Temiz ve berrak bu yüzden görünürlük çok iyi. | Open Subtitles | إنها ماء نظيفة و صافية و كذلك الرؤية أفضل |
Araba lastiği, bira kutuları, ölü balıklar yok... sadece su... temiz, berrak, harika bir su. | Open Subtitles | لا إطارات، لا زجاجات بيرة، لا أسماك ميته فقط ماء مياه خضراء نقية و جميلة |
Hem toprakları hem de ılık ve berrak suları genellikle sakin görünür. | Open Subtitles | على كلاً من الأرضِ وتحت مياهه الواضحة الدافئة , يَبْدو هادئَ عادة. |
Beynin içerisinde beyin omurilik sıvısı diye bilinen temiz, berrak bir sıvıdan oluşan geniş bir havuz var. | TED | يمتلك المخ هذا الحوض الكبير من سائل نظيف نقي يسمى السائل النخاعي الشوكي. |
Bırak da tüp berrak sıvıyla dolsun. - Aa... - Ooo. | Open Subtitles | دعي الأنبوب يمتلئ بالسائل الشفاف اللعنة, هل أصبت شريانًا |
Masumsa, sorgulandığında berrak olacaktır. | Open Subtitles | إذا كان برئ ، سيكون ذهنه صافى عندما يقوموا بإستجوابه |
Bu, berrak bir rüyada yapmaman gereken bir şey. | Open Subtitles | هذي واحدة من بعض الأشياء التي لا تستطيع فعلها في حلم شفاف |
"Ergonomik yapısı yüzünden "ellerimin asla yorulmadığı ve sesimin berrak çıktığı." | Open Subtitles | والذي بسببه صوتي مثل وضوح الشمس ويدي لن تتعب مطلقاً |
Mavi ve berrak değil de, koyu yeşil demir mineralleri ile dolu. | Open Subtitles | لن تكون صافية زرقاء لكن خضراء داكنة مملوئة بمعادن الحديد |
Bu sığ tropik sular berrak sıcak... mercanların büyümesi için koşullar kusursuz. | Open Subtitles | هذه المياه الضحلة الاستوائية صافية و دافئة... ظروف مثالية لأزدهار الشعاب المرجانية. |
Artık görüşüm muhteşem, cildim çok berrak, aklım da öyle. | Open Subtitles | الآن نظري ثاقب وبشرتي صافية كما هو حال عقلي |
Sonsuz bir neşe, dans edenler, berrak akarsular ve gerçek dostluk vardır. | Open Subtitles | هناك بهجة دائمة, ورقصات دائرية هناك أنهار وصداقات نقية |
Cam gibi berrak sular yok, plamiyeler ya da renkli renkli içecekler getiren garsonlar yok. | Open Subtitles | ليست هناك مياه نقية أو نخيل، أو نادلون يحضرون لك المشروبات المنعشة الملونة. |
Musluğu çevirdiğim zaman, su kahverengi akıyor. Suyumu kahverengi değil, berrak olarak istiyorum. | Open Subtitles | عندما أفتح الصنبور و تخرج منها المياه بُنية أنا لا أريدها ذلك، بل أريدها نقية. |
Birçok tropikal sığ deniz gibi bu berrak sularda da yaşam, yok denecek kadar azdır. | Open Subtitles | مثل العديد مِنْ البحارِ الضحلةِ الإستوائيةِ هذه المياهِ الواضحة جداً خالية من الحياة عملياً. |
Tropikal güneş ve ılık berrak sular resiflerin gelişmesi için idealdir. | Open Subtitles | الشمس الإستوائية والمياه الواضحة الدافئة يُزوّدُ شروطَ مثاليةَ للطوياتِ للإزدِهار. |
Saf ve berrak, dünyanın bütün yükünü tek başına taşıyor gibiydin. | Open Subtitles | . إنه نقي وشفاف، يحمل كل حزن العالم بمفرده |
O kadar berrak ki görünce ağlayacaksın. | Open Subtitles | هذهماسةعيار28قيراط ... نقي للغاية, بحيث يجعلك تبكي ... |
berrak yeşil suyu... | Open Subtitles | هذا الماء الشفاف الخفيف الإخضرار |
Kafanin berrak olmasini istiyorum. | Open Subtitles | أحتاج أن يكون ذهنك صافى |
Giacometti'ye bir keresinde araba çarpmış, berrak bir baygınlık içinde oluğunu anımsamış... ani bir neşeyle sonunda ona bir şey olmakta olduğunu ayrımsamış. | Open Subtitles | جياكوميتتي قد صدم من قبل سيارة في يوم ما و قد استطاع أن يتذكر أنه هوى إلى إغماء شفاف انتعاش مفاجئ |
Ses berrak değil, değil mi? | Open Subtitles | هل تلاحظ عدم وضوح في الصوت |
- Görüşün berrak olması için. | Open Subtitles | لوضوح الرؤية اذا شيء سيئ حدث |
berrak sularda, güzel ormanlarda yaşardık. | Open Subtitles | اعتدنا العيش بين المياه الصافيه و اجمل الغابات |
Daha önce hiç "berrak" kelimesini kullanmamıştım. | Open Subtitles | انا حتى لم اقل ابداً كلمة "ابلجاً" من قبل |
berrak bir tutku: ihtiyacımız olan şeyin değişimi sağlamaya çalışmamız olmasıdır. | TED | الوضوح العاطفي: هذا ما أعتقد أننا نحتاجه لقيادة التغيير. |