Eskiden mezarlık olan bir yere yapılan site inşaatında çalışıyormuş. | Open Subtitles | كان يعمل في موقع بناء حيث كانت تقع المقبرة سابقاً |
Yani film bu sahnede pek çok katmanda iş görüyor. | TED | لهذا فالفيلم يعمل على العديد من المستويات في ذلك المشهد. |
açık hapishanesinde, finansal sahtekarların etkisine girdi, ve bu sahtekarlar onu cezadan sonra kendileri için çalışmaya ikna ettiler. | TED | و في سجنه المفتوح، وقع تحت تأثير محتالي المال، و هؤلاء المحتالون أقنعوه أن يعمل معهم عند إطلاق سراحه. |
GE'te (General Electric) çalıştı ve muhteşem bir kariyeri var. | TED | وهو يعمل في شركة جنرال الكتريك، ولديه خبرة عملية رائعة. |
İşte bütün duymak istediğim buydu. Bu şey mükemmel işe yarıyor. | Open Subtitles | هذا كل ما أحتاج سماعه ياولد، هذا الشئ يعمل بشكل ممتاز |
Babanın işlettiği stüdyoda çalışırdı. Bilirsin işte, sistemin bir parçasıydı. | Open Subtitles | كان يعمل في الاستوديو الذي يديره أبوك جزء من النظام |
Adam son beş gün boyunca açılıştan kapanışa kadar çalışmış. | Open Subtitles | الرجل يعمل من الافتتاح حتى الاغلاق طوال الخمس ايام الماضية |
Hareket istediğimi söyledim, konuşma değil. Thorn' u çalışırken görmek istiyorum. | Open Subtitles | قلت أننى أريد أعمالا لا كلمات أريدهم أن يروا ثورن يعمل |
Bu yüzden 30 yıldır, gündüzleri bir fotoğrafçı, akşamları da kalpazandı. | TED | كان يعمل مصوراً في النهار ومزوراً في الليل طيلة ال30 عام |
Temel fikir şu, bir çalışanın diğerinden daha kötü bir işi yapıp yapmamaya kararsız bırakacak kadarki ücret artışına "Telafi Farkı" | TED | هي فكرة أن كمية الزيادة في الأجور التي يحتاجها العامل ليجعله يوافق أن يعمل في عملين مختلفين واحد أسوأ من الآخر |
Raul 14 yıldır, Jimbo ise 17 yıldır burada çalışıyormuş. | Open Subtitles | راؤول هنا 14 سنةَ و جيمبو يعمل منذ 17 سنة |
Bombalama olayı sırasında Malik Wellspring Fruit şirketi adına kamyon şoförü olarak çalışıyormuş. | Open Subtitles | فى وقت التفجير مالك كان يعمل كسائق لشاحنه توصيل طلبات لمحل ويلسبرنج للفاكهه |
Kardeşinin dediğine göre Phillip Harris kılıf olarak Zenith Stüdyolarında çalışıyormuş. | Open Subtitles | قال أخته أن فيليب هاريس كان يعمل متخفيا في استوديوهات زينيث. |
Pekala, çocuklar, bugün bize iyi iş çıkarmayanları bana gösterin bakalım. | Open Subtitles | حسنآ يا رجال ، ارونى من الذى لم يعمل جيدآ اليوم |
Bak, iş yapıldıktan sonra, işi kimin yaptığından sana ne, değil mi? | Open Subtitles | أسمع، لماذا تهتم بمن يعمل لصالحك طالما أن عملك يتم إنجازه، صحيح؟ |
Çok sevimli bir şey. Bilerek benim ocağı açık bırakmıştı. | Open Subtitles | ,لطيفة فى وجهها فقط لقد تركت موقدى يعمل عن عمد |
Dün gece dandik telefonumu açık bıraktım galiba. Şarjı bitmiş. | Open Subtitles | ربما أنني نسيت هاتفي مُضاءاً ليلة البارحة، انه لا يعمل |
Benim için üç yıl çalıştı ve hiç problem çıkarmadı. | Open Subtitles | كان يعمل لحسابى لمدة 3 سنوات. لم يكن هناك مشكلة |
Ama taktiği işe yarıyor. Belli ki, bizim bilmediğimiz bir şey biliyor. | Open Subtitles | ولكن هذا يعمل لصالحة من الواضح بأنه يعلم شئ نحن لا نعلمة |
Babası bir çorba fabrikasında çalışırdı ve sen durmadan tıkınıyorsun. | Open Subtitles | لقد كان والده يعمل في مصنع صابون وأنتي تأكلين باستمرار |
- İşte dosya. Hell Club'de çalışmış. - Sağol. | Open Subtitles | ها هو الملف لقد كان يعمل في نادي هيل شكرا |
Bu fotoğrafların muhteşem olduğunu düşünüyorsanız onu bir de çalışırken görün. | Open Subtitles | إذا كنتِ تظنين أن صوره عبقرية، فيجب أن تريه وهو يعمل. |
Üzerinde çalıştıkları şey hakkında kimsenin herhangi bir fikrinin olmadığı ortak, dağıtılmış müzik yapma işine bunun nasıl uygulanacağını görmek istedik. | TED | أردنا أن نرى كيف أن هذا ينطبق على التعاون ، والتوزيع الموسيقى، حيث لا يدري أي من الأشخاص ما يعمل عليه. |
Bu yüzden bu işi isteyen çok fazla hakim yoktu. | Open Subtitles | إذن ذلك يعمل على تقليص عدد المؤهلين للمهمّـة بنسبة كبيرة |
O olağanüstü idi. Bu insanlarla beraber çalışmak bir mühendislik rüyasıdır. | TED | كان الأمر مذهلا. إنه حلم المهندس بأن يعمل مع هذه الكفاءات. |
LM: Bildiğim kadarı ile o laboratuvarında çok çalışıyor ve çılgın fükürler üretiyor. | TED | لوك: مما أعرفه، أنه يعمل بجد بالغ في معمله ويحصل على نتائج مجنونة. |
Burdaki küçük tablo bu çeşit simetrilerde cebrin nasıl çalıştığını gösteriyor. | TED | يعبر هذا الجدول عن الطريقة التي يعمل بها جبر هذه التماثلات. |
Dünyada 1,8 milyar kişi bu düzensiz ve resmi olmayan ekonomi içinde çalışır. | TED | يعمل حوالي 1.8 مليار نسمة في العالم في الاقتصاد الغير المنظم وغير الرسمي |
Yani burada bunun nasıl işlediğini görmem için bir fırsattı. | TED | لذا، كانت فرصة لي لأرى كيف يعمل هذا المفهوم بالضبط. |