Onlar çok etkili ve ucuz olan sıradışı ürünler geliştiren elektronik cihaz şirketleri. | TED | وهم شركات أجهزة، ينتجون منتجات غير عادية وذات كفاءة عالية وسعر رخيص جداً. |
Kulağa garip geldiğini biliyorum ama bunlar oldukça komplike ürünler. | Open Subtitles | أعرف أن الأمر يبدو غريبا لكن هذه منتجات معقدة جدا |
İnsanların alacağı ürünler yapardık biz, artık ne yaptığımız belli değil. | Open Subtitles | لقد أعتدنا بناء منتجات الناس ستشتريها لم نعد واقعين بعد الآن |
Elektrik, ısı enerjisi ve değerli ürünler elde etmek için sıvı florürlü toryum reaktöründe yakıt olarak kullanılabilir. | TED | يمكن استخدامه في مفاعلات فلوريد الثوريوم السائل لإنتاج طاقة كهربائية وحرارة وغيرها من المنتجات القيّمة. |
Yani bugün, internetten ürünler indirebilirsiniz -- masaüstünüzde olabilecek herhangi bir şey, kalemler, düdükler, limon sıkacakları gibi. | TED | لذا اليوم يمكنك تحميل المنتجات من الويب اي شيئ تجده على سطح مكتبك مثل الأقلام، والصافرات، وعصارات الليمون. |
Kulağa garip geldiğini biliyorum ama bunlar oldukça komplike ürünler. | Open Subtitles | أعرف أن هذا يبدوا صعباً ولكن هذه منتجات معقّدة للغاية |
ürünler tasarladık ve kimyasalları milyonda bir parçacığına kadar analiz ettik. | TED | لذا قد صممنا منتجات وقمنا بتحليل المواد الكيميائية وصولاً إلى أجزاء من المليون. |
Anlaşılan O,çalışamayan erkek ve kadınların... ...arılara ve toplanan bala özen gösterip,... ...katma değerli ürünler yapmalarını... ...ve onları pazarlayıp... ...Whole Foods'da satmaları işini vermişti. | TED | وظفت عاطلين واضحين رجال ونساء لرعاية النحل، وحصاد العسل وأنتاج منتجات ذات القيمة المضافة التي سوقوها بأنفسهم, التي تم بيعها في وقت لاحق في متاجرالأغذية. |
Tabi ki, bir tasarımcıya, bu çok heyecan verici. Çünkü, düşünmeye başlıyorum da, vay canına, tüketilebilir ürünler yetiştirmeyi gerçekten de hayal edebiliriz. | TED | بالتأكيد ذلك في غاية الإثارة لي كمصممة. لأنني آنذاك أبدأ في التفكير، واو، نستطيع فعلا تخيل زراعة منتجات إستهلاكية. |
Böylelikle, Kenya'da ürün üretimlerine başlamış Kenyalı üreticilerle -- bizim gibi insanların tasarladığı ama oraya gönderilen ürünler. | TED | وعليه فقد قرر أن يبدأ تصنيع منتجات في كينيا بمصنعين كينيين ويقوم بتصميمها أناس مثلنا ويتم نقلها هناك. |
daha sürdürülebilir ürünler üretebiliyorlar. | TED | وبذلك يستطيعون صنع منتجات اكثر تحمل وبقاء |
Bu teknoloji böcekleri kullanışlı ürünler haline getirmek için yeniden tasarlayarak milyonlarca yıllık evrimi hızlandırıyor. | TED | هذا يمثل ملايين السنين من التطور باعادة تصميم الحشرات لتقوم بانتاج منتجات مفيدة. |
Küreselleşmenin nimetlerinden(!) faydalanan bizler ise satın aldığımız her ürünle bu insanları sömürüyoruz ve görünen o ki yaptıkları ürünler var olan adaletsizliğin bir kanıtı. | TED | نحن، المستفيدين من العولمة، يبدو ان استغلال هؤلاء الضحايا مع كل عملية شراء نقوم بها، والظلم مُتضمن في المنتجات نفسها. |
