ويكيبيديا

    "bulutlar" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • الغيوم
        
    • السحب
        
    • السحاب
        
    • غيوم
        
    • سحب
        
    • سحابة
        
    • غيمة
        
    • سحاب
        
    • الغيمة
        
    • السُحب
        
    • سُحب
        
    • والغيوم
        
    • السُحُب
        
    • انقشعت
        
    bulutlar, mikroskopik su damlacıkları veya buz kristalleri küçük parçacıkların etrafında kaynaştığında oluşur. TED تتشكل الغيوم حين تتجمع قطرات الماء الدقيقة أو بلورات الثلج حول جسيمات صغيرة.
    bulutlar altındaki bu lanet çöp yığınından temelli ayrılmış olacağız. Open Subtitles و سوف نرحل للأبد عن هذه النفاية اللعينة تحت الغيوم
    Beni bulutlar üzerinde yaşama hayalimden kurtarıp hayatı ciddiye almaya zorladılar. Open Subtitles لقد دفعوني لفعل هذا لكي أكون جدية ولا أعيش بين الغيوم
    Sonra bir gürleme duyarsınız ufukta kanserli bir sis ve kara bulutlar toplanır. Open Subtitles وبعدها يتهدم كل شيء ثم تأتي السحب السوداء وكأنه السرطان , يأتي إلينا
    Onu çevreleyen bulutlar atomun tek elektronunun dolaşmasına izin verilen alandır. Open Subtitles السحب التي تحيط بها هي العوالم التي يجوبها إلكترون الذرة الوحيد
    Ve gemiler Bağdat kadar büyük... yelkenleri bulutlar kadar. Open Subtitles هناك سفن ضخمة بحجم مدينة بغداد وشراعتها العملاقة تصل إلى السحاب
    Gemiye geri dönüyordum ki; birden bire bulutlar dağıldı ve adayı gördüm. Open Subtitles كنت في طريق العودة للباخرة عندما فجأة انقشعت الغيوم و رأيت الأرض
    Sülfürik bulutlar, asit yağmurları, etkin yanardağlar gezilip görülecek yerler arasında. Open Subtitles الغيوم الكبريتية، والامطار الحمضية والبراكين النشطة كلها علي لائحة الجذب هنا
    bulutlar ve sis Satürn'ün dev uydusu Titan'ın yüzeyini tamamen örtüyor. Open Subtitles تُخفي الغيوم و الضباب سطح تيتان بشكلٍ تام قمر زحل الضخم.
    Bu alçak irtifada seyreden bulutlar buna çok büyük bir örnek. TED الغيوم هي طريقة عظيمة للقيام بذلك، هذه الغيوم المنخفضة.
    Sonra öbür tarafa geçtiğinizde, hortum gibi bir şeyi var, kuş gagası gibi ve hortumundan bulutlar fışkırtıyor. TED وبعد ذلك عندما تذهب إلى الجانب الآخر سيكون لها خرطوم مثل منقار الطير وهي تنفث الغيوم من خرطومها
    Ancak bir Mayıs günü, arkadaşı Michele Besso ile yapboz üzerine kafa yorduktan sonra, bulutlar bölündü. TED لكن ذات يوم في مايو، بعد أن فكر في لغز مع صديقه ميشيل بيسو، انقشعت الغيوم.
    Gerçek şu ki bulutlar iklim bilimi için gerçek bir zorluk. TED الحقيقة هي أن الغيوم تشكل تحدياً حقيقياً لعلوم الطقس.
    Yan kısımlarda gördüğünüz bulutlar aslında karbondioksit yoğunluğunun gerçek zamanlı veri gösterimi. TED السحب التي في الجوانب هي في الحقيقة تمثيل صوَري حي للبيانات لكثافة ثاني أكسيد الكربون الذي أطلقناه.
    Ve bu topluluk insanlara şunu hatırlatmak için var oldu: bulutlar, haklarında sızlanılacak şeylerden değillerdir. TED والجمعية موجودة لتذكير الناس بالفكرة التالية: السحب ليست أمرًا ينبغي أن يتذمر الناس منه.
    Bu bulutlar her yeri bombalıyorlar, fakat buradan, aşağıdan, incelikle, yavaş yavaş hareket ediyor gibi görünüyorlar tıpkı diğer çoğu bulut türü gibi. TED تمر هذه السحب بانفجارات، ولكن هنا من أسفل، تبدو وكأنها تتحرك برشاقة وبطء، مثل معظم السحب.
    bulutlar doğanın görüntüsünün en eşitlikçi varlıklarıdır, çünkü hepimiz çok güzel, inanılmaz bir gökyüzü manzarasına sahibiz. TED السحب هي أكثر عروض الطبيعة تكافؤًا لأننا جميعًا لدينا منظر رائع للسماء.
    Hareket ediyorlar Bay Hughes! bulutlar hareket eder! - İşleri bu! Open Subtitles انه يتحرك، السحاب يتحرّك تلك طبيعته، يتحرك
    Bunlara kontreyl deniyor, bir jet uçağın geçmesiyle arkasında bıraktığı su bazlı yapay bulutlar. TED هذه مسارات نفاثة، والتي هي غيوم مائية اصطناعية أحدثت عن طريق مرور محركات الطائرات النفاثة.
    UŞFL bulutlar toplanıyor dedi. Cephede 50 kilometre uzunluğunda kümülüsler var. Open Subtitles مختبر العواصف يقول ان السحب تكبر وتوجد سحب متراكمة على ارتفاع 30 كلم بالخط الجاف
    Atomik parçacıklardan oluşan bulutlar uzay boşluğunda uçuşup, bir çitmiş gibi görünürler, ve ona gerçeklik diyebilir misin? Open Subtitles سحابة من الجسيمات النووية تطير عبر فضاء فارغ تتظاهر أنها سور وتسمي هذا واقع ؟
    Sanki tepende gri bulutlar var ve güneş arkasında kalmış. Open Subtitles تجلسين عندك كما لو أن غيمة رمادية تحوم فوق رأسك، كما لو أن الشمس قد حُجبت
    Soyumuzun üstüne çöken kara bulutlar, ...gömüldü okyanusun derinliklerine. Open Subtitles وكل ما جثم في بيتنا من سحاب ثوى في صدر المحيط العميق
    - Peki saadetinizi ne zaman kara bulutlar gölgeledi? Open Subtitles ومتى كانت الغيمة الأولى التي غطت الشمس هذه السعادة العظيمة؟
    Bunun sebebi, o bulutlar arasından yüzeye ulaşabilen bir demet günışığının geri çıkamamasıdır. Open Subtitles هذا بسبب أن الكمية الصغيرة من أشعة الشمس التي تتسرب خلال السُحب كي تَصِلَ السطح لا تستطيع الخروج مُجدداً.
    Diğer bulutlar yan yana dönüyor, tek bir bulut oluyor ve sonra tekrar ayrılıyorlardı. Open Subtitles سُحب أخرى تدور بإستمرار وتلتحم بأخرى مكوّنة سحابة واحــــدة ثـم تـتـفـكّـك ثـانـيــة
    Dünya kendi kendini soğutmaya çalışıyor ve yüksek bulutlar bunun önüne geçiyor. TED تحاول الأرض التقليل من درجة حرارتها، والغيوم المرتفعة تحول دون ذلك.
    bulutlar tüm pisti kaplamış durumda. Open Subtitles السُحُب تغطي الأجواء

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد