Genellikle atölyemde çalışmayı severim, fakat yağmur yağdığında ve garaj yolu bir ırmağa dönüştüğünde işte o zaman buna bayılırım. | TED | انا عادة احب العمل في متجري لكن عندما تبدء الامطار بالهطول و تتحول الطرقات الى انهار فانني بالفعل احب ذلك |
Tabi, çünkü birçok terapist öğle yemeği sırasında çalışmayı sever. | Open Subtitles | أجل، لأن معظم المعالجيين النفسيين يحبون العمل أثناء فترة الغداء |
Eğer bir bebeğimiz olursa senin yanında çalışmayı bırakacağımı söylemiştim. | Open Subtitles | أخبرتها أن رزقنا بمولود فأنني سأتوقف من العمل متخفياً معك |
Aslında patent araştırmasında çalışmayı hedeflemiyordu, ama başka teknik bir iş gerçekten bulamıyordu. | TED | ولم يكن مهتماً للعمل في مجال براءات الاختراعات ولكنه لم يجد وظيفة غيرها |
Ah, senin gibi kızları etkilemeye çalışmayı uzun zaman önce bıraktım. | Open Subtitles | أوه، لقد توقفت عن محاولة إبهار الفتيات مثلكِ منذ فترة طويلة. |
Bizi senin davan üzerinde çalışmayı engelleyecek şeyleri söylemek istemiyorsun. | Open Subtitles | لن تبدأ بإخبارنا كل شيء يمنعنا من العمل في قضيتك |
CIA ile çalışmayı kabul etsem bile seninle bir daha görüşemeyeceğiz. | Open Subtitles | حتى لو وافقت على العمل مع الاستخبارات فلن أكون أتحدث معك |
İtaat etmediğim için özür dilerim. Söylediğin an çalışmayı bırakmalıydım. | Open Subtitles | آسفة لعدم أمتثالي للأوامر كان يجب أن أوقف العمل فوراً |
Ama bu durum burada olmak istemeyen insanlarla çalışmayı kolaylaştırmıyor. | Open Subtitles | وليس من السهل التعامل مع أشخاص لا يريدون العمل هنا. |
Bu işin diğer tarafında ne var, çalışmayı sunduktan sonra yani? | Open Subtitles | ما الجانب الآخر من ذلك بعد ما تنهي ذلك العمل ؟ |
Eğer Karanlık Fae ile çalışmayı kabul edersem, bu benim şartlarımla olacak. | Open Subtitles | إن وافقت على العمل مع فاي الظلام فسيكون ذلك وفقا لشروطي الخاصة |
Dükkânda çalışmayı oldukça seviyorum ama sonsuza dek orada kalmayı da istemiyorum. | Open Subtitles | إنّي أحب العمل في المتجر تماما، لكني لا أريد البقاء هناك للأبد. |
Eğer tamir ekipmanı hiç çalışmayı durdurmayacaksa ona neden ikincisini verdin? | Open Subtitles | اذا كانت اداة العلاج لن تتوقف عن العمل لماذا اعطيتها اثنتان؟ |
Artık bölüntüler üzerine olan çalışmayı görüyorsunuz ve büyük bir buluş elde edildi. | Open Subtitles | إذن، الآن نرى العمل الذي تمّ على التجزئات .والتطوّر المهول الذي تم تحقيقه |
Eğer burada çalışmayı bırakırsam, bir şeyler döndüğünü öğrenir, tamam mı? | Open Subtitles | إذا توقّفت عن العمل هنا الآن سيعرف أن ثمة خطباً ما |
Karısı benim için çalışmayı bıraktı. Ayrıca onun karısı olmayı da bıraktı. | Open Subtitles | كانت زوجته قد تركت العمل لدي آنذاك كما كانت قد انفصلت عنه |
Görevlerimizin sabit olduğu bir işte çalışmayı, tek bir kariyerde ilerlemeyi beklemiyoruz. | TED | لم نعد نتوقع العمل إلى وصف وظيفة ثابتة أو اتباع مسار وظيفي واحد. |
