ürünü sadece Jim' in T bölgesine sürüyorum. Buraya ve buraya. İşte. | Open Subtitles | انا فى الاساس اوزع المنتج على جبهة وانف جيم هنا و هنا |
Bak dostum, bana ürünü satmana gerek yok, ben zaten işin içindeyim. | Open Subtitles | اسمع ياصديقي لاينبغي عليك ان تبيعني على المنتج انا بالفعل موجود به |
Ben neyi iyi satarım? Ürünün önemi yok. İnsanlar ürünü değil seni alıyor. | Open Subtitles | أي منتج على الإطلاق، وستملك كل ما تريد من المال الذي تحلم به |
Biliyorsunuz ki bir ürünü ortaya çıkarmanın iki yolu vardır. | TED | تعلمون ان هناك طريقتان يمكنك بهما عمل منتج |
Başka bir Machete ürünü. Sen dünyadaki en mükemmel casus malzemelerini yapıyorsun. | Open Subtitles | جهاز آخر من منتجات ماشيتي أنت اخترعت أفضل خمس اختراعات في العالم |
Bunların hepsi, göç etme kararının ürünü olan milyonlarca insandan birkaçı. | TED | هؤلاء جميعًا قلة من ملايين الأشخاص الذين كانوا نتاج قرار الهجرة. |
Nakliyeciler ürünü İspanya'dan alıp Fransa'ya, ordan da kamyonlarla Hollanda'ya taşıyorlar. | Open Subtitles | الناقلين جلبوا المنتج عبر أسبانيا، خلال فرنسا , إلى هولندا بشاحنات. |
diyerek ürünü satın alırsınız, çünkü ürün ve hikaye birlikte gelir. | TED | وسينتهي بك الأمر بشراء المنتج، لأن المنتج والقصة حزمة واحدة. |
Ve biz bu somut ürünü oradan kullanıma hazır bir şekilde çıkarır veya belki de başka bir şey ile birleştirebiliriz. | TED | ويمكننا اخراج المنتج المرئي, جاهزة للاستخدام، او ربما يجمع ليصبح شيئ اخر |
Ama MRI verisiyle birlikte, bu ürünü, gördüğünüz gibi, çok girift bir şekilde yapabiliriz. | TED | ولكن باستخدام بيانات التصوير بالرنين المغناطيسي، بامكاننا فقط ان نبني المنتج كما ترون بكل تعقيد |
Bu ürünü kullanmadığınızı söylemek büyük bir politik veya sosyal duruş değildir. | TED | إنه ليس حدث سياسي أو إجتماعي ضخم أن تقول لا لاستخدام ذلك المنتج. |
Yani, amacımız bu ürünü üretebilmeleri için çalışma şekilllerini ve kaynaklarını anlamak. | TED | لذا هدفنا هو دراسة كيف يعملون، دراسة المصادر التي يصلون لها، حتى يستطيعوا أن يصنعوا المنتج. |
Diğeri ise objeyi tasarlamaktı ve bunun kullanıcı ürünü olması, araştırma aracı olmamasından emin olmaktı. | TED | والمشروع الآخر هو تصميم السمكة نفسها والتأكد من أنها منتج يصلح للمستهلك وليست أداة بحثية. |
Bir şişeyi ya da sandalyeyi veya herhangi plastik bir ürünü alsam ve ona birkaç enzim eklesem parçalara ayrılırlar, orijinal moleküllerine ayrışırlar. | TED | آخذ قنينة أو كرسي أو أي منتج بلاستيكي آخر، وأضعه مع بعض الإنزيمات، فإنها تفصله، وتعيده إلى جزيئاته الأصلية. |
Elini uzat, ürünü al, barkodunu okut ve paketle. | TED | تدخل وتختار منتج ما وتمسح شريط الرموز وتعلّب. |
