Bizi buraya kadar getirttiğine göre, iyi bir sebebin olmalı, Harold. | Open Subtitles | من الأفضل أن يكون لديك سبب وجيه لسحبنا إلى هنا، هارولد |
Yani, yapmamak için çok da bir sebebin yok ama. | Open Subtitles | اعني, انا اعلم انه ليس لديك سبب لكي لا تفعلي |
Senin hayatını mahveden bir adamın ölmesini istemen için bir sebebin vardır. | Open Subtitles | لديك سبب مقنع لتتمنى موت الرجل الذي حطّم حياتك |
Senin... senin beni kurtarmak için bir sebebin yoktu, ama kurtardın. | Open Subtitles | وأنتِ لم يكن لديكِ سبب يدفعكِ لإنقاذي لكنكِ فعلتِ |
Ama yine de iyi bir sebebin olmadan bunu yapmayacağını bilecek kadar iyi tanıyorum seni. | Open Subtitles | ولكني أعرفك جيداً لأدرك بأنك ما كنت لتفعلي ذلك... ما لم يكن لديك سبباً مقنعاً... |
Lamia, bu değersiz kadının ruhunu almak için bir sebebin yok. | Open Subtitles | -اصمتي (لاميا) ، بالتأكيد هناك طريقة لتعفي عن هذه المرأة البريئة |
Mesela, bu adamı öldürmek için ne gibi bir sebebin olabilir? | Open Subtitles | أي دافع لديك لقتل ذلك الشاب، على سبيل المثال؟ |
Dansa gitmemek için bir sebebin mi var... mesela Todd gibi? | Open Subtitles | هل هناك سبب يجعلك لا تريدى ان تذهب إلى الرقص.هل حب تود هو السبب؟ |
Yani Çinli patronun gönlünü yapmak için bir sebebin var. | Open Subtitles | لديك سبب إذاً لإبقاء القائد الصيني سعيداً |
Umarım burada bulunmak için çok iyi bir sebebin vardır. | Open Subtitles | من الأفضل أن يكون لديك سبب مقنع للتواجد هنا |
Bunu ailemin önünde yaptığın için gerçekten iyi bir sebebin olsa senin için iyi olur. | Open Subtitles | اتعرف من الافضل ان يكون لديك سبب جيد لفعل ذلك امام عائلتي |
Bana söylediğin sadece, sana vuracağım ve de beni hapse atmak için... elinde bir sebebin olacağı. | Open Subtitles | أنت تقول هذا فقط لأضربك ولكي يكون لديك سبب للقبض علي |
Beni görmek için haklı bir sebebin var mı, yoksa benden bilgi almak için sıkıştırmaya mı geldin? | Open Subtitles | هل لديك سبب شرعي لرؤيتي، أو أنتَ هنا لإستخراج المعلومات منّي؟ |
Bizi yataktan bu kadar erken kaldırdığın için umarım iyi bir sebebin vardır, pislik. | Open Subtitles | من الأفضل أن يكون لديك سبب مهم لتجعلنا نستيقظ مبكراً هكذا |
Zamansız lafa karışman için eminim iyi bir sebebin vardır. | Open Subtitles | أنا واثق أنك لديك سبب وجيه جداً لمقاطعتنا في هذا الوقت غير المناسب |
Çünkü eğer sen olsaydın mükemmel bir sebebin olurdu anlam ifade eden önemli bir nutuk. | Open Subtitles | أترين, أعلم فقط أنه لو كنتِ انا, سيكون لديكِ سبب رائع. خطاب ما مهم مليئ بهذه المعاني. |
Bana güvenmediğini ve güvenmemek için iyi bir sebebin olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنكِ لا تثقين بي، و لديكِ سبب وجيه بالفعل |
Aramak için iyi bir sebebin olmalı. | Open Subtitles | يجب ان يكون لديك سبباً جيداً للأتصال |
Bu şekilde davranmak için bir sebebin vardı. | Open Subtitles | كان لديك سبباً للتصرف بهذه الطريقة. |
Lamia, bu değersiz kadının ruhunu almak için bir sebebin yok. | Open Subtitles | (لاميا) , بالتأكيد هناك طريقة لتعفي عن هذه المرأة البريئة بالتأكيد أنها تستحق غفرانكِ |
Sabahları erken kalkmak için makul bir sebebin var mı? | Open Subtitles | هل لديك أي دافع للإستيقاظ في الصباح؟ |
Beni dinlemek için de bir sebebin yok açıkçası... | Open Subtitles | وليس هناك سبب يجعلك ترغب بالاستماع لي ولكن يجب أن أخبركِ بعض الامور |