Amerikalılar anlık zevklerden ve ters yüz etmekten hoşlanırlar. | TED | يحب الأمريكيون المتعة الفورية والعكسية. |
Tüm bunların da ötesinde, İngilizce anlık çevirinin yalnızca mümkün olduğu değil, aynı zamanda her yıl daha iyi hale geldiği bir noktada. | TED | وأهم من كل ما ذكرته، فقد تطورت الترجمة الفورية من أي لغة إلى الانجليزية، وأصبحت ليست ممكنة فحسب، وإنما تتطور من عامٍ لعام. |
anlık mesajı kapatabilirsiniz, ama yöneticinizi gizleyemezsiniz. | TED | يمكنك إخفاء التراسل الفوري لا يمكنك إخفاء مديرك. |
Yani tahmin edebilirsiniz ki, anlık karar vermek zorunda olan polis memurları için bu fazlasıyla zarar verici olabilir. | TED | وهكذا يمكنكم تخيل، رجال الشرطة الذين عليهم اتخاذ قرارات فورية يمكن أن تكون في مركز صنع القرارات الضارة جدًا. |
Evde bir video güvenlik sistemimiz var. Birisinin anlık görüntüsü var ama kimse birşey çıkaramadı. | Open Subtitles | لدينا نظام تسجيل أمني في المنزل التقط لمحة من شخص ما، ولكن |
Bugün bir anlık zayıflığıma denk geldi, ama bu olay senin benim için yaşlı olmadığını farketmeme yardım etti. | Open Subtitles | تعرضت للحظات ضعف اليوم لكنه الامر كله بخير لانه اوصلني لنتيجة انك لست كبيرة علي |
Ayrıldık ve ben anlık bilinç kaybı yaşadım. Bu nedenle emin değilim. | Open Subtitles | عندما انفصلنا , فقدت الوعى مؤقت لأى غرض , لست متاكد |
Bu esnada sıcaklık artıyor. Bir anlık donma. | Open Subtitles | وبحلول الوقت الذي ضرب به الينابيع الحارة تجمد فوري |
ya da bir anlık süren görüş noksanlığına, Adi. Artık çok geç. | Open Subtitles | أو فقدان لحظي للبصر فات الأوان لقد فعلتها |
Ama Einstein, ışık hızının evrendeki en uç hız olduğunu söylüyor, bu yüzden yerçekimi anlık olamaz. | Open Subtitles | لكن اينشتين قال ان سرعة الضوء هو الحد لسرعة الكون ، إذن الجاذبية ليست لحظية |
Kişisel çıkar anlık faydalanma gibi dar bir konsepti tanımlamıyor. | TED | فالمصلحة الذاتية ليست مفهوما محدودا فقط لمنفعتك الفورية. |
Şirketler anlık mesajlara ya da Facebook'a erişimi bloke ediyorlar. | TED | الشركات تمنع الوصول للرسائل الفورية أو الفيس بوك. |
Daha önce hiç bu kadar bağlı, sürekli, anlık, genç olmamıştık. | TED | لم يسبق لنا أبداً أن كنا بهذا التواصل بهذا الشكل المستمر و الفوري و بأعمار شابة |
İçinde bulunduğumuz anlık geri bildirim çağına uygun daha hızlı bir eylem biçimi sunarlar. | TED | إنها تقدمُ أكثر من شكل للعمل الفوري في عصرنا لردود الفعل الفورية. |
Ve en sonunda anlık mesaj sistemini iş bilgisayarlarına koydular. | TED | وأخيراً أتفقوا على وضع رسائل فورية على كمبيوتراتهم في العمل. |
Deja vu, basit bir şekilde diğer tarafa anlık bir bakıştır. | Open Subtitles | الرؤية المسبقة ببساطة مجرد لمحة عن الجانب الآخر. |
Güven bana, beraber bir anlık sıvışmak için dayanamayacaklar. | Open Subtitles | ثقي بي ، لن يقاوما الهروب معاً بالخفاء للحظات |
Kronik yorgunluğun olsaydı lenf bezlerin hassaslaşır, kaslarının yanı sıra birçok yerinde ağrı hisseder, anlık bellek kaybı yaşar ve baş ağrısı çekerdin. | Open Subtitles | عطل في الغدد اللمفاوية و الام في العضلات الام في المفاصل , فقدان مؤقت للذاكرة و صداع |
İlerleme tüpü. Farklı iki yer arasında anlık yer değiştirmeye yarayan taşıma şekli. | Open Subtitles | أنبوب بوم , وسيلة بديلة لأنتقال فوري بين المواقع البعيدة |
Ve geleneksel modelde, anlık bir ödev yaparsanız, dersiniz ki, ''Şu çocuklar yetenekli, şunlar ise o kadar iyi bilmiyor. | TED | بينما في النماذج التقليدية، اذا قمت بتقييم لحظي فانك تقول، " هؤلاء تلاميذ موهوبون، وهؤلاء تلاميذ متأخرون |
Newton yerçekiminin anlık olduğunu söyler. | Open Subtitles | قال نيوتن ان الجاذبية لحظية |
Bir anlık sevgi, kötü bir adamın içinde de olsa hayata anlam katabilir. | Open Subtitles | ان لحظة من الحب حتى مع شخص شرير بامكانها أن تجعل للحياة معنى |
Vi Hart ve "anlık Fizik" beni daha önceden bilmediğim birçok şeyle tanıştırdı. | TED | " فاي هارت " و "دقيقة من الفيزياء " قاموا بتعريفي بجميع الأشياء التي لم أكن أعلمها من قبل. |
Bazı anlık deneyimleri ve biraz da bilgiyi hafızaya almamıza izin verir. | TED | فهي تسمح لنا بحفظ بعض الخبرات اللحظية و القليل من المعرفة. |
Eğer öyle bir şey yapmışsam bile, bir anlık bir olaydan fazlası olmazdı. | Open Subtitles | حتى لو حدث هذا فلن يكون أكثر من مجرد نزوة عابرة |
Orgazmın sadece kısa bir anlık his. | Open Subtitles | القذف هو شعور وجيز. |
Bir kere, genellikle anlık, içgüdüsel kazara ya da tesadüfidir. | TED | فهو على سبيل المثال، غالبا ما يحدث بشكل عفوي, بديهي, عرضي او غير عرضي, |