Ah, yani randevundan yeni geliyorsun, şu çocuklarını şok etmemen gereken randevundan. | Open Subtitles | , أنتِ عدتِ للتو من الموعد الغرامي الذي لا يفترض أن يصدم أبنائكِ |
"Sevgili Jeff, bu kendini Tanrı'nın Dünya'ya lütfu olarak gören sen için şok edici olabilir, ancak aslında düşüncesiz şerefsizin tekisin. | Open Subtitles | عزيزي جيف هذا من الممكن أن يصدم شخصاً يظن بأنه هبة الله إلى العالم و لكنك في الواقع وغد لا يراعي الأخرين |
Kaşık da çok modern. Bunu kullanırsak masadaki herkesin gelecekten gelen kaşığa şok olması gerekir. | Open Subtitles | لذا إن قمنا بإستخدامها فيجب أن يصدم الجميع على الملعقة من المستقبل |
Kit mermi harcamamak için bazen bir ineğe çarpardı, pişirir yerdik. | Open Subtitles | "كان (كيت) يصدم ببقرة ليوفر الذخيره, وكنّا نطهوها" |
Bu yöndeki kan damlaları gösteriyor ki adam araba çarpmadan önce kan kaybediyormuş. | Open Subtitles | أتجاه قطرات الدم يقترح بأنه كان ينزف قبل أن يصدم أن يدهس بالسيارة |
Bir yerde, bir tren çarpmasının, kıyafetlerimizi sökebileceğini okumuştum. | Open Subtitles | قرأتُ ذات مرة, بأنه عندما يصدم القطار شخصاً, فانه يمكن أن يمزق الملابس عن جسدك. |
...büyük ihtimal şu an söylediğin şey konusunda şok olmuş durumdalar. | Open Subtitles | يصدم من المحتمل من قبل الذي أنت تقول الآن. |
Her halde şok olmuşsundur, Yanılıyor muyum? | Open Subtitles | لربما يصدم ذلك رجلا مثلك ، أليس كذلك؟ |
Bu onlar için bile şok edici. | Open Subtitles | واو , هذا يصدم حتى بالنسبة لهم |
Kusura bakmayın Christian insanları şok etmeyi sever. | Open Subtitles | أسفة، كريستيان يحب ان يصدم الناس |
İlk başta şok geçirirsin. | Open Subtitles | هو يصدم في باديء الأمر. |
Bir şey başardığım zaman şok olur. | Open Subtitles | اه يصدم كلما حققت شيئا |
Bakımsızlık, sefalet bu tesisin çürüyüşü en çok ihtiyaçları olduğu zamanda Massachusetts eyaleti tarafından terk edildiklerinin şok edici bir kanıtı. | Open Subtitles | البؤس, القذارة, التسوس في هذهِ المؤسسة يصدم الإنسان, بسبب التخلي عن مرضى هذهِ المصحّة " في أشد حاجتهم للمساعدة, من قبل ولاية "ماساتشوستس |
Pekala, bu şok edici. | Open Subtitles | حسنا، هذا يصدم |
şok edici. Ben şok oldum. | Open Subtitles | يصدم أنا مصدوم |
- Hayır, şok edici. | Open Subtitles | - لا, ذلك يصدم |
Luke da kafasını sürekli çarpardı ama şimdi gayet iyi. | Open Subtitles | (لوك) كان يصدم رأسه دائماً و هو بخير. |
Ektoplazmik pislik cama çarpmadan önce 1 0 dakikamız var. | Open Subtitles | لدينا عشْرة دقائقِ .حتى يصدم الكوارتز المروحة |
Tren çarpmadan hemen önce açmayı başardım. | Open Subtitles | إستطعت تشغيل النمط قبل أن يصدم القطار |
Bir yerde, bir tren çarpmasının, kıyafetlerimizi sökebileceğini okumuştum. | Open Subtitles | قرأتُ ذات مرة, بأنه عندما يصدم القطار شخصاً, فانه يمكن أن يمزق الملابس عن جسدك. |