Ayrıca hiçbirimizin dışarıda bir hayatımız olmamasını da tercih eder. Onu affetmiyorum. | Open Subtitles | إنّه يفضّل ألا يكون لأحدنا حياة في الخارج. |
Ama artık bu noktada argumanın öbür tarafında olduğunu görürse hatalı olmayı tercih eder. | Open Subtitles | في هذه اللحظة ، وجودك في الجانب الآخر من الجدال ، يجعله يفضّل أن يكون مخطئا |
Dışadönükler, siyah-beyaz, somut, basit dil tercih ediyor. | TED | يفضّل المنفتحون الأبيض والأسود والأمور الملموسة واللغة البسيطة. |
O da bunu biliyor, ama onun için bi farkı yok... çünkü bir köpek gibi yaşamaktansa köpek gibi ölmeyi tercih ediyor. | Open Subtitles | .وهو يعلم ذلك ولا يكترث لأنه يفضّل أن يموت ككلب .عوضاً عن أن يعيش ككلب |
Üç, yarın gece ben telefonla aradığımda orada olsanız iyi olur, yoksa bedelini ağır ödersiniz, bakın şimdiden söylüyorum. | Open Subtitles | ثالثا ، يفضّل أن تكونوا موجودين بالفندق غدا عندما أتصل بكم مرة أخرى وإلا ستدفعون الثمن غاليا لقد حذرتكم ، هاري |
Kardeşim "yapışık ikiz" sözünü tercih ettiğini söylemek istiyor. | Open Subtitles | أعتقد أن ما يقوله أخّي، أنه يفضّل التعبير توأمان ملتصقان |
- Terrance için 14 sene çalıştım. Kolay işi sevmez. Savaşmayı sever. | Open Subtitles | عملت لحسابه 14 سنة إنه يفضّل القتال على البساطة |
Sizinle dans etmek yerine telefonla konuşmayı mı tercih eder? | Open Subtitles | هو يفضّل أن يتكلّم على الهاتف من الرقص معك؟ |
Bence Bölüm yarışmasını kaybetmek yerine Glee'yi bırakmayı tercih eder ve kendisini pek suçlamıyorum. | Open Subtitles | تخميني أن يفضّل الاستقالة من النادي على ان نخسر المسابقة |
Ama eminim ki bunun bir sır olarak kalmasını tercih eder. | Open Subtitles | بينما والدته جالسة بقربه تحيك النسيج لكنني متأكد من أنه يفضّل الإحتفاظ بهذا الأمر سراً |
Monaco'daki son gecelerinde adam onunla eğlenmek yerine odada kalıp televizyon izlemeyi tercih ediyor. | Open Subtitles | لكن خليلها يفضّل أن يبقى في الداخل وتلفزيون ساعة هم ليلة أمس في موناكو |
Ve senin vücudunu seksi bir gence tercih ediyor. | Open Subtitles | وهو يفضّل جسدكِ على جسد تلك الشابةِ المثيرة |
Bu erkek kırmızı ve turuncu çiçekleri tercih ediyor. | Open Subtitles | يفضّل هذا الذكر الزهور الحمراء والبرتقالية. |
Bir an önce buraya gelseler iyi olur. Konutumuz tükeniyor. | Open Subtitles | يفضّل أن يأتيا لهنا سريعًا، فإنّ الأرض التي نقف عليها تتهاوى. |
Öyle olsa iyi olur. Artık başvekil sensin. | Open Subtitles | يفضّل أن تكون كذلك، أنتِ كبيرة المحامين الآن. |
Acele etmeyip düzgünce yapsam daha iyi olur. | Open Subtitles | يفضّل أن أستغرق وقتي ترويًّا وأفعلها على النحو الصحيح. |
Evden ayrılmadan önce Tubal, Cush ve diğer arkadaşlarına Antonio'nun etini, kendisinden alacağı miktarın yirmi katına tercih ettiğini söylediğini duydum. | Open Subtitles | عندما كنت معه سمعته يقسم لمواطنيه ، توبال و كوش بأنّه يفضّل أن يأخذ لحم أنطونيو |
Bu tür durumları ve uyacak insanları sevmez | Open Subtitles | (مديبا) يفضّل الإبتسام عندما تدفع الناس بعيداً |
Geri döndüğümde Tercihen boğazını kesip işleri daha da kötüleştirmek istemem. | Open Subtitles | يفضّل ألّا أضطر حين أعود إلى أن أبلّد السكّينة بنحر عنقك. |
Tek parça halinde kalsa iyi edersin. O bana ait. | Open Subtitles | يفضّل أن تتركه بقطعةٍ واحدةٍ إنه ملكي |
..babanız ölüm yaralarını fotoğraflarda göstermeyi tercih ederdi. | Open Subtitles | لكن والدك كان يفضّل دائماً ظهور الجرح المسبب للموت في الصورة |
Söylemeye çalıştığı, hayaletlerle dolu uzun bir hayattansa kısa olanı yaşamayı tercih edermiş. | Open Subtitles | إنّه يقول أنّه يفضّل حياةً قصيرةً غير مسكونة على حياةٍ طويلةٍ مسكونة |