Mısır'lıları yeniyor, onları Kızıldeniz'de boğuyor, şehirleri yok ediyor, kızıyor. | TED | فهو يهزم الفراعنة بإغراقهم في البحر الأحمر, ويدمر المدن, ويثور. |
Eski bir profesyonel sporcu olarak, bütün büyük şehirleri gördüm. | Open Subtitles | الآن، كوني رياضي محترف سابق رأيت المدن الرئيسية الخاصة بك. |
Fakat, olay şuydu ki kurtarılana kadar şehirleri terk etmeyecektik. | TED | ولكن الفكرة كانت، أننا لن نغادر المدن إلى أن يتم تحريرنا. |
2018'de, büyüyen müzik şehirleri çok sık kazara olmuyor ve olması da gerekmez. | TED | في عام 2018، لا تتواجد مدن الموسيقى المزدهرة ولا يجب أن تتواجد بالصدفة. |
Akıllı şehirleri düşünün. | TED | خذ على سبيل المثال السعي لإيجاد المدن الذكية. |
şehirleri inşa etmenin ne kadara mal olacağını ve bunu nasıl derecelendireceğimizi ve bu gerçekliği bir rüyaya dönüştürebilmek için bir referans noktası aldık. | TED | لقد أزلنا فاصلة عشرية من ما تكلفه صناعة هذه المدن وهذا ما سيمكننا من التوسع وجعل هذا الحلم حقيقة |
şehirleri etkileyecek bazı trendler mevcut. | TED | الآن هناك بعض الاتجاهات التي سوف تؤثر في المدن. |
(slide için) Her neyse, Amerikan şehirleri: yolların çoğu geniş alanlara yayılmıştır ve neredeyse toplu taşıma yok denebilecek kadar azdır. | TED | وأعني بذلك أن المدن الأمريكية تمتلك العديد من الطرق التي تمتد لتشمل مناطق واسعة، دون وجود حقيقي لوسائل النقل العام. |
Bu dağ sırasının üzerinde o bölgenin bütün eski şehirleri bulunuyor yani Kudüs, Beytüllahim, Hebron. | TED | وفي ذلك النطاق كانت تقبع كل المدن القديمة للإقليم القدس، بيت لحم و الخليل. |
Kanada şehirleri, Amerika şehirlerinin yarısı kadar benzin tüketiyor. | TED | المدن الكندية، تستهلك نصف البنزين المستهلك من قبل المدن الأمريكية. |
Kanada şehirleri, Vancouver gibi, ve orada yine bizimkinin yarısı kadar benzin harcıyorlar. | TED | المدن الكندية مثل فانكوفر، حيث, مرة أخرى، يحرقون نصف الوقود. |
Medya ve internet şehirleri sıraya sokmaya bayılır. | TED | إن الإعلام والانترنت يحبان تقييم المدن. |
Size şehirleri çok daha iyi hale getirebileceğini düşündüğüm birkaç içerik önereceğim, ve yeni yaratılacak şehirlerde bunları uygulamak çok kolay olacak. | TED | سأعرض عليكم بعض العناصر التي أعتقد أنها ستجعل مدننا أفضل، والتي سيسهل دمجها في المدن الجديدة التي هي في طور الإنشاء. |
Ve bu güzellik için binalar yapmak, şehirleri daha iyi yaşanacak yerlere dönüştürür. | TED | وتشييد المباني من أجل هذا الجَمال يجعلُ المدن أماكن أفضل للعيش فيها. |
Peki önem vermemizi sağlayacak şehirleri kurmaya nasıl başlayacağız? | TED | ولذلك كيف نبدأ في بناء المدن التي تجعلنا مهتمين ؟ |
En önemli varlıkları olan, olağanüstü çeşitliliğe değer veren insanların yaşadığı şehirleri nasıl kuracağız? | TED | المدن التي قيمة أهم ممتلكاتها: هو التنوع غير المعقول للسكان الذين يعيشون فيها؟ |
Şunu söyleyebilirim, eğer ayakta kalacak bir dünya istiyorsak, herşeyimizle çalışmamız gerektiği söylenir, ama şehirleri ve çocukları unutmayalım. | TED | أريد أن أقول، إذا أردنا أن يكون لدينا عالم مستادم، يجب علينا العمل بكل شيء ما ذكر. لكن لا تنسى المدن والأطفال. |
Ben genede bu dünyadaki bütün şehirleri... Magma ile eriteceğim. | Open Subtitles | سأاظل قادراُ على اذابة كل مدن الأرض بالسوائل البركانية الساخنة |
Ama yalnızca şehirleri apartmanların yerine koyun. | TED | لكن فقط استبدلو البنايات السكنية بالمدن. |
Yukarı çıktıkça, körfez şehirleri yayılıyorlar. | Open Subtitles | ،بالإضافة للإعتلاء مُدن الخليج تتمدد أيضاً |
Konvansiyonel başlıklı bombalarla bütün şehirleri vurdular. | Open Subtitles | اجتاحوا بضرب المُدن بصواريخ تكتيكيّة غير نووية. |
şehirleri gibiydim... hepsi işe koşturuyordu sanki. | Open Subtitles | كان كأنني مدينتهم وكانوا يسارعون جميعا أن نعمل. |
Sadece sel almış şehirleri, ölen on binlerce insanı ve tüm bir ulusun yerle bir olmuş bina yığınlarına dönüşmesini değil | TED | ولا أعني فقط مدناً غارقة وعشرات الآلاف من الضحايا، وأممًا بأكملها تحوّلت إلى أنقاضٍ من المباني المحطّمة. |
Kuzeydeki güçlü saldırıda İngiliz Generali Montgomery, Fransız şehirleri Boulogne, Calais ve Dunkirk'ü geçerek Belçika'nın Antwerp kentine doğru ilerledi. | Open Subtitles | ... فى مسيرة عسكرية قوية نحو الشمال الجنرال البريطانى "موتنغومـرى" يتوغل ... . |