Memeler ve kalça. Memeler ve kalça. umurlarında olan tek şey bu. | Open Subtitles | الصدور و المؤخرات ، هذا كل ما يهتمون به ، شكراً لك |
Neden? Çünkü tümler bencil çoğaltıcılardır ne biz, ne gezegenimiz ne de başka şeyler umurlarında. | TED | لماذا ؟ لأن التيمات مكررات أنانية ولا يهتمون بنا، ولا بكوكبنا، ولا بأي شيء آخر.. |
Ona değer veren kişilerle bir gece geçirmek ona iyi gelir. | Open Subtitles | يمكنها حقا ان تستفيد من ليلة بالخارج مع اشخاص يهتمون بأمرها |
Çok zor bir dünya. İnsanlar eskiden olduğu gibi umursamıyorlar. | Open Subtitles | الوضع صعب هناك, اعني, الأشخاص لا يهتمون كما كانوا يفعلون |
Kimse önemsemiyor. İnsanlar sadece seni önemsiyor. | TED | إنهم لا يكترثون لذلك وما يهتمون به هو أنت. |
İnsanlar sadece ama sadece 3 şeyi önemsiyorlar: fiyat, fiyat, fiyat. | TED | إنهم يهتمون فقط بثلاثة أشياء وفقط ثلاثة أشياء: السعر، السعر، السعر. |
Köpekbalıkları buraya yiyecek için geldi ama yüzeydeki her şeyle ilgileniyorlar. | Open Subtitles | اسماك القرش هنا لكي تتغذى ولكنهم يهتمون بأي شيء على السطح |
Basın seni bir canavara çevirdi çünkü gerçeği önemsemiyorlar. Tek ilgilendikleri eğlence. | Open Subtitles | ،الإعلام يظهرك كالوحش لأنهم لا يهتمون بالحقيقة كل ما يهمهم هو التسلية |
Herkes böyle bir şey istemez ama umurlarında değil. | TED | لا يرغب كل شخص في شراؤه لكنهم لا يهتمون. |
umurlarında değil. Onları önergelerle boğabilirim. İki tane sundum bile. | Open Subtitles | إنهم لا يهتمون , كل ما أستطيعه هو أن أريهم الأحداث , أرسلت لهم ملفين إلى الآن |
Üretimin aksaması falan, buradaki bazı subayların umurlarında bile değil. Bunu anlamalısın. | Open Subtitles | عليك أن تفهم أن بعض الضباط هنا يهتمون بالانتاج |
Kim bilir, belki de Maya, ona değer veren insanların onu hala aradığını bilirse eve daha çabuk döner. | Open Subtitles | من يعلم؟ ربما مايا فكرت بأن تأتي الى البيت بسرعة اذا علمت لأن الناس الذين يهتمون بها يبحثون عنها |
İnsanlar değer verdikleri davalar adına potansiyellerinin ne olduğunu sonuna kadar görüp, ölçebilmeyi arzu ediyorlar. | TED | الناس يتوقون ليقيسوا البعد الكلي لمقدراتهم للقضايا التي يهتمون بها كثيراً |
Yani devlet kurumları ile ilgili bir problemle karşılaştıklarında, seslerini çıkarmayı çok da umursamıyorlar. | TED | وبالتالي حين يواجهون مشاكل الحكومة لا يهتمون كثيرا حول استخدام أصواتهم. |
Bilinçli yatırımcılar, ÇSY sorunlarını önemsiyor. | TED | وهم يهتمون بقضايا الحوكمة البيئية والاجتماعية وحوكمة الشركات. |
Hepsinin ortak noktası, hastalarının için kalite açısından başarılarını gerçekten önemsiyorlar. | TED | الشيء الوحيد الذي لديهم في العموم هو أنهم يهتمون بما يحققون فيما يخص الجودة بالنسبة لمرضاهم. |
Ardından iklim değişikliği gibi büyük sorunlarla ilgileniyorlar. | TED | ثم يهتمون بالقضايا الكبيرة مثل التغير المناخي. |
Müşterilerimizin bizi önemsediğini düşünmeye başlıyoruz ama aslında önemsemiyorlar. | Open Subtitles | في البداية، نعتقد جميعاً أن عملائنا يهتمون لأمرنا، لكي في الواقع، لا يبالون |
Bizimle ilgileniyor gibi görünmüyorlar. Bir iki dakika içinde işimizi bitirmiş olacağız. | Open Subtitles | لا يبدو أنهم يهتمون بنا يمكن أن نؤكل فى دقيقه أو اثنتين |
Bak seni seven ne çok kişi var. | Open Subtitles | انظري إلى كمية الاشخاص الذين يهتمون لأمرك |
Bütün bunları umursayan bizler, bunların gerçek maliyetini bilirsek daha iyi hareket edebiliriz. | TED | الذين يهتمون بأمر هذا العالم سيتصرفون بشكل افضل إذا عرفنا التكاليف الحقيقية لهذه الأشياء. |
Elbette hastalarını umursuyorlar. Ama kendilerini daha çok umursuyorlar. | Open Subtitles | بالطبع يهتمون بمرضاهم لكنهم يهتمون بأنفسهم أكثر |
Seni almak istedikleri sürece umursamazlar. | Open Subtitles | طالما أنهم سيحصلون عليك ، فلا أعتقد أنهم يهتمون |
Tarzını boş ver, önemli olan senin burada olman, Sultan. | Open Subtitles | لا يهتمون أسلوبه، كل ما يهمني هو أن كنت سلطان. |
O, Jonny umurumda değil onun hakkında ilk şey bilmiyor. | Open Subtitles | انها لا يهتمون جوني، أنها لا تعرف أول شيء عنه. |
Araştırmalar gösteriyor ki, yeni nesil iş gücü işlerinin daha büyük bir anlamı olmasını umursuyor. | TED | أظهرت الدراسات أن الجيل القادم من القوى العاملة يهتمون بكون عملهم يحدث تأثيراً أكبر. |