Dünyadan yansıyan ışığın bir kısmı deliğe düşer, fakat bir kısmı da mercek etrafından dönerek bize tekrar ulaşır. | TED | إن الضوء القادم من الأرض، يسقط بعضه في الثقب الأسود، لكن يرجع إلينا البعض بعد إلتفافه حول الثقب الأسود. |
Daha fazla ısındıkça, görünür ışığın tüm frekanslarını yayarak beyaza dönmeye başlar. | TED | وعند ازدياد التسخين، تتوهج باللون الأبيض فتنبعث منها جميع ترددات الضوء المرئي. |
Bu aydınlık halka çekim kuvvetinin, ışığın dahi kaçamayacağı kadar büyük olduğu yerdeki kara deliğin çevresindeki sınırları açığa çıkarır. | TED | تكشف هذه الحلقة المشعة أفق الثقب الأسود، حيث تكون قوى الجاذبية كبيرة للغاية لدرجة أن حتى الضوء لا يستطيع الفرار. |
Işığın Tanrısı düşmanlarının yanmasını istiyor Boğulmuş Tanrı, boğulmalarını istiyor. | Open Subtitles | آله النور يريد أعدائه أن يحترقو, إله الغرق يودهم غرقى. |
Neredeyse kara deliğin uzayzamanı deldiğini görüyorsunuz, yeterince derine indiğinde de ışığın kara delik etrafında döndüğü bir aşamaya varıyoruz. | TED | يمكننا تقريبًا رؤية ثقب أسود يخترق الزمكان، وحين يجتاز عمقًا كبيرًا، نصل إلى مرحلة يدور عندها الضوء حول الثقب الأسود. |
Dolayısıyla ışığın bu yolu alması 3 milyar yıl alıyor. | TED | لذا يستغرق الضوء 3 بلايين سنة ضوئية لعبور تلك المسافة. |
Aksine aslında tenimizden, kaslarımızdan ve kan damarlarımızdan biraz ışığın geçmesine izin veriyor. | TED | وعوضًا عن ذلك، فإنها تسمح بمرور بعض الضوء عبر جِـلدنا، وعضلاتنا وأوعيتنا الدموية. |
Yeni bir mihrace var ve saray tekrar kara ışığın gücüne kavuştu. | Open Subtitles | كلّا , الآن هناك مهراجا جديد وثانياً القصر لديه قوّة الضوء المُظلمِ |
Şekli hiç değişmez yine de, ışığın yönüne göre farklı şekillerde görünür. | Open Subtitles | ,شكله لا يتغير أبدا ,ومع ذلك يبدو مختلف اعتمادا على زاوية الضوء |
Biraz önce ışığın neden hem parçacıklı hem de dalgalı olduğunu anladım. | Open Subtitles | أنا فقط أدركت لماذا يتصرف الضوء مثل كل من الجسيمات و الموجات |
Her neyse, yalnızca yeşil ışığın sana tekrar yandığını söylemek istedim. | Open Subtitles | على اي حال أردت ان تعرفي انك منحت الضوء الاخضر مجددا |
..en parlak ışığın arkasından daha iyi bir saklanma yeri bulamazsınız. | Open Subtitles | فلا يوجد أفضل من البقاء خلف الضوء الأكثر سطوعا والمتاح لك |
"C" ışığın hızı, "X", "Y" ve "Z" ise uzamsal koordinatlar. | Open Subtitles | حيث أنّ سي سرعة الضوء و إكس، واي، زد إحداثيات مكانية |
Çünkü onlar ışığın, gökkuşağının tüm renklerinden oluştuğu gerçeğinin görsel bir yansımasıdır. | Open Subtitles | لأنها تمثيل بصري لحقيقة ان الضوء مكوّن من جميع الوان قوس قزح |
Işığın yandığını görüyorum, o halde orada olmalısın. | Open Subtitles | ،حسنا، أرى أن النور عندك لا يزال مضاء لذا فأعتقد أنك موجود حتما |
"Işığın İnsanları bu kraterdeki muhteşem şehri inşa ettiler. | Open Subtitles | رجال النور بنوا على فوهة البركان مدينة كبيرة |
Ama Işığın Ülkesi'nde hoş karşılanacaksınız. Onlar iyi insanlardır. | Open Subtitles | ولكن مرحب بكم فى بلد النور اهلها ينتظروكوا فى الحهه الاخرى |
Ve bu kemik süslenmiştir, ışığın kafatasından saçılmasıyla gördüğünüz gibi, boşluklarla, yani soluduğumuz havayı ısıtan ve nemlendiren sinüsler ile. | TED | وهذا العظم يتخلله، كما ترون، ضوء ساطع من خلال الجمجمة مع تجاويف والجيوب الأنفية، التي تدفئ وترطب الهواء الذي نتنفسه. |
Orada geriye kalan tek şey pozitif ışığın kalıcı gölgesi. | TED | الشيء الوحيد الذي بقي الآن هو الظل الدائم للضوء إيجابي. |
Çünkü ışığın kızın varlığının tadını almışlardır... Kızın yaşam gücü. | Open Subtitles | لأنهم عرفوا وشهدوا الضياء التي تخرج من ذاتها وقوتها الدافعة |
Buna göre, bu gölgelenmeler ancak ışığın yukarıdan gelip bir kubbenin konveks yüzeyine ya da bir çukurun dibine çarpmasıyla oluşabilir. | TED | وهكذا فإن أنماظ الظلال قد تنتج عن الإضاءة للأسفل على الجانبين المنحدرين لقبة، أو على أسفل الحفرة. |
Dışarısı olmadan içerisi, karanlık olmadan da ışığın bir anlamı olmaz. | Open Subtitles | يبدأ وكأنه ليس هناك دخول بدون خروج أو نور بدون ظلام. |
Işığın gölgesi nasıl da boynuna vuruyor da gözlerini ortaya çıkartıyor. | Open Subtitles | نقطة الضوءِ في ظِلِّ الرقبةِ تَقُودُ العينَ |
Kendilerini, karanlık güçlere karşı savaşan ışığın çocukları olarak görmelerine şartlandırılmışlardı. | Open Subtitles | كانت ظروف تنشئتهم تجعلهم يرون فى أنفسهم أبناء للنور وأنهم مقبلون على كفاح ضد قوى الظلام |
Parlak ışığın, kendilerine cadı diyen yarı insan yarı cadı melez Essex cadılarının karanlığı arasında gömülü kalmış. | Open Subtitles | أن أساعدكِ لتصبحي ذاتكِ الحقيقة نورك الساطع تم دفنه أسفل فحم وسط سلالات |
Senin ışığın ultraviyole | Open Subtitles | ضوئك فوق البنفسجي |
Evet, açıklanamaz şekilde dört saniye için yeşil ışık yanıyor ve sonra kırmızı ışığın sonu gelmiyor. | Open Subtitles | نعم، ولسببٍ ما تضيءُ بالاخضر لحوالي أربع ثونٍ والضوء الأحمر لمدة مفتوحة |