İşçiler çok nadiren yaptıkları ürünler hakkında konuşurlardı. Ve çoğu zaman ne yaptıklarını tarif etmekte güçlük çekerlerdi. | TED | العمال نادرا ما تحدثوا عن المنتجات التي صنعوها، وكان لديهم في كثير من الأحيان صعوبة كبيرة في شرح ما فعلوه بالضبط. |
daha çok ciddi enerji sorunlarının geleceğine odaklandık, ve şirketler için ürünler ürettik | TED | وركزنا أكثر ، في المشاكل الجدية لطاقة المستقبل ، وأنتجنا بعض المنتجات ، |
Hücrelerin, doku ve organ gibi biyolojik ürünler üretilmesi için kullanıldığı bu tekniğe biyofabrikasyon deniliyor. | TED | هذه الفبركة الحيوية حيث يتم إستخدام نفس هذه الخلايا لزراعة المنتجات البيولوجية مثل الأنسجة والأعضاء. |
Güzel ya da çirkin ürünler yapabiliriz, sürdürülebilir ya da değil, ekonomik ya da pahalı, işlevsel ya da işe yaramaz. | TED | يمكننا أن نصنع المنتجات الجميلة أو القبيحة، المستدامة أو غير المستدامة، بسعر معقول أو مكلف، العملية أو عديمة الفائدة. |
Sizi şu düşünceyle bırakmak istiyorum: Yeşil floresan protein ve antikorların ikisi de başlangıçta tümüyle doğal ürünler. | TED | أود أن اترككم مع الفكره الآتيه: البروتين الأخضر المضيء والأجسام المضادة كلاهما منتج طبيعي تماماً منذ البدء |
Peki ya ürünler kendi başlarına yürüyüp konuşabilirlerse? | TED | رائع، ماذا لو تمكّن المنتج من المشي والتحدث بنفسه؟ |
Sanırım bize satmalarına müsaade edilmeyen bazı ürünler var. | Open Subtitles | لديهم قائمة من البضائع لن يسمحوا . لنا بشرائها لأنها محظورة علينا |
Kitaplar, videolar, yan ürünler. | Open Subtitles | الكُتُب، و فيديوات، و هذه البضاعة. |
ürünler ve hizmetler daha pahalı olmaya başladığında enflasyon olur. | TED | التضخم يحدث حين تزيد أسعار السلع والخدمات. |
İyi ürünler üreten iyi bir şirket yönetmek. | Open Subtitles | أديرَ شركةً جيدة و صناعة المنتوجات الجيدة |
Ve biz bunun son ürünler için kullanıldığını görmeye başlıyoruz. | TED | نحن نبدأ الان نرى انها يتم استخدامها لمنتجات نهائية |
Bazı şirketler kullan-at ürünler için kağıt devreler üretmeye çalışıyor. | Open Subtitles | عده شركات كانت تستكشف إستخدام الدوائر الكهربية الورقية للمنتجات المتناولة |
Bazı ürünler de kışın ekilip yazın hasat edilir. | Open Subtitles | . . بالتأكيد المحصول يبذر في الشتاء و الحصاد في الصيف |
Küf mantarı, ekonomik önemi çok büyük olan ürünler dâhil bitkilere en çok zarar veren hastalıktır. | TED | الفطريات هي العامل المرضي الأكثر تدميرًا للنباتات، بما في ذلك المحاصيل ذات الأهمية الاقتصادية الكبيرة. |
Tıbbi ürünler kitapçığında yer aldığına emin olalım. | Open Subtitles | دعنا نتأكّد من بقائه ضمن مجموعة القوائم الصيدلانية |
Diğer bir yandan Medya , Çindeki fabrikalarda çalışan bu durumu, yani işçiler ve ürettikleri ürünler işçilerin,ürettikleri ürünlerle aralarında olan ilişkilerini sık sık gündeme getirmektedir. | TED | التغطية الصحفية على المصانع الصينية، من ناحية أخرى، يلعب بهذه العلاقة بين العمال والمنتجات التي يقدمونها. |