Nöronlar çok fazla enerji harcadığı için vücut büyüklüğü ile nöron sayısı arasında bir seçim olması gerektiğini bulduk. | TED | و الذي وجدناه هو أن بسبب تكلفة الخلايا العصبية المرتفعة، هناك تقايض بين حجم الجسم و عدد الخلايا العصبية. |
Ekibimizin büyüklüğü, Megan'ın değil, Gary Soneji'nin kim olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | حجم فريق العمل يعكس أهمية غاري سونجى، وليس مايجن روز |
Kafatası büyüklüğü ve çene kemiğinin kavisi kurbanın Kafkasyalı bir kadın olabileceğini gösteriyor. | Open Subtitles | من حجم الجمجمة و تقوس الفك الأعلى يبدو أن الضحية هي أنثى قوقازية |
Büyük veya küçük olsan bile Ayın büyüklüğü aynı gözüküyor. | Open Subtitles | القمر يبدو بنفس الحجم ، سواءًا كان كبيراًَ أم صغيراً |
Bu, sırf bizim burada olabilmemiz için neredeyse ailelerimizin tamamında olan fedakârlığın büyüklüğü. | TED | هذا هو حجم التضحية التي كان يجب أن تحدث في جميع عائلاتنا تقريبًا فقط لنكون هنا. |
Son olarak çok ilginç bir çalışmaya göre -- oyun oynamak ile beyin büyüklüğü arasında bir ilinti vardır. | TED | وهذه دراسة أخرى مثيرة للاهتمام، أثبتت، أن هناك ارتباطا كبيرا بين اللعب و حجم الدماغ. |
Bunu aklında canlandırabilmek için her atomu bir yaban mersinin boyutuna şişirelim. O zaman greyfurtun büyüklüğü ne olur? | TED | حسنا، لمساعدتك على تصور هذا، دعونا نضخم كل الذرات إلى حجم عنبية. إذن بأي قدر من الكبر يجب أن يكون الليمون الهندي؟ |
büyüklüğü yaklaşık, Dünya kadar olurdu. | TED | حسنا يفترض أن يكون بنفس حجم .. حسنا، في الواقع، بحجم الأرض. |
Beyin büyüklüğü genellikle vücut büyüklüğünü takip eder. | TED | هذا لأن في العادة يتناسب حجم الدماغ مع حجم الجسم. |
Şehir coğrafyacıları ve nüfus bilimcileri şiddet oranını şehrin büyüklüğü ya da yoğunluğunun belirlemediğini söylüyorlar. | TED | إذًا الجغرافيون الحضريون أو الديمغرافيون، يخبروننا أن ليس بالضرورة حجم أو كثافة المدن هو ما يحدد العنف، لا. |
Bu silah teröründe, potansiyeline sahip olduğumuz değişimin büyüklüğü. | TED | هذا هو حجم التغير الذي نحن قادرون على أن نوجده بخصوص عنف الأسلحة النارية. |
Fakat aynı zamanda yüksek maliyetlere de sahiptir: Büyük miktarda enerji tüketir ve vücudun büyüklüğü ile ağırlığını sınırlar. | TED | لكنها تكلّف الكثير أيضًا: إنها تستهلك كميات ضخمة من الطاقة وتحدُّ من حجم الجسم والوزن. |
Fakat düşünmemiz gereken şey problemin büyüklüğü. | TED | لكن حجم المشكلة هو أمر لابد أن ننتبه إليه، |
Maalesef, Jabba'nın ağzının büyüklüğü nedeniyle ve ayrıca ağzına koyduğu şey nedeniyle ağızdan ağıza bölümünü yapmak istemeyebiliriz. | TED | لسوء الحظ، بسبب حجم فم الجابا وأيضًا ما يضعه في الفم من المحتمل أننا لانرغب بفعل ذلك عن طريق الفم. |
Ve bu teleskobun büyüklüğü, onu bütün çöle kurmuş olmamız bize Parkes'ten daha yüksek bir çözünürlük sağlıyor. | TED | وهذا هو حجم التلسكوب، الحقيقة أننا أقمناه فوق الصحراء بكاملها والتي أعطتنا دقة أفضل من باركيس. |
Bu uyduların ebatları birkaç kilometre ile ABD'nin büyüklüğü arasında değişiyor. | TED | وهي تتراوح في الحجم ما بين بضع كيلوميترات و ما يماثل الولايات المتحدة الامريكية في المساحه |
Bir kayısı büyüklüğü kadar. Bu ne kadar fazla olabilir ki? | Open Subtitles | أنا أضع كمية بحجم حبة البازلاء فكيف يكون هذا كثيرا ؟ |
Bu baloncukların büyüklüğü, buradaki baloncukların büyüklüğü her ülkede kaç kişinin enfekte olduğunu gösteriyor, renkler de kıtaları gösteriyor. | TED | وحجم الفقاعات، الفقاعات الموجودة هنا تعكس عدد المصابين في كل دولة واللون هنا يمثل القارة |
Gördüğüm şu ki, bu keskin zekanla bile annenin yapmaya çalıştığı büyüklüğü anlayamamışsın. | Open Subtitles | ما أراه أنه بالرغم من ذكائك الحاد لا تستطيعين فهم عظمة ما تحاول أمكِ فعله |
Bazıları büyük birisi olarak doğar bazıları büyüklüğü elde eder bazıları da zorla büyükleşirler. | Open Subtitles | بعضهم يولدون عظماء بعضهم يحقق العظمة و آخرون تفرض عليهم العظمة |
Peki, onun büyüklüğü ve ağırlığındaki hayvanların oldukça hantal bir şekilde hareket etmiş gerekir. | Open Subtitles | حسناً، الحيوانات في مثل حجمها ووزنها بالتأكيد كانت تتحرك بشكلٍ متثاقل نوعاً ما |
Beni sırtımdan bıçaklanmam değil sırtımdaki bıçağın büyüklüğü üzüyor asıl. | Open Subtitles | لكنه ليس السكين في ظهري الذي يؤلمني. لكن قياس ذلك السكين في ظهري. |
Önemli olan büyüklüğü değil, kutsallığı. | Open Subtitles | المهم هو مكان العباده وليس حجمه اليس هذا صحيح ايها الاسقف |
Öncelikle oradaki bir gezegenin varlığına karar verebiliriz. Aynı zamanda bu gezegenin büyüklüğü ve gezegenin ana yıldızdan olan uzaklığı hakkında fikir edinebiliriz. | TED | شيء واحد هو أنه يمكننا أن نحدد أن هناك كوكبا هناك، لكن كذلك مدى ضخامة ذلك الكوكب ومدى بعده عن النجم الأم. |
Hepsi dalganın büyüklüğü ve şiddeti gibi hesaplamalara etki ediyor ve karman çorman hâldeler. | Open Subtitles | إنّها تؤثر جميعاً على الحسابات بالنسبةِ لحجم وضخامة الموجة، التي تظهر هنا على الخريطة |
O, büyüklüğü kaderiyle beklenen bir çocuktu. | Open Subtitles | وكانت عظمته شيئا متوقعا |