الجامعة وليس على الفلسفة أو الفيزياء يركز عقولهم على المنافسة وعبء العمل على المتاعب ,الضغوطات, والشكاوي عندما أتيت هناك لأول مرة, سرت إلى قاعة تناول الطعام الخاصة بالمستجدين |
Bu yanıt çözüm odaklı. İnsanların bulundukları yerde ne yapabileceklerine bakıp buna cevap veriyor. | TED | إنّه يركز على الحلول. وكثيرا ما ينظر إلى ما يمكن أن يفعله الناس وأين هم ، للرد على هذا. |