10 tane Sağlıklı Seçim ürünü alırsan 500 sık seyahat mili veriyorlar. | Open Subtitles | إذا أَشتريت أي عشرة منتجات من الأختيار الصحي سيمنحونك 500 ميل طيران |
Ben bu felsefenin bir ürünü olduğuma göre, 90/10'un ve ikinci olarakta eğimli bir yüzeyin üzerindeki yaşamın, ben bu şekilde büyüdüm-- sahip olduklarıma değer vererek. | TED | وبما أني من نتاج هذه الفلسفة ، الـ 90/10 ، وثانيا ، الحياة على المنحدر ، هذا ما تربيت عليه -- أن أقدّر ما حصلت عليه. |
biz yükümlülüğü ekleyebilirsek…. …ürünü nasıl teslim edeceklerini bilirler. Şimdi, elde etmek kolay değildir. | TED | و يملكوا الموارد و بامكاننا اضافة الارادة و الالتزام فهم يعرفون كيفية ايصال المنتجات |
İlki -- açık ara farkla Amerika ve Batı'nın büyük çoğunluğunda tüketilen deniz ürünü, karides. | TED | اولا : حتى الآن المأكولات البحرية الأكثر استهلاكا في أمريكا الجمبري |
Bu değişim ,yine de, gerçek bir değişim miydi, yoksa hastaların kendi hayal güçlerinin bir ürünü müydü. | TED | على الرغم من أن هذا التغيير هو تغيير حقيقي، أم أنه من نسج خيال المرضى. |
ürünü olan insanla parası olan insan birbirlerine güvenemedikleri için değiş tokuş yapmayacaklar. | TED | شخص معه البضاعة وشخص معه المال، ولأنه لا يمكن أن نثق في بعضنا البعض، لن نقوم بالمُبَادلة. |
Telefonlarda ve tablet bilgisayarlarda çığır açacak yeni bir ürünü tanıtmak için karşınızdayım. | Open Subtitles | أنا هنا للإعلان عن منتوج سيخلق ثورة جديدة في طريقة استعمال هواتفنا ولوحاتنا الالكترونية |
Televizyondan gördüklerime göre biraz fazla saç ürünü kullanan yakışıklı bir adam. | Open Subtitles | مِن الذي رَأيتُه على التلفزيونِ، أنه رجل وسيم الذي يَستخدم مُنتَج شَعرِ أكثر من اللازمِ قليلاً. |
Kurullar şirketleri yönetmez ürünü yaratan kişi şirketi yönetir. | Open Subtitles | كلام الإعلانات لا يصلح لإدارة الشركة الأشخاص الذين يُصممون المُنتج هُم من يُديرون الشركة |
Acaba bu iltifatlar o anın etkisiyle içinizden gelerek mi yoksa bir ön çalışmanın ürünü mü oluyor? | Open Subtitles | هل يمكننى أن أسألك أن كان ذلك المديح المفرح وليد اللحظة أم أنه ناتج عن دراسة مسبقة |
Bu modeli oluşturduktan sonra, ayrıca ürünü hayata geçirme konusunda da çok şey öğrendik. | TED | وبعد خلق هذا النموذج، تعلمنا كذلك كثيرا عن تنفيذ المنتوج. |
- Topraklarınız çoraktı. Tarlaya buğday ektiniz ve papazlar da tüm ürünü alıp götürdüler. | Open Subtitles | نعم، كانت أرضكم فقيرة، كنتم تزرعونها قمحاً وكان الرهبان يأخذون المحصول كله. |
Bağdat'a Doğu İran'dan göçetmiş; Yunanistan, İran, Hindistan ve Çin'den öğrenme konusunda iyi donanımlı, kitaplarla çevrili, çağının ürünü bir ustaydı, düşüncelerinde korkusuzdu. | Open Subtitles | "كان ثمرة عصره، مهاجر من شرق بلاد "فارس إلى "بغداد"، يحيطه الكتب "مثقف جيداً في التعلم من "اليونان "و "فارس" و "الهند" و "الصين |