Tercümenin tamamını bitiremedim, bu da elimizde halen bir koz olduğu anlamına geliyor. | Open Subtitles | لم أنهي الترجمة كاملةً، مما يعني أنه لدينا بعض النفوذ |
Daha sonra da onu konuşturmak için elimize bir koz geçer, ...belki de evi için arama izni çıkarttırabiliriz. | Open Subtitles | وبعد ذلك سيكون لدينا بعض النفوذ لنحصل على محادثته، ربما تحصل على أمر لمكانة |
En ufak şeyleri de, çünkü ona karşı bana bir koz lazım. | Open Subtitles | أي شيء , لأني أريد أن يكون لدي بعض النفوذ عليها |
Elimde bir koz olmadığı sürece sözlerini tutmayacaklardır. | Open Subtitles | لن يبرّا بوعدهما ما لَمْ تكن معي ورقة رابحة |
Elimde doğru bir koz bulundurmazsam yardım etmez mesela sevdiği kadının çocuğu gibi. | Open Subtitles | ما كان ليساعدنا إلّا إذا كانت لديّ ورقة ضغط مناسبة كطفلة الامرأة التي يحبّها على سبيل المثال |
Pazarlık için bir koz. Ve onsuz da hiç bir halt yapamayız. | Open Subtitles | انه ورقة مساومة و لا يمكنني فعلها الا بوجوده |
Eğer masanın üzerine bir koz koyamazsam sence bu yalancı, dönek maymunlar benimle pazarlık yaparlar mı? | Open Subtitles | تقول لي أن أتفاوض مع القردة المنبطحين، ناكثي العهود عندما لايكون هناك شيء للتفاوض عليه كل هذا هو مجرد هراء |
Belki ellerinde bir koz vardır. Şimdiye kadar kullanırlardı. | Open Subtitles | -لربما لديهم شيئاً ضده لكان استخدمه في الفترة الحالية |
Elimde bir koz olsa iyi olur diye düşünmüş o yüzden sürdümen ve ikinci kaptanına, demir almadan önce hazineyi saklamasına yardım etmesini söylemiş. | Open Subtitles | إعتقد أنه سيحتاج بعض النفوذ لذا كان معه أمين المخازن ورفيقه الأول |
Elinde sağlam bir koz olduğunda beni aramalıydın. | Open Subtitles | ينبغي عليك أن تتصل بي عندما يكون لديك بعض النفوذ الفعلي |
Eğer şanslıysak bir koz bulup onu Lee'in gözünden düşürebiliriz. | Open Subtitles | إذا نحن محظوظون سنجد بعض النفوذ... ... الذي يمكن ان نتصيد له من تدخل ليي |
Yalnızca bir koz arıyordum. | Open Subtitles | كنتُ ابحث عن بعض النفوذ فحسب. |
Ve şuan, bizim yurdun elinde bir koz var. | Open Subtitles | , و الأن في مهجعنا . هناك ورقة رابحة |
Tepkinize bakılırsa görünüşe göre elimde düşündüğüm gibi bir koz yokmuş. | Open Subtitles | سوى الانعكاس... يبدو أنّي لا أملك ورقة ضغط كما اعتقدت |
O adam tam bir koz. | Open Subtitles | أنّه ورقة مساومة جيّدة. |
Eğer masanın üzerine bir koz koyamazsam sence bu yalancı, dönek maymunlar benimle pazarlık yaparlar mı? | Open Subtitles | تقول لي أن أتفاوض مع القردة المنبطحين، ناكثي العهود عندما لايكون هناك شيء للتفاوض عليه كل هذا هو مجرد هراء |
Çünkü Gibbs'in elinde bir koz varsa ve bunu öğrenemezsek onu attıramayız. | Open Subtitles | لأن (جيبس) تمتلك شيئاً ضده و إن لم أستطع اكتشافه إذاً لن أستطيع إبعادها من اللجنة. |