doğru şeyi yaptın. Bazen bunun bedeli çok yüksek oluyor. | Open Subtitles | لقد فعلت الشيء الصحيح ولكن الثمن إحياناً يكون غالي جداً |
- Sadece bir saniye doğru şeyi yaptığımıza inanmak istedim. | Open Subtitles | لدقيقة واحدة أردت أن أعتقد أننا كنا نفعل الشيء الصحيح |
Ama doğru şeyi yapmak, herkesin menfaatini korumak değil midir? | Open Subtitles | ولكن أليس فعل الصواب هو ما يصب فى مصلحة الجميع؟ |
Arjantin hükümeti tavsiyeme kulak verip, doğru şeyi yaptığı için mutluyum. | Open Subtitles | أنا سعيد فقط لأن حكومة الأرجنتين اهتمت بنصيحتي و فعل الصواب |
Bu çocuğun doğru şeyi yapmasını bekleyerek kimseye bir iyilik yapmıyorsun. | Open Subtitles | لكنك لا تخدم أحداً هنا بإنتظار الفتى أن يقوم بالشيء الصحيح |
doğru şeyi yapmakla başarılı olmak arasında seçim yapmak zorundaydım. | Open Subtitles | كان عليّ أن أختار بين فعل الشئ الصحيح وأن أنجح |
Hayatımda her zaman doğru şeyi yapmamış olabilirim ama insanlar değişir. | Open Subtitles | و لم أفعل أبداً هذا الشيء الصحيح في حياتي الناس تتغيّر |
Zor olduğunu biliyorum ama seni doğru şeyi yapman için yetiştirdim. | Open Subtitles | نا أعرف أن ذلك صعباً، لكنني أثق بك لفعل الشيء الصحيح |
- doğru şeyi yapıyorsan bilmek çok zor değil mi? | Open Subtitles | من الصعب جداً أن تعرف إذا كنتَ تفعل الشيء الصحيح. |
Temel olarak insan olmak ve doğru şeyi yapmak anlamına geliyor. | TED | هذا يعني أساسا أن تكون إنسان وأن تفعل الشيء الصحيح. |
Truman'ın eski sözüne inanıyorum, eğer Amerikalılar gerçekleri açıklarsanız doğru şeyi yapacaklardır. | TED | أعتقد حقا أن خط ترومان القديم ، إنه إذا أعطيت للشعب الأمريكي الوقائع، سوف يفعلون الشيء الصحيح. |
Sanırım Albay Taylor'ı tanıdığınızı inkar etmekle doğru şeyi yaptınız. | Open Subtitles | أعتقد أنكم عملتم الشيء الصحيح بإنكاركم لمعرفة الكولونيل تايلور |
Bu şekilde yaşamak istemiyorsun. Hayatına devam ediyorsun. doğru şeyi yaptığını söylemek için buradayım bu yüzden aynen devam et. | Open Subtitles | لا تريد العيش بتلك الطريقة ، عليك المضي قدماً أنا هنا لأخبرك ، أنت تفعل الصواب ، حافظ عليه فحسب |
John sen delisin, ama sen ama ben doğru şeyi yaptığımı biliyorum. | Open Subtitles | جون يمكنه أن يعتقد أنك مجنونة ولكن أنت تدرين أنك فعلت الصواب |
Eğer son birkaç dakikam kalsa, doğru şeyi yapmayı denerim. | Open Subtitles | إن كان لدي لحظات متبقية في حياتي، سأحاول فعل الصواب |
Aslında şunu diyorsun: Haklara ihtiyaç duyacağımı düşünmüyorum ve ben bu insanlara güveniyorum hakları bir kenara bırakalım, onlar önemli değil istihbaratçılar doğru şeyi yapacaktır. | TED | أنت تخبرهم أنك لست بحاجة إليها. إذن أنا واثق أنه سيتم التخلص منها لأنها غير مهمة هؤلاء الأشخاص سيقومون بالشيء الصحيح |
Sanırım Lily şirketle ve senin mahkumla doğru şeyi yapmaya çalışıyor. | Open Subtitles | اعتقد أن ليلي تحاول فعل الشئ الصحيح بالشركة وبصديقك المسجون أيضا. |
Umarım doğru şeyi yaptım. | Open Subtitles | هذه هي الوحش أتمنى من أنني قد فعلت الأمر الصائب |
Ama, en doğru şeyi, bu gece onların yatağında yapacağız, tamam mı? | Open Subtitles | لكنك تعلمين أننا سنقوم بفعل الشيء الصائب في سريرهم الليلة، حسنا؟ |
Bin değişik nedenden dolayı, her zaman doğru şeyi yapmalıyım, değil mi? | Open Subtitles | لألف سبب مختلف وأنا دائماً ما أقوم بفعل الشيئ الصحيح ، صحيح ؟ |
Çoğu insan sadece kolaylarına geldiğinde doğru şeyi yapar. | Open Subtitles | أكثر الناس يفعلون الشّيء الصّحيح فقط عندما هو سهل لهم |
doğru şeyi yaptığına olan inancım tazeleniyor. Bu herif basit bir pezevek değilmiş... | Open Subtitles | كلما أتيقن أنك فعلت الأمر الصحيح لم يكن مجرد شخص غريب الأطوار |
Ve düşündüğün zaman, doğru şeyi yapacağından eminim. | Open Subtitles | و أنا على يقين أنك عندما تفعل , ستتخذ و تفعل الشىء الصحيح. |
Bu yüzden sana doğru şeyi yapmana izin verecek teknik detayı söylüyorum. | Open Subtitles | لذا أركن إلى منحكِ الطابع التقني الذي سيجعلكِ تبررين قيامكِ بالأمر الصائب |
Gizlice aşağı inmiş ve hediyeleri yerleştirmiş, benim için doğru şeyi yapmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | أعدَ وجبة خفيقة و أعدَ حفلة عيد الميلاد كان يحاول أن يقوم بالأمر الصحيح من أجلي |
doğru şeyi yapmaya çalıştığınızı söyleyip duruyor. | Open Subtitles | كان يستمر في قول أنك تحاول القيام بالشئ الصحيح |
Dürüst olmak gerekirse doğru şeyi yaptığımdan emin değilim, ama ısrar ediyor. | Open Subtitles | لأكون صادقاً , لست متأكداً بأنني أقوم بالصواب , لكنّها باتت تلّح |
O adama yardım etmek baya iyiydi yani doğru şeyi yapmak. | Open Subtitles | أجل ، كان لدى الرجل يد قوية ولقد قمت بالعمل الصائب |