Midesi tamamen bakkal markası makarna ve peynirle ve parçalara ayrılmış Viyana sosisiyle dolu Kara Şövalye'yi hesaba katmıyorlar. | TED | لا أنصحهم بأن يأمنوا جانب فارس الظلام، مع معدة مليئة بالمعكرونة والجبن من انتاج متجر البقالة ونقانق فيينا المقطعة. |
Ama belki de bu bakkal dükkanını bahsettiğinden daha fazla seviyorsundur. | Open Subtitles | لكن ربما تحبّ متجر البقالة هذا أكثر مما قلت أنك تفعل |
Alışveriş yaptığınız bakkal siz oranın müşteri bağlılık programı üyesisiniz. | Open Subtitles | محل البقالة حيث تتسوّق. أنت عضو في برنامجهم للزبائن المُخلصين. |
Kaptanı, lanetler yağdırıp niçin her aklı başında insanın yapacağı gibi bir bakkal dükkanı açmak yerine denize açıldığını merak ediyordur. | Open Subtitles | مع كابتن يلعن الخط الأزرق ويتعجب لماذا ذهب إلي البحر بدلاً من أن يفتح محل بقالة |
ömrünün sonuna kadar Oregon'un bir kasabasındaki bir bakkal dükkanında raflara bisküvi paketi dizersin. | Open Subtitles | إذا لم تغنّي الآن لن يؤول بك الحال فقط في ترتيب علب البسكويت في بقالة ما في ضواحي أرويجن |
Öğleden sonra saat beşte, gölgesi Ginger'ın bakkal dükkanına düşer. | Open Subtitles | في السّاعة الخامسة بعد الظهر،ترمي بظلالها على مخزن بقالة عائلة جنجرز، |
Adamın sigara paketini açıp titreyen elleriyle bir tane de ona uzatmasını seyrettim. Ve depremin olduğu gece ile ilgili aklımda kalan temel görüntü budur -- muhafazakar bir bakkal ile ağlayan bir travestinin kaldırımda yan yana sigara içişleri. | TED | شاهدت البقال يفتح علبة سجائر بيدين مرتعشتين ويعرض سيجارة للمتخنث. وكانت صورة ليلة الزلزال تلك محفوظة في ذاكرتي إلى اليوم. بقّال محافظ ومتخنث باكي يتشاركان التدخين على الرصيف. |
- Babamın bakkal dükkanı bile. - Ama o İtalyan? | Open Subtitles | حتى أبى صاحب محل البقالة - هل هو ايطالى ؟ |
Annem bakkal masraflarından tasarruf yapmış, babam ise bir ay boyunca geceleri çalışmış. | Open Subtitles | عند طرف فراشى كانت أمى تقتر فى محلات البقالة و عمل أبى لليال لمدة شهر |
- bakkal dükkânı. | Open Subtitles | في هذا العالم، كل شيء يمكن أن يتغير عدا العمل في مجال البقالة. |
Küçük davalar, çalışma izni, bakkal, manav davaları gibi. | Open Subtitles | المطالبات الصغيرة، بطاقات خضراء، أمي والبوب محلات البقالة. |
Sen bakkal tarafından ödemeleri toplamak için yollanmış ayak işlerine bakan kızsın. | Open Subtitles | أنت فتاة مبعوثة من كاتب البقالة لتحصيل فاتورة. |
Biz Stepps ve Okul hakkında mı konuşuyoruz, yoksa bakkal, kaldırım ve müzeler hakkında mı ? | Open Subtitles | لذا توقفي ؟ نتكلّم حول ستابس والمدرسة أو تتحدّثين عن البقالة و الرصيف والمتاحف؟ |
Az kalsın bisikletimle beni ezeceklerdi çünkü 6 bakkal poşeti taşıyordum ve farım patladı ve Toledo'daki bütün sürücüler eve-çerez-getirmek-için- hayatını-riske-atan bisikletli-çocuğa- ne-kadar-yaklaşabiliriz oyununu oynamaya karar vermişler. | Open Subtitles | وكدت أسقط من دراجتى لأنى أحمل 6 حقائب بقالة وكل سائق فى توليدو قرر أن يلعب كم سنقترب من الطفل على الدراجة الذى يخاطر بحياته حاملاً الطعام |
Tıpkı babamın, sınıfımda bakkal işletmekten bahsederken olduğu gibi onun kahramanı olmak istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أصبح بطله كما كان أبي عندما تحدث امام صفي عن إدارة متجر بقالة |
Evvela... göğüslerini bakkal poşetinin içine atmış süpermarketin etrafında sallıyormuşsun gibi görünüyor. | Open Subtitles | هنالك شيء واحد صدرك يبدو وكأنك القيت به في حقيبة بقالة وتنقلت بالحقيبة بين المتاجر |
Size 2 bakkal maaşıyla iyi şanslar. | Open Subtitles | حظا سعيدا مع ذلك, على اثنين برواتبهم معدوا امتعة في بقالة |
Eyaletteki ilk bakkal sahibi siyah kadındı. | Open Subtitles | كانت أول أنثى صاحبة محل بقالة وسوداء في الولاية |
Bir zamanlar burada bir bakkal, bir fırın ve bir kasap vardı. | Open Subtitles | لقد كان هنا بقالة و خباز و جزار. |
Burası bakkal değil. Ekmeği sandviç yapmak için kullanıyoruz. | Open Subtitles | هذا ليس محل للبقالة نستعمل الخبز فى صنع الشطائر |
Otelin yakınında bir bakkal gördüm. | Open Subtitles | رأيت محل بقاله بالقرب من الفندق. |