Bir özellik, dini ikiliğin geleneği: bilinç, fiziksel dünyanın bir parçası değildir. | TED | الخاصية الأولى هي الثنائية الدينية، يعني: الوعي ليس جزءاً من العالم المحسوس |
Ve dördüncüsü: Belki bilinç vardır, ama bu dünya için bir fark yaratmaz. | TED | و رابعاً: قد يكون الوعي موجود لكنه غير قادرعلى إحداث تغيير في العالم |
bilinç tüm duygu durumları, duyarlılığı ya da farkındalığı içerir. | TED | الوعي يتألف من كل حالات الشعور أو الإحساس أو الانتباه |
Kendini yeni deneyimlere ve farklı bir bilinç seviyesine aç bizim açtığımız gibi. | Open Subtitles | افتح عقلك لتجربه جديده و لمستوى جديد من الوعي مثلنا , للأننا البيتلز |
Evlat hepimizin aynı bilinç katında var olup olmamamız gerektiğini bile bilmiyorum. | Open Subtitles | بني، لست واثقاً حتى من تواجدنا جميعاً في نفس الدرجة من الوعي. |
Çoğumuz gibi o da bilinç kaybı sırasında şuurunu kaybetti. | Open Subtitles | كحال معظمنا، كان غير واعٍ مسبقاً عندما حدث فقدان الوعي |
bilinç kaybının hayırlı bir şey olduğunu nasıl söyleyebiliyorsunuz anlamıyorum. | Open Subtitles | لا أفهم كيف تقول أن فقدان الوعي كان شيئاً جيداً |
bilinç kaybının kimsede kalıcı beyin hasarı bırakmış olması mümkün mü? | Open Subtitles | هل يُحتمل أنّ فقدان الوعي سبّب إصابةً دائمة لدماغ أيّ أحد؟ |
17.000 sayfalik essiz kod kök dizinimi olusturuyor ve bilinç veriyor. | Open Subtitles | 17.000 صفحة من الأكواد المميزة التي تكون دليلي الرئيسي وتتضمن الوعي |
Geçici bilinç kaybı yaşamış olmalıyım, çünkü 911'i çevirdiğimi hatırlamıyorum. | Open Subtitles | لا شك أنني فقدت الوعي لأنني لا أتذكر الاتصال بالنجدة |
Ama onun unuttuğu şudur ki bilinç olmaksızın, gerçek mutluluğa ulaşmak için hiç bir yolu yoktu ve hatta aşkınlık ihtimali de. | TED | لكنه نسي ايضا انه بدون الوعي لن يحصل على السعادة الحقيقية وحتى في إمكانية التعالي |
Hatta cinsiyet temelli şiddete karşı dikkat çekmek gibi hassas konularda dahi bilinç oluşturma amaçlı kullanıldı. | TED | وقد تم استخدامه في مواضيع حساسة مثل بناء الوعي بخصوص العنف القائم على الجنس. |
Merdivenleri tırmanırız ve değişmiş bir bilinç durumunu yaşarız. | TED | نصعد الدرج ونختبر حالة من الوعي المتغير. |
Bence bu hakkı bilinç konusunda çalışarak alabilirsiniz. | TED | و أعتقد أنه الآن من ممكن أن تؤمن منصب أكاديمي بالعمل على موضوع الوعي |
Bu gelenek bizim ağır görevli bilimsel materyalistler olduğumuzu düşünüyor. bilinç fiziksel dünyaya ait değildir. | TED | هو ذلك الإرث الذي يصفنا بأننا أشخاص ماديين علميين بشكل بحت الوعي ليس جزءاً من العالم المحسوس |
Bir bilinç hafıza ve akıl kaybı olmadan bedene iadeye dayanamaz. | Open Subtitles | الوعى لا يمكنه النَجاة من عمليه الإعادةِ بدون فقدانِ الذاكرةِ والفكرِ |
Yani, bilinç öznel ve bilim nesnel olduğu için bilincin nesnel bir bilimi olamayacağına dair itiraz, bir kelime oyunu. | TED | فالاعتراض القائل أنك أنت لا تستطيع أن يكون لديك علم موضوعي للوعي لأنه ذاتي و العلم موضوعي، هذا تلاعب لفظي |
Yeterli sayıda nöronu bir araya getirirsen bilinç aşamasına ulaşırsın. | Open Subtitles | إنْ كان لديك ما يكفي منهم معاً فستنتقل لمرحلة الإدراك |
- İnsanlara neden başka bir bilinç kaybı olacağını söylemediğimizi bir daha hatırlatsana. | Open Subtitles | قل لي ثانيةً لماذا لا نقول للناس أنّ هناكَ فقدان وعيٍ آخر قادم |
Geçen sefer duyusal kayıp tankındayken Ajan Scott'la paylaşılmış bilinç durumuna geçtin. | Open Subtitles | كنت آخر مرة في خزان مع حرمان حسي، واشتركت في وعيك مع العميل (سكوت). |
İçgüdü, Hastings bilinç altımızda yatan gerçeği gösterir genellikle. | Open Subtitles | الحدس يا ً هيستنغز ً غالبا عند كشف الحقيقة تكون مدفونة على عمق شديد في اللاوعي |
Fakat bu tamamen bilinç dışında oluşur, siz bunun hiç farkında bile olmazsınız. | TED | لكن ذلك يحدث من دون وعي انت لا تدرك حدوثها. |
Bize karşı sergilediğiniz bilinç dışı öfkenin farkında mısınız? | Open Subtitles | هل أنت مدرك بحالة العداوة بدون وعى التى توجهها نحونا الأن؟ |
Birliktelerken Norman'ın uyurgezer gibi iki kez bilinç kaybı yaşadığını söyledi. | Open Subtitles | قالت ان نورمان عتم عليه مرتين عتم : فقد وعيه عندما كان معها اصبح وكانه سرنمة السرنمه : |
Aynı zamanda beyninizin, siz bilinç düzeyinizde neye inansanız da kaç kilo olmanız gerektiği konusunda kendi algısı vardır. | TED | الدماغ أيضا لديه رؤية خاصة بما يجب عليك وزنه، مهما تعتقد وعياً. |
Kimi zaman, sosyal statü için yapılan bilinçli ya da bilinç dışı bir girişim oluyor. | Open Subtitles | في بعض الأحيان، بوعي أو بغير وعي لمحاولة الوصول على المركز الاجتماعي |
Evet, iyi bir polisti taa ki bilinç kayıpları başlayana kadar görev başında olması gerekirken Mia'ya gitmiş mesela. | Open Subtitles | أجل، كان شرطيًّا بارعًا إلى أن بدأت تنتابه إغماءات وبدأ يتغيّب أثناء دوام عمله. |
Seçimin neredeyse bilinç altı düzeyde olması bile etkilemiyordu. | Open Subtitles | حتى لو كانوا يعلمون ان الاختيار قريب من مستوى اللاوعي |
Erkek çocuk bilinç altında annesinin erkeklere çekici gelmesine bozulur. | Open Subtitles | إن الإبن لا شعورياً ، يمقت أن تجذب أمه الرجال الآخرين |