Ve biliyoruz ki bu konu sadece gıdanın üretimi değil. | TED | ونعلم أن القضية هي ليست فقط في إنتاج أو توفر الطعام. |
Testosteron ve progesteron vücuda birlikte verildiğinde Beyinden testislere giden sperm yapma sinyallerini bastıracaktır ve erkeklerin yüzde 90'ının sperm üretimi üç ile dört ay sonra duracaktır. | TED | إن استعمال التستوستيرون والبروجسترون معًا، سيكبح إشارات الدماغ للخصيتين لإنتاج الحيوانات المنوية، وفي حوالي 90 بالمائة من الرجال، سيتوقف إنتاج الحيوانات المنوية بعد ثلاثة إلى أربعة أشهر. |
1950'lerde, bu virüs Hawaii, Oahu adasındaki neredeyse tüm üretimi yok etti. | TED | في عام 1950، هذا الفيروس قضى تقريباً على كل إنتاج البابايا في جزيرة أواهو في هاواي |
Gıda üretimi şu an sera gazı salınımının 1/4'ünden sorumlu. | TED | الإنتاج الغذائي مسؤول حاليًا عن ربع انبعاثات غازات الاحتباس الحراري. |
Gulanit madenlerini kamusallaştırarak, ücretleri iki katına üretimi de üç katına çıkardık. | Open Subtitles | عن طريق تأميم مناجم الجولانيت قد ضاعفنا الأجور وزدنا الإنتاج ثلاث أضعاف |
Cevabı basit. Çünkü artık yedek parça üretimi yapmayacağız. | Open Subtitles | حقاً هذا بسيط لأننا لغاية اليوم لم نعد نستطيع تصنيع قطع غيار |
Bu sadece standart bir seleksiyon. Yaşama kabiliyetine göre seçebiliriz, kimyasal madde veya petrol üretimi veya aşı üretimi vs. için seçim yapabiliriz. | TED | وانها مجرد اختيار قياسي. يمكننا الإختيار للوفرة، الإنتاج الكيميائي أو الوقود، إنتاج اللقاحات، وهلمجرا. |
Öyleyse neden enerji üretimi için antimadde kullanmıyoruz? | TED | لماذا إذًا لا نستخدم المادة المضادة في إنتاج الطاقة؟ |
Akıllı telefonları parçalamak da, üretimi gibi sosyal ve çevresel sorunlara yol açar. | TED | فكما يسبب إنتاج الهواتف الذكية مشكلاتٍ اجتماعيّةً وبيئيّة، فإنّ التخلص منها يفعل ذلك أيضاً. |
Bu esnada, yemek üretimi sanayileşti. | TED | في هذه الأثناء، بدأ إنتاج الطعام يأخذ شكلاً صناعياً. |
Bu yüzden bakteriyel iletişim bir etki, bir tepki, bir molekül üretimi ve bunun karşılığından oluşur. | TED | لذا فإن محادثات البكتريا تتكون من المبادرة والتفاعل، إنتاج الجزيئات والإستجابة لها |
Et üretimi bu krizleri küresel ölçekte şiddetlendiriyor. | TED | يثير إنتاج اللحوم هذه الطواريء على نطاقٍ واسعٍ عالميًا. |
Hem orgazm olurken hem de günlük sperm üretimi sırasında. | Open Subtitles | سواء .. في النشوة الجنسية ،أو في الإنتاج اليومي للمني |
Bay Macholz montajı bitirmek üzereyiz ve sonrasında canlı bir elektrik üretimi yapacağız. | Open Subtitles | من الانتهاء من تثبيت العتاد وسنقوم بتشغيل الإنتاج الكهربائي مباشرة بعد ذلك بقليل |
Ama saatlerin 76'dan sonra üretimi durdurulmamış mıydı? | Open Subtitles | ولكن أولم يتوقف تصنيع الساعات بعد عام 1976؟ |
Yöneticiler, üretimi artırmak için böyle yapıyorlar. | Open Subtitles | ألغت الإدارة فترات الراحة لزيادة الانتاج |
Bilgin olsun, bu arabanın üretimi 1974'te sona erdi. | Open Subtitles | فقط لكي تعلمي, أعتقد أنهم قاموا بتصنيع هذه السيارات في 1974 |
eğer 20 katlı bir binayı çimento ve betondan inşa etseydik süreç çimento ve 1,200 ton karbondioksit üretimi ile sonuçlanırdı. | TED | لو بنينا مبنى من عشرين طابق من الاسمنت والصلب، ستُنتج عملية التصنيع من ذلك الاسمنت 1200 طن من ثاني أكسيد الكربون. |
Bu gıda üretimi için ormanları kesmemiz gerekmediği anlamına gelir. | TED | وهذا يعني أننا لسنا بحاجة إلى قطع الغابات لإنتاج الغذاء. |
Kömür üretimi İngiltere'de 1918'de doruğa ulaştı ve ondan bu yana sürekli düştü. | TED | ثم بعد ذلك، في 1918، انتاج الفحم في بريطانيا بلغ ذروته و هو في انحدار منذ ذلك الحين |
Efendim, Juma'nın Starkwood'a Sangala'yı biyolojik silah üretimi için üs olarak kullandırdığına dair delillerimiz var. | Open Subtitles | سيدتي، لدينا دليلاً بأن (جمعة) سمح لـ"ستاركوود" باستخدام "سنجالا" كقاعدةً لتصنيع أسلحةً بيولوجية |
Chimera'nın depolama ve üretimi burada... 42. kattaki bu laboratuvarda. | Open Subtitles | كل ما تم انتاجه من الكميرا والمخزون , يوجد هنا في هذا المعمل الموجود بالدور ال42 |
Gübre endüstrisinde üretimi gerçekleştirilmektedir; Kimyasal madde endüstrisinde de üretilmektedir. | TED | أنه ينتج في صناعة الأسمدة ؛ وفي صناعة المواد الكيميائية. |
Fiziksel durumları harika ve tarlanızdaki üretimi artırmada çarçabuk şekilde fayda sağlarlar. | Open Subtitles | إنهم بأفضل حالة و سيحسنون من مردودكم الفلاحي بسرعة |
Diğer mahkûmlarla birlikte Birleşik Krallık'ın dört bir yanından gönderilen kayıtların düzenlenmesi ve üretimi için eğitim aldım. | TED | تلقيت التدريب مع غيري من السجناء، لتعديل وإنتاج التسجيلات المرسلة من السجون في كافة أنحاء المملكة المتحدة. |
Örneğin Irak'a gönderilen alüminyum tüplerin sadece nükleer silah üretimi ve santrifüj için olduklarını biliyoruz. | Open Subtitles | نحن نعلم بأن هناك شحنات "دخلتَ إلى "العراق على سبيل المثال أنابيب الألمنيوم الوحيدة حقيقةً التي تتناسب مع "برامج الأسلحة النووية "برامج الطارد المركزي |
Yazıcı en basit şekli ya da en karmaşık şekli yaptığıyla ilgilenmez, bu da bildiğimiz şekliyle tasarım ve üretimi tamamen tepetaklak ediyor. | TED | لا تهتم الطابعة إن كانت تصنع أبسط الأشكال أم أعقدها، وهذا يقلب التصميم والتصنيع كما نعرفه رأسا على عقب. |