Sayın Başkan, yeni şerif olarak sizinle çalışmayı dört gözle bekliyorum. | Open Subtitles | حسنا, ياسيدي العمده, بصفتي المأمور الجديد أتطلع فعلا للعمل معك مستقبلاً. |
Beni engellemeye çalışmayı kes, Helen. | Open Subtitles | كفاك محاولة لإقناعي يا هيلين لقد فات الاوان |
CA: Peki hayatının gidişatını düşününce, şu anda 19 yaşındasın -- bu rüyayı devam ettirmeyi düşünüyor musun, enerjiyle çalışmayı? | TED | ك.أ. : وهل تفكر بمستقبلك أنت في التاسعة عشر الآن، هل هل تتصور أن تستمر بهذا الحلم، بالعمل في الطاقة؟ |
Bilimsel bir çalışmayı veya bir politikacının konuşmasını yorumlayan makaleler yerine, haberin kaynağına gidip kendi yorumunuzu yapabilirsiniz. | TED | لذا عوضًا من المقالات التي تفسر دراسة علمية أو خطابا سياسيا غالبًا ما يمكنك أن تجد المادة الأساسية وتحكم بنفسك. |
Justine, Retail Rodeo'da çalışmayı seviyorsun değil mi? | Open Subtitles | جوستين , تَحْبُّ العَمَل في متجرنا , أليس كذلك؟ |
İşe mail yoluyla alanımdaki bütün profesörlere onların gözetimi altında çalışmayı talep ettiğimi ifade ederek başladım. | TED | فبدأت بمراسلة كل الأساتذة في منطقتي عبر البريد الإليكتروني .اطلب منهم أن أعمل تحت اشرافهم في مختبر |
Bu gerçekten içime doğan birşeyi doğruladı: seyirci aslında yemeği için çalışmayı ister. | TED | لقد أكدت شيء كان عندي حدس بخصوصه، وهو أن الجمهور يريد حقا أن يعملوا من أجل طعامهم. |
Burada olmayı , çalışmayı bir yere ait olmayı seviyorum | Open Subtitles | أحب العيش والعمل هنا إنه لمن الجميل أن يعود أحدنا إلى مكان ما |
Sosyal etki yaratmaya yönelik inanç temelli kuruluşlarla ortak çalışmayı düşünmemizin çok önemli olduğunu düşünüyorum. | TED | أعتقدٌ حقًا بأنه من المهم أن نفكر في التعاون مع المؤســسات الدينية لتحقيق التأثير الاجتماعي. |
Ve bu çalışmayı yaptılar ve diyorlar ki; günde iki saat, mahkumlar dışarıda çocuklardan daha fazla zaman harcıyorlarmış. | TED | وقد أجروا تلك الدراسة التي تقول، إنه لمدة ساعتين في اليوم، يحصل السجناء على مزيد من الوقت بالخارج أكثر من الأطفال. |
Eğer kahraman olmaya çalışmayı bırakıp benim tarafımda olmaya karar verirsen, belki üşümene bir çare bulabiliriz. | Open Subtitles | إذا أنت تتوقف عن المحاولة لكي يكون بطل ويقرر لكي يكون على جانبي، لربما نحن يمكن أن نعمل شيء حول برودة الوجود. |
Başka her hangi bir yerde çalışabilirdim, ama buna rağmen Oz'da çalışmayı seçtim. | Open Subtitles | كانَ يُمكنني أن أحصلَ على عيادةٍ فاخرة في أي مكان لكن عِوضاً عن هذا اختَرتُ العملَ في سِجنِ أوز |
Patronum beni cumartesileri çalışmayı reddettiğim için kovdu. | Open Subtitles | لقد طردني رئيسي من العمل بسبب لم اريد ان اعمل ايام السبت. |
Tanıtım sektöründe çalışmayı hiç düşündün mü? Bayanlar, demokrasi yok bu okulda. | Open Subtitles | هل فكرت في أن تعملي كمسؤولة أعلامية؟ هذه ليست ديموقراطية يا بنات |