Sonsuza kadar hapiste çürümeye 24 saat önce, ı mutlu oldu. | Open Subtitles | قبل 24 ساعة كنت سعيدة أن تتعفن في السجن إلى الأبد. |
"ve onun bedenini çürümeye bırakır, ruhunu cehennem ateşiyle yakar. | Open Subtitles | ليترك لحومهم تتعفن في السماء، ويبعثها لتحترق بجهنم |
Birkaç özel paralı askerlik işi almış fakat onu tutan kişiler, Sands tutuklanınca onu reddedip çürümeye bırakmışlar. | Open Subtitles | تمكن من الاشتراك في بعض أعمال المرتزقة ولكن من استأجروه تنصلوا منه عندما قُبض عليه وتركوه يتعفن |
Beni o hücrede çürümeye terk etmeyeceğini biliyordum. Bunun için sana minnettarım. | Open Subtitles | لن تتمكن من أن تدعني أتعفن في السجن ، وقد أعجبني تصرفك هذا |
Onu üç gün önce yakaladılar. Asıldı. Cesedini çürümeye bıraktılar. | Open Subtitles | قبضوا عليه قبل 3 أيام و تم شنقه و تركوا جثته لتتعفن |
Ölüm saati? çürümeye ve şişmeye bakılırsa, 10-12 gün önce. | Open Subtitles | بناءً على التحلل و الإنتفاخ من 10 إلى 12 يوماً |
Çünkü bazıları zengindir ve bazıları da çürümeye bırakılırlar. | Open Subtitles | لأن بعضهم أغنياء و بعضهم الآخر تُرك ليتعفن |
Little Big Horn savaşında... derileri yüzüldü... vücutları parçalandı... ve güneşte çürümeye bırakıldılar. | Open Subtitles | يشقون الاجساد طوليا بكل بساطة بعد ان تتعفن في الشمس |
Ve sizi bu odada çürümeye bırakacağım. | Open Subtitles | وسأتركك في هذه الغرفة حتى تتعفن حتى الموت |
O çamurda çürümeye terkedilmeyecek kadar iyi bir alet! | Open Subtitles | إنه قطعة أجمل من أن تتركها تتعفن في الطين |
- Onu hapiste çürümeye bırakamayız. | Open Subtitles | لا نستطيع أن نتركه يتعفن في السجن. |
Onu hapishanede çürümeye bırakamayız. | Open Subtitles | لا نستطيع أن نتركه يتعفن في السجن. |
Üç en yakın arkadaşım. Her ne kadar bu yaz beni çürümeye terk ettilerse de yenilerini aramıyorum. | Open Subtitles | ثلاثة صديقات مفضلات وعلى الرغم من أنهن تركنني كي أتعفن في هذا الصيف |
Plağı çıkarmamak da yumurtayı çürümeye terk etmeye benzer. | Open Subtitles | وعدم إزالة اللوحة سيكون مثل ترك البيضة في الخارج لتتعفن |
Bu sanki, güzel bir yaratık görmüşsünüzdür ama ona yaklaşırsanız çürümeye başlayan bir dışkıyı, her tarafta kurtların kaynadığını görürsünüz. | Open Subtitles | التي كلما اقتربت منها ظهرت على حقيقتها ورأيت التحلل والقذارة والديدان التي تزحف في كل مكان |
House asla yemeklerini günlerce çürümeye bırakmaz. | Open Subtitles | هاوس لن يترك الطعام هنا ليتعفن لأيام مطلقا |
Ardından, vücut çürümeye başladıkça, - 24. saate kadar etkisi geçmeye başlar. | Open Subtitles | و بعد مرور 24 ساعة يبدأ الجسد فى التحلل و التعفن |
Beş yıldır, beni kodeste çürümeye terk ettin. Bu yardım isteği, yeni mi çıktı? Tüm bunlar zırva. | Open Subtitles | تركتني اتعفن في السجن لمدة خمس سنوات ، وبعد ذلك تريد مساعدة؟ |
Hayatını kurtarmasına izin ver ve hapiste çürümeye razı ol, ya da öldür onu ve özgürlüğünü garanti et. | Open Subtitles | دعيه ينقذ حياتك، وبعدها تقبلي قدرك، أن تتعفني في السجن. أو أقتليه، |
Onu orada çürümeye terk edemem. Kendimi çok suçlu hissederim. | Open Subtitles | لا أستطيع تركه يتعفّن هناك سأشعر بذنب كبير |
Yanlış insanlara çatarsan ve burada çürümeye terk edilirsek benden medet umma. | Open Subtitles | لن أكون قادر على المساعدة إذا أغضبت الأشخاص الخطأ وتركونا هنا لنتعفّن. |
Senin kocan seni bir terapi merkezinde çürümeye bıraktı. | Open Subtitles | حسناً، ما يُسمى زوجكِ ترككِ تتعفنين في دار الرعاية. |
İlk 24 saatte vücut çürümeye başlar. Senin yüzünden mezarım bile olmayan bir toprak parçasında çürüyüp gidiyorum. | Open Subtitles | التعفّن يحدث خلال اليوم الأوّل، أتعفّن في قبرٍ غير معنون بسببكِ. |
Biliyor musun, başka bir kadın olsa seni burada çürümeye terk ederdi. | Open Subtitles | أتعرف ، أي امرأة أخرى كانت ستتركك تتعفّن هنا |
Ona göre seni burada çürümeye bırakmam gerek. | Open Subtitles | هو يعتقد انه يجب أن ابقيك هنا لتتعفني |