Her neyse, Adalet Bakanı ile önceden yaptığımız bazı anlaşmalar vardı. | Open Subtitles | على أية حال , المدعي العام وأنا كانت لدينا بعض الصفقات |
Çocuk sahibi olarak, anlaşmalar yaparak, kitaplar yazarak. | Open Subtitles | يُنجبون الأطفال، يعقدون الصفقات, يألّفون الكتب. |
Senin arkadaşın olduğunu sanıyordum. - Her zaman anlaşmalar yapıyorsun. | Open Subtitles | . اعتقدت انه صديقك . انه يصنع صفقات طوال الوقت |
Hatta senin başın için anlaşmalar yapan... ...adamlar var | Open Subtitles | أنا حتى أعرف بعض الرجال الذين لديهم عقود لجلب رأسك |
Yaralama yok. Şuandan itibaren, tüm anlaşmalar, tüm kontratlar, tüm angajmanlar düzenlendi. | Open Subtitles | بلا مراوغة من الأن فصاعدا جميع الترتيبات وجميع العقود وكل الإتفاقات ملغاة. |
Ve Paskalya'ya kadar gecikmiş borçlarını ödenmedikçe, ...korkarım başka anlaşmalar yapmak zorunda kalacağız. | Open Subtitles | الا اذا تم دفع جميع الرسوم , قبل عيد الفصح .أخشى أنه يتعين علينا اتخاذ ترتيبات أخرى |
Sözlü anlaşmalar mahkemede sorun oluyor. | Open Subtitles | أنت تعلم بأن الاتفاقات الشفهيه يتم تعطيلها في المحاكم |
Aslında yok, ama bugünlerde anlaşmalar oralarda yapılıyor. Görüşürüz. | Open Subtitles | لست أواجه، لكن هناك حيث تتم كل الصفقات هذه الأيام، إلى اللقاء |
Öğle yemeği için böyle bir yere geldiğine göre bazı büyük anlaşmalar yapıyor olmalısın. | Open Subtitles | يجب عليك عقد بعض الصفقات الكبيرة خلال الغذاء في مكان كهذا. |
Öğle yemeği için böyle bir yere geldiğine göre bazı büyük anlaşmalar yapıyor olmalısın. | Open Subtitles | يجب عليك عقد بعض الصفقات الكبيرة خلال الغذاء في مكان كهذا. |
Siz ve meclis Tollan insanları adına böyle anlaşmalar yapamazsınız. | Open Subtitles | أنت والكيريا لا تستطيعزن عقد مثل هذة الصفقات نيابة عن شعب تولانا |
Moda devi mağazalarla anlaşmalar yapıp ürünlerini yeni bir nüfus kesimine satacak yollar buluyorlar, örneğin Santee Alley'daki nüfusa. | TED | قاموا بعمل صفقات مع عمالقة الموضة السريعة، وتوصلوا إلى طريقة لبيع منتجاتهم إلى جميع المستهلكين الجدد، مستهلكي زقاق سانتي. |
Bugün bulunduğum noktaya gelmek için bazı anlaşmalar yaptım. | Open Subtitles | لقد عقدت صفقات كثيرة حتى أصل لما أنا فيه الآن |
Bu şirketi devralmak için bazı şeytani anlaşmalar yaptın. | Open Subtitles | تبرم بعضُ صفقات الشيطانِ للسَيْطَرَة على هذه الشركةِ |
Üzgünüm ama anlaşmalar var, yapmazsam tüm iş batacak. | Open Subtitles | آسف، ولكن لديّ عقود يجب أن أنهيها اليوم أو سيتداعى الاتفاق بأكمله |
Başarısız olmadıkları zamanlarda küçük anlaşmalar için para biriktirmek zorundalar. | Open Subtitles | ليس كثيراً عليهم الحفاظ على العاصمة خالية من العقود الضخمة |
Yani yaptığımız tüm anlaşmalar bitmiştir. Hükümsüzdür artık. | Open Subtitles | لذا فإن أيّة ترتيبات سُنَّت بيننا قد قُضيت الآن، بمعنى لاغية. |
21 Haziran 1929'da anlaşmalar tamamlanarak sonunda Meksika'da kilise çanları yeniden özgürce çalmaya başladı | Open Subtitles | في 21 يونيو 1929، تم إنتهاء الاتفاقات ودقت أجراس الكنائس بحرية مرة أخرى في جميع أنحاء المكسيك |
Annenin bizi anlaşmalar Salonunda başka bir Clave toplantısına götürmeyeceğine söz verirsen. | Open Subtitles | طالما كنت أعدكم أمك لا يجرنا إلى قاعة اتفاقات لتجميع العصا آخر. |
Uluslararası ilişkiler, anlaşmalar falan. | Open Subtitles | علاقات عالمية خاصة معاهدات أو ما شابه ذلك |
Onunla ben Almanya ile aktüalite filmleri alışverişleri için anlaşmalar imzalıyoruz. | Open Subtitles | هو وأنا ، عن التوقيع على اتفاقيات نشرة إخبارية التبادلات مع الألمان. |
Birden yazılı anlaşmalar önem mi kazanmaya başladı? | Open Subtitles | لأن الإتفاقيات المكتوبة أصبحت فجأة تعني لكِ شيئاً؟ |
Böyle anlaşmalar yıllarca süren çalışmaların sonucudur. | Open Subtitles | الاتفاقيات مثل هذه هي نتيجة سنوات العمل الشاق |
Biyolojik savaş konusundaki anlaşmalar etkisizdi. | Open Subtitles | المعاهدات الدولية على حرب المواد البيولوجية كانت بلا جدوى |
Kendisiyle yan anlaşmalar yaptığına yemin eden bir tanıtımcı, demek benim fazlalıklarımı paylaşacaktınız! | Open Subtitles | مسوق أقسم أنك قمت بصفقات جانبية لتقلل من عمولاتي |
O incelemeler ve yapılan anlaşmalar mühürlüdür. | Open Subtitles | لقد أغلقت تلك القضايا، كما هو حال التسويات التي توصلنا إليها. |