Böyle bir fırsatı tepmek isteyeceğini pek sanmıyorum. | Open Subtitles | أنا اعتقد انك لن تترك مثل هذه الفرصة تفلت من يديك |
Unutma, Allah böyle bir fırsatı bir kez nasip eder. | Open Subtitles | لا تنسى الله يرسل هذه الفرصة للعبد مرة واحدة |
Bu ülkeye böyle bir fırsatı yakalayabilmek için canını bile verebilecek olan, senin büyükbaban gibi, her gün onlarca insan geliyor. | Open Subtitles | هناك أناس مثل جدك يأتون إلى هذة البلاد كل يوم يموتون حتى يحصلوا على فرصة النجاح |
Bo'ya karşı böyle bir fırsatı bir daha yakalamak uzun zaman alır. | Open Subtitles | سيمر وقت طويل حتى تحصل على فرصة كهذه مع " بو " |
Daha iki ay tanıdığım bir adam için böyle büyük bir fırsatı.. | Open Subtitles | حسناً .. لا اعلم اشعر كأنها خطوة صعبه و مخاطرة بفرصه كبيره |
Daha iki ay tanıdığım bir adam için böyle büyük bir fırsatı.. | Open Subtitles | اشعر كأنها خطوة صعبه و مخاطرة بفرصه كبيره |
Stratejik plan eksikliği ve bölükleri ikmal etmedeki başarısızlığı paha biçilmez bir fırsatı heba etmişti. | Open Subtitles | النقص فى خطته الإستراتيجية والفشل فى تجهيز قوّاته بدّد فرصة ثمينة |
Ben sadece bu kadar heyecan verici bir fırsatı kaçırmanızı... Teşekkür ederim, Kenneth. | Open Subtitles | لكن أردت أن لاتفوتك هذه الفرصة العضيمة شكراً لك , يا كينث |
Ve şimdide senin saçma, uydurma kan davanı gerçekleştirebileceği... bir fırsatı çıktı. | Open Subtitles | وعندما جاءت هذه الفرصة ، عندما أتبع خطة أنتقامك السخيف |
Sorun olmaz. Onun yüzünden bir fırsatı kaçırmanı istemez. | Open Subtitles | ستكون بخير, لن تريد مني تفويت هذه الفرصة من أجل البقاء معها |
Ortak olmak için böylesine büyük bir fırsatı bana verdiğiniz için teşekkür ederim David. | Open Subtitles | شكرًا يا ديفيد لأنكم منحتموني هذه الفرصة الرائعة كي أكون شريكة |
Böyle bir fırsatı kaçırmak istemeyiz herhâlde, değil mi canım? | Open Subtitles | أعتقد أنّه لاجاجة لتضييع هذه الفرصة صحيح، عزيزي ؟ |
Anlıyorum ama büyük bir fırsatı kaçırmadan önce Howard'ı uzaya gitmeden önceki eğitiminde sanal gerçeklik ortamına koymalarını düşünüyordum. | Open Subtitles | ...انظر، اتفهم الامر ، لكن قبل ان نفوت هذه الفرصة الرائعة كنت افكر عندما تدرب هاورد على الذهاب للفضاء |
Bence eğer üçümüz takılırsak seni tanımak için bir fırsatı olur., ve o zaman hiçbir şekilde sana kötü davranmaz. | Open Subtitles | وأراهن أنه إذا أصبحنا جميعاً معاً و هي حصلت على فرصة لمعرفتك من المستحيل أن تتمكن من |
Daha önce böyle bir fırsatı olmuştu ama gitmesine izin verdi. | Open Subtitles | لكنه حصل على فرصة مرة من قبل، و تركها تذهب |
Böyle bir fırsatı bir daha yakalayamayabiliriz. Şimdi gidiyoruz. | Open Subtitles | ربما لا نحصل على فرصة آخرى من هذا النوع، نحن ذاهبان |
Hindistan'ın forvet oyuncuları arasındaki koordinasyon eksikliği yüzünden, mükemmel bir fırsatı kaçırdılar. | Open Subtitles | فرصة ثمينة ضاعت بسبب عدم وجود التعاون بين مهاجمى الفريق |
Babama gazeteyi gösterdim ve böyle bir fırsatı kaçırdığımı söyledim. | Open Subtitles | اخبرته مباشرةً, ارت أبي الصحيفة وقالت بأني سوف أفوت فرصة ثمينة. |