Bu durumda hücrelerine kayıp geni getirmesi için bir fare retrovirüsü kullanıyoruz. | Open Subtitles | و نحن نستخدم فيروس عكسى من جسم فأر لتزويد خلاياك بالجين المفقود |
Hem de bir fare ile konuşuyorum. Sanki beni anlıyormuş gibi. | Open Subtitles | لا اعرف كيف اطهو والان, ها انا اتحدث مع فأر .. |
Pekala, bir zamanlar küçük cesur bir fare yaşarmış dediğimizi hatırlıyor musunuz? | Open Subtitles | حسناً، تتذكرون عندما أخبرناكم في قديم الزمان، كان هنالك فأر صغير الشجاع؟ |
Elbette, bir fare bundan çok daha azını kaybeder ama oran aynıdır. | Open Subtitles | أعتقد بأن الفأر فقد أقل من هذا لكن النسبه تبقى كما هى |
En azından değişik bir fare kullanabilirdi. Bu üçüncü gün oldu. | Open Subtitles | على الأقل يُمْكِنُها أَنْ تَستعملَ جرذ مختلف الليلة الثالثة، على أية حال |
Ama küçük bir tane çıkıp geldi yuvasından. Ne dev sayılır, ne de acımasız. Ama sonuçta bir fare. | Open Subtitles | لكن ، ها هو واحداً صغيراً خارجاً من بيته ليس ضخم ، ليس خطير ، لكنه علي الاقل فأر |
Ortada bir fare olsaydı ona göre biz dev gibi olurduk. | Open Subtitles | ان كان هناك فأر ، بالنسبه له سنكون انا وانتِ عمالقة |
Bu da Massachusetts Universitesi'nden Charles Vacanti'nin ürettiği bir fare. | TED | هذا فأر انشأه تشارلز فاكانتي من جامعة ماساتشوستس. |
Bu, örnek olarak, dilimlenmiş bir fare beynini serotonin taşıyıcılarına karşı lekeleyen bir antikor. | TED | هذا، على سبيل المثال، صباغ بالاجسام المضاده ضد ناقلات السيروتونين في شريحة من دماغ فأر |
İşte bir fare yırtıcı bir hayvandan kaçıyor, yolu kapalı, yeni bir çözüm bulmaya çalışacak. | TED | كهروب فأر من مفترس، طريقه مسدود، سيحاول اختراع حل جديد. |
Bu, birazdan fark edersiniz, hafıza problemi olan yaşlı bir fare. | TED | هذا فأر مسن يعاني من مشاكل في الذاكرة، وكما ستلاحظون. |
Bu küçük bir kemik, Kırdığımız ve kendi kendine iyileşmeye bıraktığımız bir fare kemiği. | TED | هذا عظم صغير، عظم فأر كنا قد كسرناه و تركناه ليُشفى بنفسه. |
Örneğin, bir fare, vahşi yaşamda bir yıldan daha fazla zor yaşar. | TED | فلا يمكن أن يتوقع فأر مثلًا البقاء على قيد الحياة أكثر من عام في البرية. |
bir fare için kuyruğu, onuru olduğu için üzülerek geri çekiliyorum. | Open Subtitles | أنا آسف لأنني مضطر للانسحاب لأن الذيل هو كرامة وعِزَّة الفأر |
200 gramlık bir fare hayal edin Bu 200 kiloluk robotun ucuna bağlı, ama fare robotu hissetmiyor. | TED | تخيلوا الفأر الصغير الذي يزن 200 غرام وهو موصول عند أطرافه بروبوت يزن 200 كغ ولكن الفأر لا يشعر بالروبوت |
Öğrencilerin soslu köftesinin içinde ölü bir fare bulunması çok feci oldu. | Open Subtitles | اعني اكتشاف جرذ ميت في حجره طالب هذا اهمال |
O kanepeden nefret ediyorum, biliyorsun orada bir fare buldum. | Open Subtitles | أكره هذه الأريكة وتعلم أني وجدت فأرا بها ذات مرة |
bir fare ya da brokoli olmak istiyorum, kendim değil! | Open Subtitles | اريد ان اصبح فأرة او قرنبيطاً لكن ليس كما انا |
Diyorlar ki, günde bir fare vebayı uzak tutarmış. | Open Subtitles | يقولون كُل فأراً في اليوم لتحمي نفسك من الطاعون |
Oh, onun küçük kuş kutusunda bir fare var. | Open Subtitles | أووه، لديه فأرٌ في عُش الطيور خاصته |
Herhalde beni cennetten kovduranın bir fare olduğunu unuttun. | Open Subtitles | ربما نسيت انها كان فار الذى اخرجنى من الجنة |
Bunu gerçek hayatta yaptıramazsın, pisliği kurcalayan bir fare gibi kazıyabilirsin! | Open Subtitles | تعجز عن النجاح في الحياة الواقعيّة لذا تخربش كجرذ يتمرّغ على القاذورات |
Korkak bir fare gibi davranarak restoran imparatorluğu kuramazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك ان تبني امبراطوية من المطاعم وأنت تتصرف كفأر رعديد |
Büyük bir terrier ile küçük bir fare gibi. | Open Subtitles | مثل كلب الصيد يصطاد فأراً صغيراً |
Sert çocuk imajını ancak uçan bir fare mi veriyor yoksa? | Open Subtitles | ألا يستطيع شيءٌ آخر قولَ شيءٍ صارمٍ مثل الجرذ الطائر؟ |
Demin bodrum katta başka bir fare daha gördüm. | Open Subtitles | حَسناً، نحن كُنّا فقط أسفل في السردابِ، وأنا رَأيتُ جرذاً آخراً. |