Bu çocuk istediği her şeyi, istediği an... istediği her yerde yapabileceğini sanıyor. | Open Subtitles | .. هذا الفتى يظن أنه يستطيع فعل مايريده متى ما أراد، وأينما كان |
Beni bırakarak beni koruduğunu sanıyor ama kendisi tuzağın içine koşuyor. | Open Subtitles | يظن أنه يحميني ويتركني ويرحل وبدلاً من ذلك يذهب إلى فخ |
Hâlâ bir yanı o şeyin gerçek bir bebek olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | كما لو أن هناك جزء منها لازال يظن أنه طفل حقيقي |
Hâlâ bir yanı o şeyin gerçek bir bebek olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | كما لو أن هناك جزء منها لازال يظن أنه طفل حقيقي |
Seni şok ederek depresyondan çıkarabileceğini mi sanıyordu? | Open Subtitles | هل كان يظن أنه سيصدمك لكى يخرجك من الإكتئاب ؟ |
Belli ki veda konuşmacısı, hâlâ herkesten akıllı olduğunu sanıyor. | Open Subtitles | وبشكل واضح، التلميذ المتفوق مازال يظن أنه أذكى من الجميع. |
Larrue, St. Marie Kilisesi'nden Logan sanıyor. | Open Subtitles | حسناً . لاروا يظن أنه لوجن من كنيسة سانت مارى |
Anahtarın hala karısının el çantasında olduğunu sanıyor. | Open Subtitles | لا زال يظن أنه في حقيبة زوجته أترى ، أنت كنت محقاّ تقريباّ |
Büyük bir adama sataşan birini vuruyor ve ünleneceğini sanıyor. | Open Subtitles | .يقتل الرجل الذى سب رجلاً مهماً و يظن أنه نال سمعة مهيبة |
Ama sonsuza kadar yaşayacağını sanıyor. Bu yüzden beni yok etmek istiyor. | Open Subtitles | و لكنة يظن أنه سيعيش للأبد و يرغب فى التخلص منى |
Yapsın. herkes onu sanıyor onu biliyor bu başka sorunlara sebep olur. | Open Subtitles | فليتكلم ، كل ما يظن أنه يعرفه يقوده إلى شخص آخر |
Hayır, bir yanın böyle düşünüyor ama diğer yanın hoş olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | لا؟ ، جزء منك يظن ذلك والجزء الآخر منك يظن أنه حلو |
Çıkıp onu aramamız gerektiğini düşünüyor. | Open Subtitles | انه يظن أنه يجب أن نكون بالخارج نبحث عنه |
Herkes onun yazabileceğini düşünüyor. Ama bir gazeteci bombaların patladığı yere gider. | Open Subtitles | كل شخص يظن أنه يستطيع أن يكتب, لكن صحفي المشكلة هنا, حيث القنابل تتساقط |
Bir baraka bulup saklanmamız gerektiğini düşünüyor. | Open Subtitles | يظن أنه علينا إيجاد كابينة ونختبيء بها لفترة |
Belki de onları iyileştirdiğini, lanetten kurtardığını falan sanıyordu. | Open Subtitles | ربما كان يظن أنه يعالجهم ينقذهم من اللعنة بطريقة ما. |
Şu anda; dış tehditlerden uzakta olduğunu düşündüğü bir yerde dinleniyor. | Open Subtitles | حالياً يقبع في مكان ما يظن أنه بمأمن عن التهديدات الخارجية |
Pekala, cilve yaptığımı düşünüyorsa, unutsun bunu. | Open Subtitles | إن كان يظن أنه سينال مني شيئاً فلينس هذا |
Genç Lloyd'un, kalp krizi sandığı kol ağrısının ne olduğuna ikna ettim, Lloyd? | Open Subtitles | لقد أقنعت لويد بأن ألم الذراع الذي كان يظن أنه بسبب أزمة قلبية ما هو إلا ماذا لويد ؟ |
- Yarı askeri şirkette çalışan biri yenilmez olduğunu sanıyordur. | Open Subtitles | رجل يعمل لشركة عسكرية خاصة غالبا يظن أنه لا يقهر |
Mr Haden gençti ve bana uygun değildi, ayrıca çok zeki ve yakışıklı olduğunu zannediyor. | Open Subtitles | السيد هايدن يافع و غير مناسب يظن أنه ذكي و رائع |
Birine bunu yapmanın, önemsiz olduğunu düşünen herkesi de sikeyim! | Open Subtitles | ولكل شخص يظن أنه من الصائب قتل الناس بهذه الطريقة |
Her insan aşkı bildiğini sanır aşk, öğrendiğimiz üzere, bir gizemdir. | Open Subtitles | كل رجل يظن أنه يعرف الحب الحب الذي تعلمناه هو لغز |
Kendini kutsal görevde sanan aşağılık bir heriften daha tehlikeli ne olabilir? | Open Subtitles | لا يوجد شئ أكثر خطورة من احمق يظن أنه في مهمة مقدسة |
Kızgındık, çünkü basın ne zaman tuhaf bir sağlık krizinden bahsetse, televizyon izleyen herkes kendisinde de o hastalığın olduğunu zannediyordu. | Open Subtitles | كنا منزعجين جدا لأنه كلما يذاع خبرا عن حالات المرض الغريبة فإن كل من يسمع ذلك الخبر يظن أنه قد أصيب به |
Bunu bedel olarak gördü. Karma olduğunu düşünüyordu. | Open Subtitles | كان يظن أنه رد دين أو أنه عاقبة أخلاقية |