Ama geniş kraterinde büyüyen devâsâ bir kaya konisi var. | Open Subtitles | لكن بداخل فوّهته الواسعة، ينمو مخروطٌ بركانيٌ ضخمٌ من الصخر. |
Karnının içinde büyüyen bebeğin babasıyım, ve saklanacak güvenli bir yere ihtiyacım var. | Open Subtitles | أنا الأب لهذا الطفل الذي ينمو بداخلها و أحتاج لمكان آمن لأختبئ فيه. |
Benim önem verdiğim tek şey sen ve hızla büyüyen ailemiz. | Open Subtitles | أنت وهذه العائلة السريعة النمو لنا هي اشيئ الوحيد المهم لي |
Size, onların paranoya büyüyen ne demek buysa Onlar, hala hayatta. | Open Subtitles | مازالوا أحياء ، إذا كان هذا ما تقصده شكهم يكبر |
Bugün benim gördüğüm, giderek büyüyen bir alt kültür var. Çıplak ayaklı koşucular, ayakkabılarından kurtulmuş insanlar. | TED | وما اراه اليوم هو نمو ثقافة رديفة عن العدائين حافي الاقدام .. |
O evde büyüyen tek çocuk sen değilsin Cory. | Open Subtitles | أنت لست الوحيد الذي نشأ في ذلك البيت ، كوري |
İnternetle büyüyen bir nesildenim. | TED | أنا من الجيل الذي تربى في عصر الانترنت. |
Bak, ben rahatım, ve içinde büyüyen bir insan olan kişi benim. | Open Subtitles | انظر إلي، أنا مُسترخية رغم أنني من يملك إنسانا ينمو بداخل أحشائي |
Uyuyacak bir yer ve içimde büyüyen küçüğü yaşatmak için yiyecek bulmaya koyuldum. | Open Subtitles | وبدأتُ في البحث عن مكان للنوم وطعام ليُغذي الشخص الصغير الذي ينمو بداخلي |
Aynı zamanda başınızda büyüyen lifler anlamına da gelebilir. | TED | انها يمكن ان تعني الألياف الذي ينمو من الراس |
büyüyen bir mimariyi, | TED | يمكنكم أن تروا هذا التكوين الهندسى ينمو ويملأ الفراغ. |
Bugün sizlere yükselişte olan, tartışmalara açık ama bir o kadar da heyecan verici, hızla büyüyen bir bilim alanından bahsetmek istiyorum. | TED | أود أن أطلعكم على مجال علمي ناشئ، والذي مازال قيد التأمل و لكنه مفعم بالإثارة، و بالتأكيد فهو ينمو بسرعة قصوى. |
Bu gökdelen insan türünün günlük büyüyen hırsının bir bedeli. | Open Subtitles | فناطحة السحاب هذه تدل على الجشع البشر ، الذي ينمو يومياً |
Televizyonun ilk günlerinden beri, paylaşan, gösteren ve büyüyen değişmemiş bir çizgi olmuştur. | Open Subtitles | منذ الأيام الأولى للتلفاز ،كان هناك خط متواصل من المشاركة العرض و النمو |
büyüyen ve küçülen mikrotübüller ile birleşebilir. | TED | انه قادر على التقولب مع النمو والاهتزاز للميكروتثبول. |
Ben de düşünmeye ve merak etmeye başladım: Acaba büyüyen Amerikan ekonomisinin en iyi günleri mazide mi kaldı? | TED | وهكذا بدأت أتساءل وأتأمل, هل يمكن أن تكون أفضل سنوات النمو الاقتصادي الأمريكي هي وراء ظهورنا؟ |
İstisna olarak değilde, hayatın bir gerçeği olarak boşanmanın gölgesinde büyüyen bir nesil. | Open Subtitles | هذا أول جيل يكبر مع الطلاق ليس كاستثناء و لكن كحقيقة حياة |
Çünkü başlangıçta, büyüyen mahremiyet çok güçlü değildi ki bu arzuyu azalmaya götüren aşıl şey. | TED | لأنه في البداية ، نمو العلاقة الحميمة لا تكون قوية جدا بعد إنها في الواقع تؤدي إلى إنخفاض الرغبة. |
Bağımsızlık döneminde büyüyen müthiş bir nesil bu. | Open Subtitles | ياله من جيل مذهل هذا الذي نشأ أثناء عدم الإستقلال |
Şunu anlamanız lazım babasının, beyaz aslan hakkındaki hikâyeleriyle büyüyen genç adam için bu kutsal bir yaratıktı, ve ona dokunmaya cüret edemezdi. | Open Subtitles | عليك ان تفهم بالنسبة لشاب تربى على قصص والده |
Mikro kredi ile düzenli yatırım ve büyüyen düzenli yatırım arasında tam bir tezat yapıyorsun. | TED | إنك تقر بوجود اختلاف كبير بين القروض الصغرى والاستثمار المنتظم والاستثمار المنتظم المتزايد. |
Doğru ama benden 480 km uzaklıkta büyüyen birinin Güney Amerikalı uyuşturucu satıcısı adi bir katili neden bu kadar önemsediğini anlamaya çalışıyorum. | Open Subtitles | صحيح، كلا، أنا فقط فقط أحاول أن أفهم لم رجل ترعرع على بعد 300 ميل عني يهتم كثيراً حول ،تاجر مخدرات خسيس قاتل |
Özellikle gelişmekte olan piyasalarda insanlar arasında büyüyen bir şüphe var, şimdi insanlar inanıyorlar ki, demokrasi, ekonomik büyüme için bir ön koşul olarak görülmüyor. | TED | بالتحديد هنالك شك متزايد حول الناس في دول الاسواق الناشئة حيث يعتقد الناس الان بأن الدمقراطية لا يجب ان ينظر لها كشرط اساسي للنمو الاقتصادي |
Eğer güncel trendlere bakarsak, eğer size, ABD'de en hızlı büyüyen göçmen nüfusu sorsam; kim olduğunu sanıyordunuz? | TED | إذا نظرنا إلى الاتجاهات السائدة، إن سألتك: أي ديموغرافية أسرع نمواً بين المهاجرين في الولايات المتحدة، من باعتقادكم؟ |
Kanada Hükûmetinin bilimcisi Dr. Max Bothwell, 1992'den bu yana kayaların üzerinde büyüyen bir tür yosun üzerinde çalışıyor. | TED | منذ عام 1992، الدكتور ماكس بوثويل، عالم في حكومة كندا، قام بدراسة نوع من الطحالب التي تنمو فوق الصخور. |
Dördüncü sınıfta herkes bana kaba davranıyordu çünkü göğüsleri büyüyen ilk kişi bendim. | Open Subtitles | منذ الصف الرابع عندما كان الجميع لئيما معي لأني كنت الفتاة الأولى التي نما لها ثدي |
Neden vücudumun içinde katlanarak büyüyen bir organizma isteyeyim ki? | Open Subtitles | لِمَ قد أرغب بكائن ينموا بشكل طردي في داخل جسدي |
Çalışmalar gösteriyor ki, köpeklerle büyüyen çocukların bağışıklık sistemi daha güçlü oluyor. | Open Subtitles | تشير الدراسات أن الأطفال الذين يكبرون مع الكلاب يملكون نظاما مناعيا أقوى. |
- Evet. Hem yeni araç satışlarının büyüyen bir ekonominin göstergesi olduğunu söylüyorlar bize. | Open Subtitles | يُقال لنا باستمرار أنه تحقيق إقتصاد مزدهر |